Günümüzde özellikle son zamanlarda oldukça popüler olan sokak röportajlarında birbirinden farklı gruplardan insanlar karşımıza çıkıyor. Çoğunlukla ülkenin ve dünyanın durumu hakkında sorulara yer verilen bu röportajlarda, zaman zaman yaşlı kesimin “gençler iş beğenmiyor”, “zamanın gençliğinden hiç umudum yok” veya “bizim zamanımız daha iyiydi” gibi cümleler kurduğunu görüyoruz.
Sadece sokak röportajlarında değil, gündelik hayatta konuşulan sohbet konularında bile bu durumun büyük yer kapladığını görüyoruz. Yani bir neslin kendisinden sonrakini birçok açıdan suçladığı, su götürmez bir gerçek. Biz de bu içeriğimizde bu durumun sebeplerine ve yaşlıları suçlayan genç neslin nasıl ileride onlara dönüştüğüne bakacağız.
Basit IQ testlerinde diğerlerinden yüksek puan alanlar, gençlerden şikâyet etmeye daha meyilli. Fakat enteresan bir şekilde puanı o kadar yüksek olmayanlar durumdan pek de şikayetçi değil. O zaman sorun gerçekten jenerasyon farkında mı?
Bu çelişki, Psikolog John Protzko’nun 2019 yılında gerçekleştirdiği bir çalışmadan geliyor. 3.458 yetişkinin çevrimiçi anketler yoluyla katıldığı bu çalışmada, karakterinde otoriterliğin baskın olduğu kişilerin, “bu zamanın gençleri eskiye göre çok saygısız” demeye daha yatkın olduğu görüldü. Aynısı kitap okuma alışkanlığı için de geçerli.
Bu durumun ardından testi yapanlar, test skorlarını olduğundan düşük göstererek bazı kişilere yanlış geri dönüş yaptı. Bu sefer bu kişilerin gençlere karşı daha yumuşak olduğu görüldü. Hatta bazıları zamanın gençliğinin geçmiştekinden daha iyi olduğunu bile kabul etti.
Elbette bunlar tek başına yeterli olan bilgiler değiller. Zira testlerde düşük puan alıp da gençleri suçlamaya devam eden insanlar yine de vardı. Bunu kısaca, 'öne çıktığımız alanlarda geride kalanları yargılamaya meyilli oluruz' şeklinde özetleyebiliriz.
Daha yaşlı olan bireyler geçmişe bakıp ideal dünyayı orada görebilir. Gençlerin geleceğe yönelik plan yaparak geçmişi unutması ise bu durumda bir çatışma yaratır.
Bir önceki durumda olduğu gibi buna da psikolojik bir yanılgı diyebiliriz. Geçmişin ve günümüzün birbirinden farklı avantajları ve dezavantajları bulunuyor. Fakat işler yaşlı kesim için geçmişi hatırlamaya geldiğinde oldukça taraflı davranıldığı görülüyor.
Örnek olarak 80’lerden bahsedildiğinde çoğu zaman sadece iyi şeyler anlatılır. Mahalle kültürü, saygı, edep, eğlenceli lise anıları, gerçek sosyalleşme ve daha niceleri anlatıldıkça gerisi gelir. Fakat o zamanlarda tedavi edilemeyen hastalıklardan ve ekonomik buhranlardan pek de bahsedildiğini görmeyiz.
Fakat günümüze bakıldığında, zamanında tedavi edilemeyen hastalıkların ve şehirlerdeki gelişim sürecinin o zamana göre daha iyi olduğu ve bir şekilde daha da iyiye gittiği görülüyor.
Çünkü her bir nesil, öncekinin üzerine ekliyor. Eğer söylenildiği gibi gençlik olduğu yerde sayıyor olsaydı tüm dünya çoktan felakete sürüklenmiş olurdu:
Burada gözlerimizi ve kulaklarımızı kapatıp kör bir şekilde yeni nesli savunduğumuzu düşünmeyin. Kadın erkek eşitliği ve ırkçılık gibi birtakım sorunlar geçmişte de vardı, günümüzde de var. Maalesef uzun bir süre var olmaya devam edecek gibi de görünüyor. Fakat bunlar, jenerasyonlar arasındaki çatışmanın dışında kaldığından konumuza dahil etmiyoruz.
Bir diğer sebebimiz ise gençlerin üzerindeki yüksek beklenti: Oturduğun yerden para kazanılmaz(!)
Gençlerin yazılım veya yabancı dil öğrenmesinin onlara fayda sağlayacağı tartışılmaz. Fakat bunları yapmakta zorlandıkları için onları genellemek ve kendi neslinizden aşağıda görmek yine bir psikolojik yanılgıdır.
Alanında çok iyi olan bir yazılımcı olduğunuzu düşünelim. Başkalarının sizin olduğunuz konuma gelmekte zorlandığını gördüğünüzde, o duruma gelebilmek için harcadığınız emeği görmemeniz olasıdır. Yani geçtiğiniz zorlu yollar gözünüzde bir anda basitleşir ya da fark etmezsiniz bile. Bunun ardından diğerleri yapamadıkları için onları bir gruba alarak kendinizden aşağıda görebilirsiniz.
Günümüzde bu durum genelde çalışma prensibi üzerinden tartışılıyor. Yaşlı kesim gençlerin çalışma alışkanlığının olmadığından ve oturdukları yerden gelir sağlamak istediğinden yakınıyor. Gençler ise bunu yeni açılan bir kapı olarak görüyor, ki pandemiyle birlikte gördüğümüz üzere evde oturarak da çoğu işte verimli bir şekilde çalışmak mümkün.
Bunun sebebiyse geçmişte internet bu çalışma şekline imkân sağlamadığından iki nesil arasındaki çalışma anlayışının farklılaşması. Peki şimdiki gençler büyüyünce ne olacak:
[GIPHY:WnHxLtSZkjSpjoUzmO][/GIPHY]
Maalesef binlerce yıldır devam eden bu döngü hiç durmayacak. Antik Yunan’da bile gençlerin yetersizliğinden şikâyet ediliyordu. Günümüzde de bu devam ediyor. Muhtemelen bu yazıyı okuyan gençler de ilerleyen yaşlarında kendilerinden sonraki nesilden şikâyet edecek.
Sizden küçük bir kardeşiniz varsa ve arkadaşlarıyla oynama şekli, okulundaki eğitim yöntemi, kafasındaki düşünceler ve ona bağlı olan diğer şeyler size şimdiden garip geliyorsa, alışık olduğunuzdan farklı olmasından kaynaklanan bu durumu gözden geçirmenizde fayda var.
Kaçımız dedemizin dedesinin adını biliyoruz? Onlar da belki zamanında kendilerinden sonraki nesil hakkında söylenmiştir. Fakat şimdi baktığınızda isimlerini çok az kişi hatırlıyor. Bu açıdan bakıldığında belki de yaşlı kesimi korkutan bu unutulma korkusudur.
Aynı şekilde kendilerine emanet edilen dünyayı zamanı geldiğinde bir sonraki nesle emanet edecek olmaları da bu durumun sebeplerinden olabilir. Zira bu durumda, kendileri kadar iyi olmadığını düşündükleri bu nesil karşısında “biz olmazsak yapamazlar” düşüncesi hâkim olur. Buna karşı konulduğunda ise nankör damgası basılır.
Sonuç olarak bunu jenerasyonlara genellemekten ziyade insanlığın genel bir sorunu olarak görmek lazım. Çünkü sorun sadece jenerasyonlarla kısıtlı olsaydı, durumdan tüm yaşlılar şikayetçi olurdu ve bu nesilden nesle istisnasız devam ederdi. Bu yanılgıya düşmemek için yapabileceğiniz en iyi şey birini yaşına göre yargılamak değil, herkese karşı objektif olmak.