Son 2 Günde 4 Büyük Uzay Keşfi Açıklandı: Bilmeniz Gereken Önemli Detayları Özetledik

Jupiter’in “öldürdüğü” bebek gezegenlerin kalıntıları tespit edildi, bir yıldızın çevresindeki gezegenleri yok ettiği anlar görüntülendi. Bir de Samanyolu’nun merkezinde, kendi çevresinde dönen gizemli spiral bir cisim keşfedildi…

Uzay gözlem teknolojilerinin gelişmesiyle uzaya dair yapılan önemli keşiflerin sayısı arttı. Artık Güneş Sistemi dışında sıra dışı bir gezegen keşfedildiğinde buna artık çok şaşırmıyoruz. Yine de güncel gelişmelere göz atmak fazlasıyla heyecan verici…

Güneş Sistemi’nin en büyük gezegeni Jupiter’in bir “gezegen katili” olduğuna dair kanıtlar, Samanyolu merkezindeki spiral cismin keşfi ve çevresindeki gezegenleri yok eden bir yıldız sadece son 24 saatte duyurulan gelişmeler arasında yer alıyor.

1. Pluto'nun uydusu Charon'ın kızıl renkli kutbuna dair sır perdesi aralandı: Artık neden böyle bir renge büründüğünü biliyoruz!

[VIAIMAGE][IMAGE:/images/editor/default/0003/60/5168cbd8fe4f29fe2a9f85205aa33dac04ace67e.jpeg][/IMAGE][VIA:Plüton'un uydusu Charon'un 2015'te New Horizons aracı tarafından çekilen fotoğrafı. @NASA][/VIA][/VIAIMAGE]

Plüton cüce gezegen olarak kabul görse de onun da uyduları var! Yukarıda gerçek bir fotoğrafını gördüğünüz Charon da Plüton'un en büyük uydusu, ancak buna rağmen yarıçapı neredeyse Ankara İzmir arası kadar (606 km). Nitekim onu gizemli kılan şey boyutundan ziyade kuzey kutbundaki kızıl renk. Hatta bilim insanları bu bölgeye Modor Makulası adını veriyorlar (Makula: Gözümüzdeki retinanın merkezi olarak geçiyor).

Yapılan son araştırmalar, Plüton'un Charon uydusundaki kutbun neden kızıl bir renge sahip olduğunu açığa çıkardı. İşte efendim yok Plüton'dan uydusuna geçen metan gazları mı dersin, Güneş'ten gelen UV ışınlarıyla etkileşime girmesi mi dersin... Bunun gibi yıllardır devam eden tartışmalar artık son buldu. Kızıl rengin sebebi mevsim değişimi olarak açıklandı. 

Şimdi "atmosferi olmayan yerde mevsim mi olur?" sorusunu duyar gibiyiz. Ancak durum pek öyle de değil. Charon, Plüton'un yörüngesinde olduğu için Güneş'in çevresindeki 1 turunu 248 Dünya yılında tamamlıyor. Yani Dünya'da 248 kez ilkbahar yaşandığında Churon'da sadece 1 kez "ilkbahar" yaşanıyor. Elbette orada ilkbahar çiçeklerin açtığı bir mevsim değil, sadece Güneş'e yakınlaştığı için daha yüksek sıcaklıklara kavuştuğu basit bir açıklaması var durumun. Bu sırada giderek ısınan kuzey kutbunda, onlarca mikron kalınlığındaki ince ve donmuş metan gazı tabakasını buharlaştırıyor.

Bu sırada metan gazı etana dönüşüyor, Güneş ışınlarına ve bir atmosfer olmadığı için yüksek radyasyonlu parçacıklara maruz kalan kuzey kutbu, bir dizi kimyasal reaksiyon sonucunda pembeleşiyor, kırmızılaşıyor, kızıllaşıyor. Durumu bir ağacın dalındaki elmaya da benzetmek mümkün.

2. Tarihte ilk kez, bir yıldızın çevresindeki gezegenleri yok ettiği anlar kayıtlara geçti:

Eğer yıldızımız Güneş, olur da bir gün ölürse çevresindeki gezegenlere ne olur? Yanıt basit, paramparça…. Ancak bu parçalanma, Güneş’in yaklaşık 8 katı kadar yoğun bir kütleye sahip beyaz cüceler söz konusu olduğunda sadece dev kayaların kum tanelerine dönüşmesi şeklinde değil, kimyasal olarak da gerçekleşiyor. 

Dünya’dan 86 ışık yılı uzaklıktaki G238-44 kod adlı yıldız, şu an bahsettiğimiz o patlama evresinde. Bu öyle bir patlama ki çevresindeki gezegenleri vahşice katleden, yutan, onların malzemelerini soğuran bir yapıya sahip. Bilmeyenler için hatırlatalım bir beyaz cüce yıldızı ölüm patlamasını gerçekleştirmeden evvel büyüyor, genişliyor ve bu sırada yakın çevresindeki gök cisimlerini yok ediyor. Ayrıca bu olay “patlama” dediğimizde akla ilk gelen anlık bir olay şeklinde değil, astronomik boyutlarda olduğu için bizim zaman algımıza göre oldukça yavaş gerçekleşiyor. 

Yukarıdaki bilimsel verilere göre oluşturulan bir diyagram. Soldaki beyaz cücenin çevresindeki asteroid kuşağını soğuruyor:

Elbette sıra gördüğünüz diğer gezegenlere de gelecek. Keşfi yapan astronomlara göre hem yakın hem de uzak mesafelerdeki cisimleri, malzemeleri soğuran bir beyaz cüce yıldız tarihte ilk kez gözlemleniyor. Yıldızın çevresinde soğurabileceği tüm malzemeler bittiğinde kırmızı bir deve dönüşecek ve beklenen son, büyük bir gürültüyle gerçekleşecek. Yıldızımız Güneş için de bu sürecin birkaç milyar yıl içerisinde gerçekleşmesi ve Mars’ı yutacak kadar büyük bir deve dönüşmesi bekleniyor.

3. Çevresindeki gezegenleri yutan tek şey yukarıdaki yıldız değil, Jupiter’in geçmişte işlediği suçlar da gün yüzüne çıktı: 

Jupiter, bildiğiniz üzere gazların yoğunlaşmış halinden oluşan bir gezegen. Hatta öyle ki içerisinde 8 adet Dünya sığabilecek kadar büyük fırtınaların olduğu atmosferinin altında bir yeryüzü var mı yok mu, henüz bilmiyoruz. Bir başka deyişle bu dev gezegeni cam kürenin içerisine hapsedilmiş yoğun gazlar olarak da düşünebiliriz.

Nitekim boyutu sebebiyle sahip olduğu yüksek çekim gücü sonucunda, çevresinde şu an varlığı kesin olarak tespit edilmiş 16 uydu var. Bu uydulardan bazıları Mars ve Dünya kadar büyük, yani neredeyse gezegen boyutundalar. Ancak daha önceleri bu gezegen-uydulardan daha fazlası olduğu da biliniyor. Peki onlara ne oldu, neden yok oldular? 

Yeni bulgulara göre Jupiter, giderek genişlerken çevresindeki “bebek” gezegenleri yok ediyor, yutuyor. Hatta araştırma kapsamında ilk kez, bu gezegenlerin kalıntılarına da rastlandı. Jupiter, sahip olduğu yapı nedeniyle Güneş Sistemi’nin en gizemli gezegeni olmaya devam edecek gibi görünüyor.

4. Samanyolu’nun merkezinde dönen tuhaf bir cisim keşfedildi: Galaksinin merkezinde bir “galaksi” mi var? 

Samanyolu’nun merkezini gözlemleyen astonomlar, bir yıldızın çevresinde, spiral şeklinde tuhaf bir yapı keşfettiler. Galaksinin aşırı yoğun merkezine yakın, Dünya’dan yaklaşık 26.000 ışık yılı uzaklıktaki bu yapının genç bir yıldız olduğu biliniyor. Yıldızın çevresindeki gaz ve toz bulutunun çapı, Dünya ve Güneş arasındaki mesafenin de yaklaşık 4000 katı olarak kayıtlara geçti. 

Bulgulara göre bu tarz disklere sahip yıldız yapıları, evrende oldukça yaygın görülüyor. Çevrelerindeki gaz ve toz bulutu da oluşumun genç bir yıldız olduğunu gösteriyor. Ancak galaksimizin merkezine yakın olan söz konusu bu yeni keşfedilen cisim, oldukça tehlikeli bir bölgede yer alıyor. Hatta öyle ki araştırmacılar, çekim gücünün son derece şiddetli olduğu böyle bir bölgede cismin nasıl oluştuğunu merak ediyorlar. 

 

Uzaya dair güncel gelişmeleri, bilimsel araştırmaları ve sonuçları aktarmaya devam edeceğiz.