Sıcak bir içecek içmeyi tercih ettiğinizde bu içecek, size kâğıt bir bardak içinde sunulacaktır. Popüler kahve zincirlerinde, fast-food restoranlarında, okul kantinlerinde ve hatta daha nicesinde durum yıllardır aynı şekilde ilerlemekte.
Fakat, aslında bilim dünyası sıcak sıvı ve kâğıt bardaklar arasındaki olumsuz ilişkiyi defalarca ortaya koymuştu. Gelin, kâğıt bardakların aslında sağlığımızı nasıl tehdit edebileceğini bilimsel araştırmalar ışığında anlatalım.
Kâğıt bardaklar mikroplastik saçıyor!
Bu yazımızda referans alacağımız araştırma, 2020 yılında yayımlanan ve bugüne kadar 44 referans ve 58 atıf alan “Tek kullanımlık kağıt bardaklardan sıcak suya salınan mikroplastikler ve diğer zararlı maddeler” başlıklı araştırma olacak.
Hindistan Kharagpur Teknoloji Enstitüsü’nden Ved Prakash Ranjana, Anuja Josephb ve Sudha Goel tarafından yayımlanan araştırma, 5 farklı kâğıt bardak üreticisinin bardaklarıyla gerçekleştirildi. Ortaya çıkan sonuç da oldukça korkutucuydu.
Sonuçlara geçmeden önce bir kâğıt bardakta kullanılan malzemelere bakalım:
Günümüzde ellerimizde bulunan neredeyse her kâğıt bardak, aynı malzemelerlerle üretiliyor. Bardaklarda içeceğin konulduğu iç kısmı, birçok üründe kullanılan termoplastik türü ‘polietilen’ ile kaplanıyor. Bazı bardaklardaysa bir polimer çeşidi olan ‘kopolimer’ kullanılabiliyor.
Bu plastik, sıcak suyla temasa geçtiğinde çözülüyor, içeceğe karışıyor ve vücudumuza giriyor!
Bilim insanları, gerçekleştirdikleri araştırmada kâğıt bardaklara sıcaklığı 85 ila 90 derece arasında olan su koydu. Bu su, bardakta 15 dakika boyunca bekletildi. Sonrasında floresan mikroskobu ile yapılan incelemelerde elde edilen sonuç ise şu şekildeydi:
“Kâğıt bardaklar sıvıya mikroplastik parçacıklar saldı. Plastik astarlı tek kullanımlık bir kâğıt bardak (100 ml) yaklaşık 25.000 mikron boyutunda mikroplastik sızdırabilir.”
Peki, mikroplastikler hayatımızı nasıl tehlikeye atıyor?
Mikroplastiklerin insan sağlığına zararı uzun yıllardır bilim dünyasının ilgi konularından birisi olmaya devam ediyor. Bugüne kadar yapılan çalışamalardan bazılarıysa oldukça ciddi sayılabilecek hipotezlere yer verdi. Bu hipotezlerden bazıları şu şekildeydi:
- Vücuttaki serbest radikal seviyesinin antioksidan seviyesine göre daha yüksek olması sonucunda oluşan Oksidatif stres (Bir diğer deyişle ‘vücudun paslanması’)
- DNA hasarı ve iltihabı
- Hücrelere veya dokulara girecek kadar küçüklerse, yabancı bir varlık olmaları nedeniyle hücreyi tahriş edebilecek olmaları
- Kanserojen maddeleri tutabilmeleri nedeniyle birçok çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilecek olmaları
- İnsan patojenlerinin özellikle plastik atıklarla güçlü bir bağı olması nedeniyle çeşitli sağlık sorunlarının yaşanabilecek olması (Hatta 2016 yılında koleraya neden olan Vibrio cholera adlı bir patojenin mikroplastiklere bağlandıkları gözlemlenmişti.)
Fakat bunlar ve diğer tüm ihtimaller, henüz tam olarak kanıtlanmış durumda değiller. Bilim insanları, mikroplastiklerin doğrudan değil, dolaylı olarak da insan hayatına zarar verebileceği ihtimali üzerinde duruyorlar. Öte yandan mikroplastiklerin yaşamımızın en temel yapı taşları olan mikroorganizmalara zararı ise defalarca kanıtlandı.
Dolayısıyla sadece ‘insana etkisi’ kapsamında düşünecek olursak, henüz elle tutulur bir sonuca varılamadı. Fakat bireysel olarak gelecekte tespit edilebilecek sonuçlara karşı şimdiden önlem almak için, kâğıt bardaklardan uzak durmakta fayda var. Bu kapsamda bazı dev isimler de aslında hazırlıklara başlamıştı:
Kaynaklar: