Babil toplumu hakkında az bilinenleri Heredot sayesinde öğrenmekteyiz. Ünlü tarihçinin aktarımlarına göre; toplumun bazı uygulamaları, lanetlenmiş şehir olarak bilinen Pompei’yi aratmıyor.
Heredot, tarihin ilk uygarlıkları hakkında değerli bilgiler verdiği kitabında Babiller’in “yüz kızartıcı” olarak tabir ettiği âdetlerinden birinin, her kadının ömründe bir kez, Afrodit Tapınağı'nda kendisini yabancı birisine vermesi olduğunu söyler. Gelen yabancılar, oradaki kadınlarla çiftleşmek için seçtikleri kadının önüne para atarlardı. Kadın, kendisi için ilk para atanın peşinden gider ve her kim olursa olsun ilişki teklifini geri çevirmezdi. Çünkü bunu, tanrı adına yaptıklarını düşünüyorlardı.
Kadınlar, pazardaki elma misali evlilik müzayedelerinde boy gösterirlerdi.
Babil’de evlilik pazarları kurulur, evlilik yaşına gelmiş kızlar bu pazarda sergilenirdi. Satış, en güzel olan kızla başlar; fiyat da kızın güzelliğine göre artış gösterirdi. Evlenmek için pazara gelen zengin Babiller de en güzel kızı alabilmek için birbirleriyle adeta yarışa girerdi.
Putperestliğin Babilcesi: Tanrıları objeleştirirlerdi.
Çoktanrılı bir panteona sahip olan Babiller, tanrıyı sembolize eden heykelleri gerçek tanrı yerine koyarak ona ibadet ediyorlardı. Putperestliği çağrıştıran bu ibadette, tanrı yerine koyulan heykellere günde üçer defa şarap ve bira verilerek mücevherler takılıyordu. Putperest diğer toplumlardan belirgin şekilde ayrıldıkları noktalar bulunuyordu.
Meşruiyet sağlayıcısı olarak Marduk’u kullanırlardı.
Marduk, Babil inanışına göre kral olacak kişiyi belirleyen ve yönetim erkini bahşeden bir tanrıyı sembolize ediyordu. Ülkedeki kanunların da yürürlüğe konmasında önemli bir rol oynayan Marduk ile siyasal birliğin sağlanmasını amaçlanmıştır.
Politik olarak insanların desteğini ve saygısını alabilmek için dini argümanların siyasal bir malzeme olarak kullanılması, Babillerin Tanrı Marduk üzerinden yaptıkları bir uygulamaydı.
Cezaların çoğu ölümle ya da nehre atılmakla sonuçlanıyordu. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?
Hammurabi Kanunları, Babillerin adını duyurmada en önemli araç haline gelmiştir. “Göze göz, dişe diş” anlayışını benimseyen kanunlar, aslında sanıldığı kadar adil miydi?
Kanuna bakıldığında, çoğu cezanın ölümle sonuçlandığını görebiliriz. Elbette bunun ne kadar adil olduğunu düşünürken, aslında masum insanların da öldürülmesi göz ardı ediliyor. Bu durumla alakalı akıllarda soru işareti bırakan maddelerden ikisine bakalım:
- 132. madde: “Bir adamın karısının başka bir adamla ilgili olarak dedikodusu yapılırsa ancak kadın diğer adamla uyurken yakalanamazsa kadın, kocası için nehre atılır.”
- 2. madde: “Bir kimse, bir adam hakkında bir suçlamada bulunur ve suçlanan kişi ırmağa gidip ırmağın üzerinden atlar da batarsa, suçlayan kişi onun evine sahip olur ama ırmak, suçlanan kişinin suçlu olmadığını kanıtlar ve o kişi canı yanmadan kurtulursa o zaman onu suçlayan kişi ölümle cezalandırılır ve ırmağı atlayan kişi kendisini suçlayanın evine sahip olur.”
O dönemde, suçlu görülen kişiyi akan bir suya atmak ve onunu batmasını beklemek yaygın görülen bir cezadır. Ancak maddeler de gösteriyor ki ortada bir suç varsa kişi ölür, yoksa yine ölür!
"Göze göz dişe diş" bir tür safsata mıydı?
"Ne anladık biz bu işten?" dediğinizi duyar gibiyiz. Evet, Hammurabi ile bütünleşmiş bu cümlenin altında yatan anlamın aslında sandığımız gibi olmadığından bahseder Heredot. Herhangi bir olay karşısında bahsedilen “eşitlik” yalnızca aynı statüdeki insanlar için geçerliymiş. Yani halktan birisine zarar veren zengin kişi sadece para cezasına çarptırılırken, halktan bir insan için kırbaç ya da ölümle sonuçlanmaktaydı.
Sapkınlık kilidi açıldı: Tecavüz bir kültür haline geldi.
En rahatsız edici uygulamaların başında gelen bu garip durum, Babiller için cinsel beraberlik yaşamamanın günah sayılacağı kadar normaldi. Heredot’un verdiği bilgilere göre, başta bahsettiğimiz tapınaklarda kadınların, hayatlarında en az bir kez kendilerine para veren erkeklerle birlikte olmaları gerekiyordu. Bir tür fahişelik gibi görünen bu uygulamada, kadınların isteklerinin hiçbir önemi yoktu. Tüm bunların yanı sıra, bir erkeğin eşiyle para karşılığında birlikte olmak da oldukça normal sayılmaktaydı.
Bir erkek asla geri çevrilmemeliydi.
Bir kadınla beraber olmak isteyen erkek, ne kadar çirkin olursa olsun kadının reddetme durumu söz konusu değildi. Çünkü cinsellik tanrıçası olarak bilinen İnanna’ya fedakârlık ve minnet duygusunu göstermek, cinselliği reddetmemekten geçiyordu. Bu uygulama, günümüzde tecavüz olarak değerlendirilse de görünen o ki Babil toplumunda kültür halini almıştı.
Toplu cinsel ilişki normal sayılırdı.
Heredot’un verdiği bilgilerden yüz kızartıcı olarak tabir ettiği bir mesele de halkın toplu cinsel ilişkiye girmesi, hatta bunun için özel partiler düzenlenmesiydi. Günümüzde bile çoğu toplum tarafından sıra dışı bulunan bir gelenek olduğu söylenebilir.
Kaynaklar: Heredotos, Heredot Tarihi, Babil Hukuku, Hammurabi Kanunları, Eski Mezopotamya'da Cinsel Yaşam