Maymun çiçeği, Batı Nil virüsü, Langya ve dahası... COVID-19 yetmezmiş gibi bir de pek çok farklı virüs ismini de haberlerde sıkça duyuyoruz. Peki ne oldu da bu virüs isimleri dört bir yanımızı sardı?
Virüsler üzerine 20 seneden fazladır araştırma yapan, ABD'de bir biyoteknoloji şirketinde üst düzey yönetici olarak çalışan ve kendisini sosyal medyadaki bilgilendirici paylaşımlarıyla da tanıdığımız Virolog Dr. Semih Tareen(Virus Fantom), kendisine yönelttiğimiz soruları herkesin anlayacağı bil dilde yanıtladı. Bu durumun açıklamasını Dr. Semih Bey'den dinliyoruz:
COVID-19 sonrasında hem haber izleyicisinde hem de haber verenlerde bir algıda seçicilik var.
[VIAIMAGE][IMAGE:/images/editor/default/0003/67/4e19fc5a42e135a7f4841b6be6c2e4c8bb13a341.jpeg][/IMAGE][VIA:Semih Tareen][/VIA][/VIAIMAGE]
Haber kanalları ve medya, popüler olmasından dolayı özellikle virüs haberlerine yer vermeye başladı. Tabii burada haber kanalının tarzına göre kimisi gayet düzgün haberler verebiliyor bu konuda, kimisi ise daha felaket haberleri tarzında haberler verip insanlara virüs haberlerini paylaşıyor.
İzleyici, okuyucu açısından da bir algıda seçicilik var.
COVID-19 sonrası "tekrar acaba benzer bir şey olur mu" korkusundan dolayı ve aynı zamanda da sosyal medyada bu tür haberlerin çok daha sıkça paylaşılmasından dolayı bir algıda seçicilik var ve virüs haberlerinde bir artış var izlenimi oluşuyor.
Yalnız şu da bir gerçek; haber kanalları da özellikle bu konulara değiniyor.
Örneğin 2014 senesinde Dünya Sağlık Örgütü, çocuk felci vakalarının artışı yüzünden çocuk felci virüsü için acil durum ilan etmişti. Bunu haberlerde hiç duymadık. Neden? Çünkü COVID-19 öncesiydi.
COVID-19 öncesinde, insan sağlığı açısından çok önemli viral salgınlar oldu ama bunun haberlerini şimdiki kadar sık duyduğumuz virüsler gibi duymadık. Örneğin 2014 senesinde Zika virüsü salgını elbette haberlerde yer aldı ama Zika virüs salgını şimdi olsaydı çok daha farklı bir şekilde ele alınacaktı mutlaka.
Bir diğer gerçek: COVID-19'dan sonra ülkeler, hükûmetler, şirketler yani biyoteknoloji şirketleri ve halk sağlığı kurumları özellikle yeni viral salgınlara daha çok dikkat ediyorlar.
İnternet sitesi olsun veyahut da başka araç gereçler olsun yeni virüs haberleri çok daha kolayca insanların ellerine ulaşabiliyor. Bu da teknoloji, hükûmetler arası iş birliği ve COVID-19 sonrası yaratılmış platformlar sayesinde oluyor.
Örneğin; önceden grip virüsü salgınları için ve grip virüsünün varyantları için nextstrain.org diye bir site vardı, bu site grip virüsünün takibi için kullanılıyordu ve COVID-19 döneminde de SARS-CoV-2 virüsü ve varyantları için kullanılmaya başlandı ve bu sayede de artık virüsün varyantları bütün araştırmacıların eline ulaşır hale geldi.
Varyantları derken, bu varyantların genetik sekansı ve genetik bilgilerinden bahsediyorum. Bilim insanları arasındaki paylaşım bu tür veri tabanları siteleri sayesinde kolaylaştı ve bu yüzden de bilim insanları daha çok tweet atıp daha çok bilgi verebiliyorlar ve bunlar da daha sıkça haber olabiliyor.
Başka bir unsur da PCR testinin sağladığı kolaylıklar.
COVID-19 tanısında kullanılan PCR testleri zaten bilimde çok sıkça kullanılan bir testtir ve PCR testi sayesinde önceden ne olduğunu bilemediğimiz virüsleri şimdiyse çok daha kolayca teyit edebiliyoruz, çok daha kolayca neyin ne olduğunu anlayabiliyoruz.
Mesela eskiden lağım sularında PCR taraması yapıp hangi virüs varmış gibi bilgiler edinmiyorduk ama COVID-19 sonrasında artık o PCR testinin buradaki faydasını da görmüş olduk. Ve şimdi de tabii haberlerde duyduğumuz maymun çiçeği virüsü vs. için bu tür PCR genetik tanı testi kolayca yapılabiliyor, bu sayede tanılar çok daha doğru bir şekilde verilebiliyor.
Eskiden mesela birisi semptomlarla doktora gidiyor, doktor ne olduğunu bilmiyor ama semptomları giderici ilaç verip hastayı eve yolluyordu. Ama şimdi durum biraz daha farklı. Dünyanın pek çok yerinde bu hastaya, artık belli bir bulaşıcı hastalık şüphesi var ise, o zaman genetik tanı yapılabiliyor ve bu bilgiler veri tabanlarına işliyor. Ve tabii oradan da nerede yeni bir viral salgın varsa haberimiz oluyor.
Aslında bu durum yeni bir şey değil.
Biz virologlar, her hafta dünyanın değişik köşelerindeki yeni salgınları takip ediyoruz. Bu yeni salgınları takip edebilmek için promedmail.org gibi çok iyi veri tabanı siteleri var. Burada her hafta dünyanın farklı köşelerinde ortaya çıkan viral salgınları görebiliyoruz ve bu, yeni bir şey değil.
Bu tür virüs salgınları her zaman zaten oluyordu. Sadece az önce bahsettiğim bütün sebeplerden dolayı sanki bu ara biraz daha sıkmış havası veriyor. Bu havaya neden olan şeylerden biri algıda seçicilik, diğeri ise COVID-19 sonrası elimizde olan diagnostik testler, bu konuya önem vermek ve bu konunun ciddiyetini anlamış olmak gibi unsurlar.
Son olarak şöyle bir hatırlatma yapayım; virüsler milyarlarca senedir var ve insan nesli yok olursa bir gün insanlardan sonra da var olmaya devam edecekler.
[GIPHY:wxJoeUARGmVHUFUDEF][/GIPHY]
Yani bir açıdan burayı bir virüs gezegeni olarak düşünebiliriz. Çünkü bir damla okyanus suyunda milyarlarca virüs tanesi var ve bizler de bu hayatın bir ziyaretçisiyiz ve viral salgınlar her zaman oldu ve her zaman olmaya devam edecek.
Bu, biyolojinin ve hayatın tamamen normal bir gerçeği. Önemli olan; bilgili olmak, bilgilenmek ve bilim ile beraber hayatımıza devam edebilmek. Eğer felaket haberleri yapılıyorsa o felaket haberlerine kulak asmamak. Onun yerine gerçek bilim ve yayın organlarından doğru bilgileri edinerek, panik yapmadan, bilgili bir şekilde hayata devam etmek.
Semih Tareen'i sosyal medyada takip etmek için: Twitter, Instagram, YouTube