İnsanların Aynı Anda İki İşte Çalışıp Çift Maaş Almalarını Sağlayan Popüler Trend: OVEREMPLOYMENT Nedir, Nasıl ve Kimler Yapabilir?

Hem ulusal, hem de küresel ölçekte geçirdiğimiz dönüşüm ve yaşadığımız sorunlar karşımıza her geçen gün yeni ve şaşırtıcı yüzlerle çıktıkça; hem sosyal yaşamda, hem profesyonel yaşamda bu dönüşüme uyarlanmak ve sorunlara yeni çözümler bulmak için başvurulan yöntemler de yenilikçi bir biçim kazanıyor.

İş yaşamında, özellikle genç profesyoneller, hem dijital dönüşümün sağladığı imkanlardan olabildiğince kapsamlı olarak yararlanmak adına, hem de ekonomik ve sosyal çalkantılarda boğulmamak adına yeni yollar açıyor ya da bilinen yollara yeni nitelikler kazandırıyor.

Bu çözümlerden biri, İngilizcede “overemployment” denen, bizim ise "aşırı iş alma" ya da "çoklu iş alma" olarak çevirebileceğimiz kavram. Aynı anda birden fazla işte çalışarak gelirinizi artırmaya odaklı bir model bu. Aynı anda birden fazla işte çalışmak yeni bir yöntem değil, bugün gelişmiş ülkelerde de geçimini sağlamak için pek çok kişi özellikle vardiyalı işlerde birden fazla kurum bünyesinde çalışıyor ve gelirini artırmaya uğraşıyor.

Overemployment yani "çoklu iş alma" bu geleneksel modelden ayrılıyor, çünkü daha fazla çalışmaya değil, işlere harcanan zaman ve çabayı azaltırken elde edilen kazancı artırma düşüncesine dayanıyor:

Çoklu iş yüklenen profesyoneller, tipik tam zamanlı çalışanın elinde bulunandan daha fazla işe sahip oluyor. İhtiyaç duyulandan daha çok işe sahip olmak da aşırı iş yüklenmek olarak değerlendirilebiliyor.

Bu model, doğası gereği teknoloji sektörü gibi uzaktan çalışmaya elverişli alanlara daha uygun. Geleneksel mesai kalıplarının dışında kalındığı sürece, çalışmaya ayrılan süre içinde iki işi birden yürütmenin mümkün ve hatta kârlı görüldüğüne tanık oluyoruz.

Kazancı yükseltmek için illaki aşırı mesai yapmaya gerek yok:

Kurumların çalışanlarından belirli bir süre boyunca çalışmalarını değil, belirli bir işi tamamlamalarını bekledikleri günümüzde, iyi bir zaman planlamasıyla her iki işte de yüksek performans göstermek, böylece illaki aşırı mesai yapmadan elde edilen kazancı yükseltmek mümkün.

Teknoloji sektöründe uzaktan çalışan profesyonellerde bu modele özel bir yatkınlık gözleniyor, çünkü teknoloji sektörü çalışanlar,  işlerini herhangi bir yerden yapabiliyor ve çalışanların çoğu zaman işyerlerinde fiziksel olarak bulunmaları beklenmiyor. Sektör, buna karşın iyi gelir getiriyor, bu da çoklu iş yüklenmek isteyen profesyonellerin aynı anda iki işte birden çalışabilmelerini mümkün kılıyor.

Çoklu iş yüklenmeyi bugün kazandığı anlamla yaşama geçiren ilk kişi, Isaac P. Isaac, pandemi sürecinde işini yitiren, sonrasında hem ekonomik gücünü artırmak, hem de daha verimli çalışmak için bir kurumda çalışırken başka bir kurumda da çalışmaya başlayan biri:

Bununla ilgili, overemployed.com adında bir internet sitesi de kurmuş. Çoklu iş yüklenme, kulağa hırpalayıcı gelebilir. Ancak burada anahtarın çalışılan saat miktarı değil, yapılan işin yoğunluğu olduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor. Eğer çoklu iş yüklenmeniz, işe ayırdığınız zamanın yaşamınızı engellemesi anlamına geliyorsa, bu model size uygun olmayabilir. Ancak hem sektörünüz hem çalışma modeliniz aynı anda iki işte çalışmaya elverişliyse ve kıvrak bir zaman planlamasıyla her iki işin gerekliliklerini kendinizden ödün vermeden yerine getirebilecekseniz, aşırı iş yüklenmek size hem finansal getiri, hem de özel bir doyum sağlayabilir.

Isaac P.’nin başını çektiği bu aşırı iş yüklenme akımının, geçim sağlamak adına fazla çalışmaktan farkı temelde bu: “Overemployment” yolunu; fiziksel varlık göstermeye dayanmayan bir sektörde, geçimini sağlamak değil, finansal gücünü artırmak isteyen profesyoneller benimsiyor

Çoklu iş yüklenmenin, gerçekten aşırı çalışmak ve tükenmek anlamına gelmemesi için yalnızca iş modelinin ve sektörün buna uygun olması yetmiyor, çalışanın da bu dengeyi sağlamak için özen göstermesi gerekiyor. İş yükünün altında boğulmamak, bu sırada çalışılan kurumları yüzüstü bırakmamak için ciddi bir iş disiplini gerekiyor.

Aşırı iş yüklenme yolunu seçecekseniz, orta ve uzun erimli planlamalarınızı yaşam amacınıza, yaptığınız işin sizden beklediklerine, oluşturmanız gereken çalışan kimliği stratejisine göre yapmalı ve buna göre bir kişisel ağ oluşturmalısınız:

Bu planlamalar ve stratejik duyarlılık, bundan sonra sürdüreceğiniz profesyonel yaşamın en temel gereksinimine, yani performans yönetiminize yakından etki edecek. Seçtiğiniz çalışma modelinin gereklilikleri uyarınca performansınızı bizzat büyük dikkatle yönetmeniz gerekecek, çünkü iş verimliliğinizi koruyabilmeniz, üstelik iş yaşam dengenizi sürdürebilmeniz buna bağlı.

Peki, çoklu iş yüklenme, şirketler için ne anlama geliyor? Günümüzde şirketler, çalışanlarıyla bağlarını temelde sözleşmelerle ve belirli bir hukuki çerçeveye dayalı olarak sürdürmüyor. Bunlar elbette iş yaşamının temel gerçekleri, ancak bugün şirketlerin yükselebilmesi için çalışanlarını ortak bir amaçta ve değerde buluşturabilmesi, çalışanlarının emeğinin üzerinde yükselirken onlara da yeni şeyler katabilmesi bekleniyor.

Çoklu iş yüklenirken, kişisel iş disiplini, performans yönetimi, sektörün ve çalışma modelinin uygunluğu dışında, çalışılan şirketlerle kurulan bağın da önemi burada ortaya çıkıyor: “Overemployment” yolunu seçen profesyoneller, çalıştıkları kurumlardan türlü kazançlar elde ederken, kurumların kimliğiyle uyum içinde bulunmayı ve kurumlara değer katmayı göz ardı edemez.

Çoklu ya da aşırı iş alma, pandemi süreci başta olmak üzere geçirdiğimiz küresel dönüşüme verilen yanıtlardan biri. Dinamikleri gereği sağlayacağı verim, çalışanın kişisel çabasına yaşamsal oranda bağlı. Herkese uygun olmayabilir, ancak verimli uygulanırsa türlü alanlarda getiri sağlayacağı da apaçık. Sürdürülebilir olması ve hem çalışana, hem kurumlara yarar sağlaması için iki anahtar var: Biri performans yönetimi, diğeriyse iş-yaşam dengesinin korunabilmesi. Buna dayalı bir “overemployment” modelinin yaygınlaştığını görmek bizler için şaşırtıcı olmayacak.