Türkiye Satın Alım Gücünde Avrupa Ülkelerini Geride Bıraktı: Peki Biz Neden Bu Gücü Hissetmiyoruz?

Verilere bakıldığında Türkiye yıllardır satın alım gücünde üst sıralarda yer almaya devam ediyor ve hatta birçok Avrupa ülkesini de geride bırakıyor. Ancak birçoğumuz ekonomik olarak zor günler yaşıyoruz. Peki Türkiye'nin satın alım gücündeki artış bizi etkilemiyor mu?

Tüm dünyada ekonomik sıkıntılar kendini göstermeye devam ediyor. Tabii ki bu durum satın alım gücümüze de epey etki ediyor. Her ne kadar biz gördüğümüz, istediğimiz her şeye satın alamıyor olsak da IMF, CIA ve Dünya Bankası verileri öyle söylemiyor. 

Wiikipedia'nın ‘List of countries by GDP’ sayfasında toplanan verilere göre, Türkiye satın alım gücü olarak üst sıralarda yer alıyor. Peki verilere göre durum böyleyken, biz neden hiçbir şeye paramızın yetmediğini düşünüyoruz? 

Söz konusu verilere baktığımızda Türkiye satın alım gücü olarak 11. sırada. 

Peki bu veriler nasıl hesaplanıyor?  

Yukarıda yapılan sıralama, ülkelerin gayri safi yurt içi hasılasına bakılarak düzenlenmiş. Bir yıl içinde yapılan tüm tüketim, yatırım, devlet harcamaları toplanır ve bu sonuca ihracattan ithalat çıkartılarak eklenir. Çıkan sonuç ise bize o yıl içindeki gayri safi yurt içi hasılayı verir.  

Bu verilere göre Türkiye'nin 11. sırada görüyoruz. Bir alt sıramızda İtalya, bir üst sıramızda ise Fransa yer alıyor. Peki gelişmiş diyebileceğimiz iki Avrupa ülkesinin tam ortasında yer almamıza rağmen neden ekonomik olarak zorlanıyormuşuz gibi geliyor?

Diyelim ki geçtiğimiz yıl 10 TL'den aldığınız kirazı bu yıl 20 TL'ye alıyorsunuz ama ürettiğiniz miktar değişmiyor...

Biraz önce gayri safi yurt içi hasılanın nasıl hesaplandığından bahsetmiştik. Bunun için kullanılan iki farklı yöntem var. İlki her yıl için fiyatların sabit tutulduğu Reel GSYİH, ikincisi ise fiyatların her yıl için değiştiği Nominal GSYİH.  

Ülkelerin büyüme oranları hesaplanırken genelde reel GSYİH kullanılır. Yukarıda yer alan tabloda ise nominal veriler ele alınmış. Bunun farkını da basitçe şöyle anlatalım; diyelim ki kilosunu 10 TL’den sattığınız 100 kg kiraz üretiyorsunuz. Bir sonraki yıl yine 100 kg kiraz ürettiniz ancak satış fiyatınızı 20 TL’ye çıkarttınız. Gayri safi yurt içi hasılanız nominal değerlere göre epey artmış olacaktır.

Dışarıya sattığınız ve ürettiğiniz ürün miktarı fazla değişmiyorken enflasyon artarsa kişisel alım gücümüz olumlu yönde etkilenmeyebilir.

Yani biz bir ürünü alırken üretimde yüksek bir artış görmesek de enflasyon sebebiyle ürünlere gelen zamların da hesaba katıldığı nominal değerlerde büyük artışlar görmeye devam ederiz. Tabii ki bu durumda GSYİH değerini artırır ancak kişisel olarak alım gücümüzü etkilemez.  

Değerler arasındaki değişim, ülkenin genel üretim ve satışını baz aldığı için kişisel alım gücümüzü bu veriler üzerinden değerlendirmemiz çok da doğru olmayacaktır.  

Bir de kişi başına düşen gelirlere bakalım. 

Ülkelerin gayri safi yurt içi hasılası o ülkenin nüfusuna bölündüğünde elde ettiğimiz sayı, kişi başına düşen yurt içi hasıla gelirini elde etmiş oluyoruz. 2021 yılı Dünya Bankası verilerine baktığımızda Türkiye’de geçtiğimiz yıl kişi başına düşen milli gelir 9.586 dolar olarak belirlenmiş. TL karşılığına baktığımızda ise bu rakam 178.029 TL’ye tekabül ediyor.  

Bize çok yüksek bir rakam gibi gelse de Türkiye, 178 bin TL’lik kişi başı milli gelirle 271. sırada yer alıyor. Yine geçtiğimiz yıl Dünya Bankası tarafından paylaşılan gayri safi yurt içi hasıla verilerine baktığımızda ise Türkiye’nin 13. sırada olduğunu görüyoruz. Yani özetle; giderlerimiz, nüfusumuz ve enflasyon oranları dolayısıyla ülkemizin satın alım gücünün bizim satın alım gücümüze pek de fazla etkisi olmadığını görüyoruz. 

Kaynaklar: Dünya Bankası 2021 kişi başı milli gelir tablosu, Dünya Bankası GSYİH verileri, CIA verileri, IMF Nisan 2022 verileri, Vikipedi English verileri, Investopedia

Peki mutlu muyuz?