Parası Olmasına Rağmen Yıllardır Çöpten Yiyecek Toplayarak Yemek Yapan Aktiviste Acımasız Sorular Sorduk

Çağımızın en büyük sorunlarından biri olan gıda israfına dikkat çekmek isteyen aktivist Canan Günaştı, yenebilecek durumda olmasına rağmen çöpe atılan sebzeleri toplayarak mutfağında değerlendiriyor.

Her yıl dünyada 1,3 milyar ton gıda israf ediliyor. Bu miktar o kadar büyük ki dünyada üretilen toplam gıda miktarının 3'te 1'ine denk geliyor. Gıda üretimi, tüm dünyadaki sera gazı emisyonlarının dörtte birinden sorumlu olduğu için gezegenimize ciddi bir zararı oluyor.

Bu yüzden israf konusunda daha bilinçli olmak gerekiyor. Bu konuda oldukça hassas olan Canan Günaştı, israf etmediği gibi başkasının israf ettiği hâlâ kullanılabilir gıdaları toplayarak onlardan faydalanıyor. O bir "modern toplayıcı".

Ekonomik değil ekolojik sebeplerle market, manav, pazarlarda çöpe atılan sebze ve meyveleri toplayıp yemek yapıyor.

Adana'da doğup büyüyen 32 yaşındaki Canan, liseyi bitirince 1 yıl değişim programı ile Almanya'da yaşadı. Sonra üniversite için İstanbul'a yerleşti. Pandemi sürecinde Adana'da daha sık bulunmaya başladı ve resmi olarak çiftçi oldu, pek çok sebze ve meyve yetiştiriyor.

Birçok sektörde farklı işler yaptı. Şu anda da birçok farklı işi aynı anda yapmaya devam ediyor. Oyunculuk ve çiftçilik bunlardan bazıları. Ayrıca bir süredir vegan ve bunun aktivizmini de yürütüyor. Çöpten yiyecek toplamaya ise 11 yıl önce başladı.

Kendisine birtakım sorular yönelttik ve içtenlikle cevapladı:

Çöpten yiyecek toplamanın istifçilikten farkı nedir?

"İstifçilik bildiğim kadarıyla eşyaları ayırt etmeden alıp onları atmama durumu. Evimde çok az eşya var ve biriktirme gibi bir huyum yok genel olarak. Minimalist bir yaşamım var. Uzun yıllardır yemek dışı çok az alışveriş yapıyorum. Arkadaşlarımızla kıyafet değişimi yapıyoruz, tekstil ürünleri satın almamaya çalışıyorum.

Market, pazar, manavlarda atılan sebze ve meyveleri seçerek alıyorum. Marketlerden atılan paketli gıdaları almıyorum çünkü mümkün olduğunca paketli gıda tüketmemeye çalışıyorum. Topladığım sebze meyveleri de en kısa sürede tüketiyorum.

Şekli bozuk mesela kıvrık bir havuç alıyorum, o akşam soyup salataya doğruyorum. Sebze ve meyveler market çöplerinde üst üste atıldığı için -ezilmeden atılmış olsa bile- ezilip ıslanabiliyor. Bu yüzden hızlıca temizleyip tüketmeye özen gösteriyorum.

Soldaki fotoğraf Adana'da bir manavın önü, buradan çok şey bulmuştum yenebilecek durumda.

Sağdaki fotoğraf, gayet pahalı sebze meyve satan zincir bir market. Pancar saplarını hep ayırıyorlar, ne zaman görsem alıyorum. Evime çok yakın ve buradan bulduğum her şey hep çok taze oluyor. Ufak bir çizik olsa ayırıyorlar."

Hijyen konusunda kaygı duyuyor musun?

"Kendi yetiştirmediğim sebze ve meyveler için temizlik sürecim aynıdır. Kabuklarını soyarım, soymayacaksam önce karbonatlı suda, sonra da çok kısa süre sirkeli suda bekletirim. Market ve manav sebze meyve atıklarına başka çöpler karışmamış oluyor genelde. Bu yüzden hijyen ile ilgili bir sorun görmüyorum. Pazarlarda da aynı şekilde sebze ve meyveler üst üste atılıyor araya başka çöp karıştığını pek görmedim. Yıkayınca sorun olmadığını düşünüyorum."

Ekonomik durumunla ilgisi var mı?

"Bazen büyük bir alışveriş yaptıktan sonra marketten çıkarken sebze ve meyve atık çöpüne bakıyorum. Ekonomik durumumla ilgili olmadığını söyleyebilirim. Fakat ekonomik olarak olumlu etki ettiğine dair şöyle bir örnek verebilirim. Üç hafta önce pazardan havuç almayı unuttum. Evime dönerken bir marketin çöpüne baktım ve bir poşet muhtemelen şekli bozuk olduğu için atılmış havuç gördüm. Yaklaşık iki kilo kadardı.

Dolayısıyla ekonomik sebeplerle yapmıyor olsam da bu durum üç haftadır havuçlara para harcamamama neden olduğu için ekonomimi olumlu etkiledi. :) Özellikle pazarlarda sebze meyve toplayan başkaları varsa, ben toplamıyorum. Başka birinin ekonomik sebeplerle toplama ihtimaline karşı geri duruyorum. Öyle durumlarda bekliyorum, sona kullanılabilir sebze ve meyve kalırsa alıyorum."

Arkadaşların çöpten bulduğun yiyeceklerle yaptığın yemekleri yiyor mu?

"Mutlaka yiyecek kişilere söylüyorum. Şu ana kadar yemem diyen kimseye rastlamadım. Sanırım bulduğum elmanın çürük kısmını attığıma ve yeterince yıkadığıma herkes güveniyor. :)"

Yaşadığın en ilginç tecrübe neydi?

"Genelde ekonomik sebeplerle aldığım düşünülebiliyor. Bir kez Adana'da pazarcıları ikna etmek zorunda kaldım uzun bir süre. Yerdekileri almamı istemedikleri için tezgâhtan vermek istediler. İkna edemedim bir kısmını ve almak zorunda kaldım.

İstanbul'da da bir markette biri 'ne almak istiyorsan ben ödeyeceğim, atıkların arasından alma' dedi. İkna etmek için çok uğraştım. En son, paramı görmezse ikna olmayacağını söyledi. Yanımda nakit param yoktu, banka kartımı gösterdim, ikna olmuyor. 'Ben alacağım sana' diye sebze reyonundan şeffaf poşetlere sebze dolduruyor. 'Plastik kullanmıyorum, işte böyle çevresel sebepler' diye anlatmaya çalıştım. En son online bankacılıktan banka hesabıma girip param olduğunu gösterdim ve ikna ettim. :)"

Çevre için başka neler yapıyorsun?

"Hayvan yemiyorum. Hayvansal bir ürün kullanmıyorum. Veganım, bitkisel besleniyorum. Kendi yetiştirdiğim ürünleri yemeye özen gösteriyorum. Yapamıyorsam doğrudan üreticiden alıyorum.

Genelde evimde yiyeceklerin ve içeceklerin büyük bir kısmı Adana'dan bildiğimiz üreticilerden aldığımız şeyler oluyor. Gidip geldiğim her seferinde -pek kıyafet taşımadığım için de- bavulumda salça, bakliyat vb. getiriyorum İstanbul'daki evime. Adana'da da doğrudan üreticiden alıyoruz. Tanıdığımız biri evinde salça yapıyor ya da kendi zeytin ağaçlarımızdan zeytin toplayıp kuruyoruz.

Mümkün olduğunca kargo kullanmamaya çalışıyorum. Online alışveriş neredeyse yapmıyorum. Yerel olmayan ve mevsiminde olmayan yiyecekleri tüketmiyorum. Özellikle alternatifi olan yiyeceklerin yerel olanını tercih ediyorum, pirinç gibi. Mevsim dışı yiyecekleri kendim turşusunu kurduysam ya da dondurduysam tüketiyorum."

"Adana ve Mersin'de ulaşım için sadece bisiklet kullanıyorum. İstanbul'da toplu taşıma, bisiklet kullanıyorum ya da yürüyorum."

"Paketli gıdaları satın almamaya çalışıyorum. Plastik kullanmamaya çalışıyorum. Buzdolabı poşeti yıllardır kullanmıyorum. Yıllardır pazarda da markette de bez çanta kullanıyorum. Ürünleri tarttırırken de bez çanta ile tarttırıyorum. Ben yalınayak da yaşıyorum bir süredir mesela. Ama giydiğim sandalet Türkiye'de olmadığı için ben Hollanda'dan sipariş verdim ve o markanın Türkiye temsilcisiyim.

"Yiyecek dışı neredeyse hiç alışveriş yapmıyorum. Kıyafet değişimi yapıyoruz aile içinde ve arkadaşlarımla."

[VIAIMAGE][IMAGE:/images/editor/default/0003/37/29e52acd2aecc8dd62af36b18a1ad9e4d5045ed5.jpeg][/IMAGE][VIA:Koşu yarışmasında elde ettiği 3.lük][/VIA][/VIAIMAGE]

"Neredeyse hiçbir kıyafet almıyorum. 1 yıldır neredeyse ayakkabı giymedim. Yalınayak uyumlu sandalet giyiyorum sadece. Aynı sandalet ile koşuyorum. Koşu yarışlarına da sandaletle katılıyorum.

Yalınayak uyumlu bir sandalet üreticisi bulsaydım Türkiye'de ondan alırdım ama bulamadım. Görece daha ünlü bir marka vardı, başka markalar vardı. En yakın yerden sipariş edeyim dedim ve Hollanda'dan sipariş ettim. Bu benim içimi rahatlatmıyor, aksine verdiğim zararı fark ediyorum. Fark ettiğim an azaltmaya başlıyorum."

"Ayakları, parmakları kapatmamanın sağlıklı olduğunu düşünüyorum."

Ayakları ellerimiz gibi kullanabiliriz ama onları hemen kapatmayı seçiyoruz. Birçok kas ve sinir var ayak tabanımızda. Bunları kullanmak dünyayı keşfetmenin bir yolu. Birçok bedensel sorunların sebebinin duruş bozuklukları olduğunu biliyoruz ve burada ayağımıza giydiğimiz ayakkabıya bağlayıp spor ayakkabı gibi bir sektör yaratıyoruz.

Araştırdığım kadarını barefoot yazıp daha çok İngilizce kaynaklardan herkes bulabilir ben deneyimimle şunu söyleyebilirim ki ayağımda hiç keşfetmediğim kaslar olduğunu gördüm, duruşum daha düzgün olmaya başladı ve kendimi daha güçlü daha sağlıklı hissediyorum.

Bu aralar her bir parmak için ayrı ayrı yapısı olan parmaklı çorap giyiyorum. Giydiğim şey bir yalınayak uyumlu sandalet ya da hiçbir şey yani herhangi bir terlik ya da sandalet değil. Parmaklarımı açabileceğim, ayağımı doğal halinden sıkıştırmayan bir sandalet.

Sosyal medyada bu durumdan bahsettiğinde olumsuz tepkiler alıyor musun?

"Instagram'da bunu iğrenç bulanlar olmuştu. Meyve, sebze toplamam dışında ayak görmekten rahatsız olanlar olmuştu. Soğukta, yağmurda sandaletle çorapsız ya da parkta yalınayak dolaştığım için rahatsız olduğunu söyleyip takipten çıkanlar oldu.

'Paylaşma, maddi durumun çok kötü sanacaklar' diyenler oldu. Çöpten bulduğumu pişirip yediğimi paylaştığım için bundan çok rahatsız olup çıkanlar oldu. Fakat takipten çıkanlardan çok destek var. 'Ben de topladım, topluyorum' diyenler oldu. Gittiği parkta yalınayak fotoğrafını atanlar oldu.

"Doğaya uyum sağlamak için çabalıyorum."

"Hayatımda yeni bir gelişme de şöyle; kahveyi ve kakaoyu bırakmaya karar verdim. Daha önce denemiştim fakat geri dönmüştüm. Şu an çevreye verdiği zararlar, çalışma koşullarıyla insanlara ve insan dışı hayvanlara verdiği zararlar sebebiyle kahve, çikolata, kakao ve hindistan cevizi kullanmayı bıraktım.

Her gün çevreye daha az zarar verebileceğim bir fikirle uyanıyorum. Yapabildiğim kadarıyla doğaya uyum göstermeye çalışıyorum."

Canan'ın görüşleri bu şekildeydi. Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?