Özellikle de kol kaslarıyla dikkat çeken goriller her ne kadar ürkütücü görünüyor olsalar da oldukça nazik hayvanlardır, tehdit altında hissetmedikleri sürece zararsızdırlar. İri cüsselerine aldanmamak gerekir.
Yaprak yedikleri için kaslı olmamaları gerektiği düşüncesi hatalıdır. Sadece et yenildiğinde kas yapılabileceği düşüncesinin bir yanılgı olduğunu anlamak için vegan fitness'çılara bakmak bile yeterlidir. Üstelik gorillerin haricinde at, sığır, geyik ve daha pek çok otçul hayvan da kaslı bir yapıya sahiptir.
Gorillerin genleri, DNA'ları, kemik yapıları zorlu orman koşullarında hayatta kalmalarını sağlayacak şekilde evrimleşmiştir.
Tüm memeli hayvanlarda bulunan myostatin adlı gen, protein sentezleyerek kas liflerinin belli bir sınırı aşmasını engeller. İnsanlarda ve gorillerdeki bu sınır farklıdır. Bir insan ne kadar kas geliştirmeye çalışsa da bellli bir seviye sonrasında kas gelişimi durur. Hatta ağırlık kaldırmayı bıraktığınızda kaslar küçülmeye başlar.
Myostatin geni azaltılırsa kaslar daha fazla büyür.
Bu teknik, hayvancılık sektöründe de kullanılıyor. Görseldeki gibi kaslı sığırlar Belçika'da yetiştiriliyor.
Ayrıca bazı köpek sahipleri de bu yöntemi kullanabiliyor.
Farelerde yapılan bir testte de görüldüğü üzere aradaki fark bu denli fazla olabiliyor.
İnsanlarda da kullanılabilen ilaçlar var ancak bunların sağlıklı olduğuna dair kesin kanıtlar bulunmadığı için kullanımı önerilmiyor.
Gorillerin kaslı olmasını belirleyen bir diğer faktör ise cinsel seçilimdir.
Büyük ve güçlü yavru sahip olmak isteyen dişi goriller daha kaslı erkek gorilleri seçtikleri için güçlü genler gelecek nesillere aktarıldı ve bu, çağlar boyunca gorillerin daha kaslı olmasına neden oldu. Sadece dişiler belirleyici olmadı, güçlü erkekler diğer erkekleri alt ederek dişilere sahip oldular ve üreme hakkını kolayca elde edebildiler.
Bunların yanı sıra çoğu zaman aktif kalmaları da vücut yapılarını etkiler.
Her gün ağaç dallarında sallandıkları için kolları muazzam bir şekilde gelişir. Bizim gibi her gün barfiks çekmelerine gerek kalmaz, bu zaten onların yaşam biçimidir. Bunun da etkisiyle kolları bacaklarından çok daha büyüktür.
40 farklı bitki türüyle beslenen goriller, bitki liflerinden tamamen yararlanmalarına izin veren selülozu da sindirebildikleri için yediklerinden daha iyi verim alırlar.
Selüloz ayrıca Omega-3 yağ asitlerine dönüşür, bu da beyin ve sinir sisteminin sağlığı için çok önemlidir. Bu sayede plazma zarının kaplanması daha da kolaylaşır, bu da besinlerin hücrelere düzgün bir şekilde girip çıkmasını sağlar.
Fruktoz ve glikoz içeren meyveleri sık tüketmeleri sayesinde enerji seviyeleri her daim yüksek kalır. Onlar için yakıt görevi üstlenen bu tip besinler sayesinde ağaçta sallanma ve koşma gibi aktiviteleri rahatlıkla yapabilirler.