Etkisini Günden Güne Artıran Ancak Fark Edilmeyen Büyük Tehlike: 'Uzay Kirliliği' Nedir, Sebepleri Nelerdir, Nasıl Önlenir?

Dünyamız günden güne kirleniyor, hepimiz bunun farkındayız. Yetmezmiş gibi bir süredir uzay da kirleniyor, hem de düşündüğümüzden çok daha vahim bir biçimde. Kullandığımız iletişim sistemlerini ve gelecekte yapılacak uzay görevlerini tehlikeye atan uzay kirliliği nedir, sebepleri nelerdir ve önlemek için neler yapılabilir gibi merak edilen sorulara gelin yakından bakalım.

Daha önceki yazılarımızda içinde yaşadığımız gezegenin pek çok farklı nedene bağlı olarak kirlendiğinden ve bir noktada yaşanamaz hale geleceğinden söz etmiştik. Burada yaşayamazsak uzaya gideriz diye düşünüyorsanız maalesef artık uzay da kirli. 20. yüzyılın ikinci yarısında başlayan uzay çalışmaları kapsamında atmosfer dışına gönderdiğimiz pek çok uzay aracı ve bunlara ait parçalar orada öylece duruyor.

Öylece duruyorlar demek yanlış olur çünkü uzay kirliliğini oluşturan bu parçalar oldukça hızlı bir şekilde dönerek hem birbirlerine hem de yeni gönderilen uydu ve roketlere çarpıyorlar. Bu durum elbette hem bugün uydu kaynaklı kullandığımız iletişim sistemlerini hem de gelecekte yapılacak uzay görevlerini etkiliyor. Gelin uzay kirliliği nedir, sebepleri nelerdir ve önlemek için neler yapılabilir gibi merak edilen sorulara gelin yakından bakalım. 

Uzay kirliliği nedir?

1957 yılından bugüne, Dünya dışına gönderdiğimiz sayısız roket, uzay aracı ve uydunun artık kullanılmaması ya da parçalanması sonrası yörüngede öylece kalmaları nedeniyle oluşan dağınıklık uzay kirliliği olarak adlandırılıyor. Uzay kirliliğini oluşturan enkaz parçalarının bazıları oldukça küçükken bazıları bir araba kadar olabiliyor.

Kuzey Amerika Havacılık ve Uzay Savunma Komutanlığı NORAD, 1957 yılında ilk uzay çalışmaları başladıktan sonra uzaya gönderilen ve artık kullanılmadığı için atık ya da enkaz olarak kabul edilen bu parçaların kaydını tutmaya başladı. Oluşturulan veri tabanına eklenen ilk enkaz, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği tarafından 1967 yılında uzaya gönderilen Sputnik uydusu oldu.

Aradan geçen uzun yıllarda uzay iyice karıştı. Avrupa Uzay Ajansı ESA tarafından paylaşılan uzay kirliliği verilerine göre boyutları 1 - 10 cm arasında değişen 900 bin ve boyutları 10 cm’den büyük olan 34 bin nesne şu an Dünya yörüngesinde dolanıyor. Ancak aheste aheste dolanmıyorlar. Uzay kirliliğini oluşturan bu nesneler saatte 28 bin km hıza sahip. Çarpışmaların ne kadar korkunç bir etkisi olacağını tahmin etmek güç değil.

Uzay kirliliğini oluşturan nesneler:

Avrupa Uzay Ajansı tarafından paylaşılan uzay kirliliği verilerine göre uzay kirliliğini oluşturan enkaz ve atıklar arasında şu üçü dikkat çekiyor;

  • Aktif görevde olmayan ve pek çok farklı nedene bağlı olarak parçalanmış uydular.
  • Uzay görevlerinde kullanılıp orada bırakılmış ve pek çok farklı nedene bağlı olarak parçalanmış roketler.
  • Uzay görevleri sırasında kullanılmış aletler, vidalar, kablolar, kameralar ve benzeri nesneler.

Avrupa Uzay Ajansı, uzay kirliliğini oluşturan bu tür nesneleri bir de boyutlarına göre sınıflandırarak çok daha detaylı bir analiz yapıyor. Uzay enkazlarının temel boyutları şu şekilde;

  • Sayılarının 128 milyondan fazla olduğu tahmin edilen boyutları 1 cm ve altındaki nesneler.
  • Sayılarının 900 binden fazla olduğu tahmin edilen boyutları 1 ile 10 cm arasında değişen nesneler.
  • Sayılarının 34 binden fazla olduğu tahmin edilen boyutları 10 cm ve fazlası olan büyük nesneler.

Uzay kirliliğinin sebepleri nelerdir?

  • Artık kullanılmayan uydular
  • Düşürülen nesneler
  • Uzay görevlerinde kullanılan roketler ve parçaları
  • Uzay silahları

Artık kullanılmayan uydular:

Uzun yıllardır iletişim teknolojilerinde kullanmak için uzaya uydu gönderip duruyoruz. Bu uyduların belirli bir kullanım ömrü var. Pilleri bitiyor ya da eskiyorlar. Eskiden bu uyduların zaman içinde Dünya’ya döneceği ve atmosferde parçalanarak yok olacakları düşünülüyordu. Ancak bugün biliyoruz ki o uydular hala yörüngede dolanmaya devam ediyorlar.

Düşürülen nesneler:

Komik gibi görünebilir ama evet, uzaya çıkan astronotlar da pek çok eşya düşürüyorlar. Örneğin 2008 yılında astronot Heidemarie Stefanyshyn-Piper, alet edevat dolu koca bir çantayı düşürüverdi. Bu çanta Dünya yörüngesinde 4 binden fazla kez döndükten sonra atmosfere girerek parçalandı. Ancak yıllardır neler neler düşürüldüğünü düşünürsek bunlarında hepsinin aynı kaderi yaşadığına ihtimal vermek zor.

Uzay görevlerinde kullanılan roketler ve parçaları:

Roket fırlatma videolarını izlediyseniz tek bir roket gönderilirken bile yol boyunca birkaç parça bırakarak yoluna devam ettiğini görmüşsünüzdür. Çoğu yakıt kapsülü olan bu parçaların bazıları henüz Dünya sınırlarındayken kopuyor ve okyanusa düşüyor. Ancak bazıları atmosfer dışına çıktıktan sonra düştükleri için uzay kirliliğinin en büyük nesnelerinden biri haline geliyorlar. Parçalanan ve milyonlarca minik parça olarak dağılan kapsül ve roketler de var.

Uzay silahları:

Hayır, Star Trek’te gördüğümüz türden silahlar değil. 1960’lı ve 1970’li yıllarda ABD ile SSCB arasında yaşanan uzay rekabeti sırasında pek çok uydu karşıtı silah test edildi. Hatta ABD, 1985 yılında bunlardan bir tanesini kullanarak bir tonluk Solwind uydusunu paramparça etti. Çin ve Hindistan da uzay çalışmalarıyla birlikte uzay silahları geliştirmeye başladılar. Tüm bunlar uzay kirliliğinin bir parçası olarak yörüngede dolanıyorlar.

Uzay kirliliğinin sonuçları neler?

Avrupa Uzay Ajansı tarafından paylaşılan uzay kirliliği verilerine göre 1957 yılında başlayan uzay çalışmalarındaki ilk kazalar 1961 yılında başladı. Yakıt patlamaları nedeniyle 560’tan fazla parçalanma olayı yaşandı. Uzay kirliliğini oluşturan nesneler kaynaklı kazaların sayısı ise şu an için yedi. Ancak bunlar oldukça tehlikeli olabilir. Örneğin Kosmos 2551 isimli etkin olmayan bir uydu, İridium 33 isimli uyduya çarparak onu tamamen yok etti.

Uzay kirliliğinin yarattığı en büyük tehlike ise küçük parçalar kaynaklı. Boya pulları, donmuş yakıt kalıntıları ve katılaşan antifriz damlacıkları kullanılmakta olan uyduların güneş panellerine hasar verebilir. Üstelik bunlar patladığı zaman yanıcı oldukları için atmosfere de zarar verebilirler.

Bir de işin nükleer yönü var. Artık kullanılmayan bazı Rus uydularında enerji kaynağı olarak yoğun radyoaktif içeren nükleer piller kullanıldığı biliniyor. Yani bu piller çarpışma durumunda nükleer patlama etkisi yaratabilir. Dünya atmosferinden geçerken yok olmayacak kadar büyük parçaların yüzeye ulaştığı ve önemli hasarlar verdiği bile görüldü.

Uzay kirliliği nasıl önlenir?

Dünya kirliliğini önlemek için hepimizin alabileceği sayısız önlem olsa da uzay kirliliğini önleyecek olanlar uzay çalışmaları yapan devletler ve özel şirketlerdir. Uzay çalışmaları yapan kurum ve şirketlerin alabileceği bazı önlemler şu şekilde;

  • Yeni uyduların sonunda çok daha kolay bir şekilde parçalanacakları Perigees ve Eliptik yörüngelere fırlatılmaları.
  • Kendi kendini imha ederek atmosferde yok olacak uyduların kullanılması.
  • Artık kullanılmasa bile enerji kaynağının uzaklaştırılarak patlama riskinin azaltılması.
  • Örneklerini görmeye başladığımız bozulmadan Dünya’ya dönerek tekrar kullanılan roketlerin yapılması.
  • Güçlü lazerler kullanılarak uzay kirliliğine neden olan nesnelerin yok edilmesi.

Kullanmakta olduğumuz iletişim teknolojilerini ve ileride gerçekleşecek uzay çalışmalarını etkileyen uzay kirliliği nedir, sebepleri nelerdir, nasıl önlenir gibi merak edilen soruları yanıtladık ve konu hakkında bilmeniz gereken detaylardan bahsettik. Uzay çalışmaları ve uzay kirliliği hakkındaki düşüncelerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz.