Yıllardır pek çok çizgi dizi/film piyasaya sürülse de doksanlar çocuklarının hiçbiri Pokémon’un yerini tutamadı. 2016’nın Temmuz ayında büyük çılgınlıklara sebep olan ve hâlâ gündemden düşmeyen Pokémon Go, oyuncuların beğenisine sunuldu.
Televizyonlara bile çıkan ve haberlerden düşmeyen Pokémon Go, AR teknolojisini oyuna entegre ediş şekliyle uzun bir süre konuşuldu. Hem çıktığı dönem hem de oyuna günümüzde tekrar başlayan bir Pokémon GO oyuncusu olarak size nelerle karşılaştığımdan bahsetmek istiyorum.
Artık tamamen Türkçe olan Pokémon GO’ya yeniden başladığımda neler yaşadım?
İlk olarak beni en çok heyecanlandıran olay oyunun artık tamamen Türkçe dil desteği oldu. Oyuna girdikten sonra yeniden karşıma Profesör Willow çıktı ve biraz sohbet ettik. Yeni bir hesap açtığım için karakterimi detaylı özgünleştirdim ve artık tamamen hazırdım.
Pokémon eğitmenliğimin ilk anlarında karşıma Charmander, Bulbasaur ve Squirtle çıktı. Ateş, su ya da çimen Pokémon’larından birini seçmemi isteyen oyunda, ileride Charizard’a geliştirme ümidiyle Charmander’ı seçtim. Poké Topu’mu fırlattıktan sonra artık yeni yoldaşımla savaşmaya hazırdım.
Tekrar haritaya tıkladığımda karşıma Sudowoodo çıktı ve diğer yoldaşımı da yakaladım. Oyunun başlangıç anlarında bile Pokémon Go’ya gelen Türkçe dil desteğinin gerçekten tatmin edici olduğunu söyleyebilirim. Oynanışını ve özellikle keşfetme heyecanını sevdiğim için eski yıllara göre yapılan geliştirmeler, kesinlikle oyuna yeniden başlamaya değer hale getirmişti.
İlerleyen günlerde tekrar oyuna girdiğimde Pokémonlarımla daha fazla iletişime girdiğimi ve güçlerin yer aldığı kısmın daha sadeleştiğini farkettim. Ayrıca artık Pokémon’larımı geliştirmek için ihtiyacım olan bilgiler daha netti. Böylece Pokémon’larımın ulaşabileceği maksimum seviyeyi fark edebilme imkanım oldu.
Bu durumu biraz araştırınca maksimum 3 yıldız ve pembe çerçeveli bir Pokémon yakalamak gerekiyor fakat oyundaki ilk günlerimde böyle birşey mümkün değildi ve oyunda daha fazla süre geçirmem gerekiyordu. Bunun için de Şeker toplamam gerekiyordu. Bunun için de Sudoowoodo’yu dost olarak yanıma aldım. Böylece daha fazla şeker kasabiliyordum. Yeniden başlayanlara tavsiyem olsun :)
Türkçe olunca Etkinlikler anlam kazanmış ve oyunun asıl eğlenceli tarafı ortaya çıkmış oldu:
Oyunu oynarken sıkılmanız neredeyse mümkün değil. Pokémon GO’nun Türkçe dil desteğinin ardından beraberinde gelen etkinlikler oyunu çok daha keyifli bir hale getirmiş. Bu etkinlikleri ilk duyduğum anda beni en çok heyecanlandıran şey ilk kez ortaya çıkacak olan Pokémonlar oldu. Pokémon Go’nun internet sitesinde ve sosyal medya hesaplarını bu etkinlikler için sürekli kontrol eder oluyorsunuz.
Bir sonraki etkinlik ne olacak, bir sonraki etkinlikte hangi Pokémonlar ortaya çıkacak derken bir bakmışsınız oyunun içerisine hapsolmuşsunuz. Ayrıca mevsimlere göre de farklı ortamlarda bulabileceğimiz Pokémonlar değişiyor. Gerçekten şunu söylemeliyim ki; bu oyundan çıkış yok! Belli ki bütün bir yıl boyunca gittiğim her yerde elimde telefonla Pokémon aramaya devam edeceğim. Henüz başaramadım ama umarım etkinliklerde ortaya çıkan Parlak Pokémon’lardan birini yakalayabilirim.
Yeni nesil AR modu:
Artırılmış gerçeklik modu gerçekten güzel çalışıyor, burada Pokémon’unuza yemek verebiliyor, sevebiliyor ya da biraz da olsa kızdırabiliyorsunuz. Ayrıca bu modu Pokémon yakalarken de kullanabilirsiniz. Bu mod şarjınızı biraz daha hızlı bitiriyor olsa da evimin içinde bir Pokémon duruyormuş gibi görmeyi çok sevdim.
Benim gibi telefonunuzu kablolu olarak kullanıyorsanız zaten bu durum oyunu oynarken bir Powerbank yanınızda taşırsınız. Yani telefonumuzun şarjı zaten öyle ya da böyle bitiyor. Bu yüzden AR modunu açarak oynuyorum en azından şarjım bitecekse de daha güzel bir amaç uğruna bitsin. Yoksa Instagram’da iki gezinsem de bitecek zaten.
Pokémon GO’nun artıları neler?
Pokémon GO’yu en son 2016’da oynamış biri olarak, oyuna tekrar döndüğümde beni en çok şaşırtan şeylerden biri yıldızlı Pokémonlar oldu. Maalesef henüz üç yıldızlı bir Pokémon’a denk gelmedim ancak Sudoowoodo yakalamaya devam edeceğim.
Şunu söylemeden de geçmek istemiyorum, oyunun özellikle savaş görselleri ve AR modunda yapılan iyileştirmeler oyunun oynanışını çok daha keyifli bir hale getirmiş. Yine dediğim gibi bazı Pokémonlar etkinliklerde özel olarak ortaya çıkıyor, bazıları ise bu etkinliklerde ‘özel özelliklerle’ birlikte geliyor. Bu da benim gibi bir süre sonra hep aynı Pokémonları aramaktan sıkılabilecek kişiler için yeni hedefler ortaya koyuyor. Tabii yeni hikayeler ve görevlerde oyundan sıkılmanıza olanak tanımıyor.
Küçüklüğümde çizgi dizisinde de Roket Takımı’nı çok fazla severdim. Bu sebeple Pokémon Go’da da Roket Takımı’nı Pokéduraklarda karşılaşmak ve Roket Takımı’nın o ikonik balonunun oyunun içerisinde süzüldüğünü görmek de beni oldukça mutlu etti. Hatırlarsınız ki Roket Takımı çizgi filminde Pikachu’yu kaçırmaya çalışıyordu ve her seferinde başarısız oluyorlardı. Bu durum oyunda da farklı bir şekilde ele alınmış. Roket Takımı bu defa ne bulursa onu topluyor ve farklı farklı pek çok Pokémon kaçırıyor.
Bu Pokémon’ları da bir miktar yıldız tozu harcayararak Roket Takımı’nın elinden kurtarabiliyoruz. Oyunla ilgili belki de bahsedebileceğimiz tek eksi yürüyüş yapmak zorunda olmamız. Benim gibi yürümekten yaz/kış nefret edenlerdenseniz yüksek ihtimalle oyun ya size yürüyüş alışkanlığı kazandıracak ya da oturduğunuz yerde saatlerce beklemenize sebep olacak. Her ne olursa olsun gerçek bir Pokémon hayranıyrsanız kesinlikle bu oyuna özellikle şu anki haliyle bayılacaksınız.
Fobito YouTube kanalında da sürekli oyun videoları çektiğim için çeşitli çeşitli oyunları sürekli oynuyorum. Pokémon Go; gelen yeni güncellemeleriyle, grafikleriyle ve Türkçe dil desteğiyle benden geçer notu aldı. Yenilenen Pokémon hakkında sizler ne düşünüyorsunuz, yorumlarda buluşalım.