Bu depremler, bazı zamanlarda tek seferle kalmayıp birden fazla sayıda kendini gösterebiliyor. Bilim insanlarının her fırsatta gündeme getirip bizleri uyardığı ve ülkemizde yıllar içinde birçok örneğine şahit olduğumuz bu büyük depremler, çok kısa zaman aralıklarıyla meydana gelebiliyor.
Geçtiğimiz günlerde Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremin, arka arkaya gelişi ise bu soruyu daha da yüz üstüne çıkarıyor. Büyük depremler, nasıl oluyor da peş peşe gelebiliyor ve bu şiddetli depremlerin altında yatan olası neden nedir?
1939 yılında Erzincan'da 7.8 büyüklüğünde meydana gelen bir deprem, dünyanın şimdiye kadar gördüğü en büyük domino dizisinin başlangıcıydı.
Bu domino etkisi, Kuzey Anadolu Fayı'nda 60 yıl boyunca meydana gelen 12 büyük deprem serisini, bir uçtan bir uca 1.000 km boyunca parçaladı. Bu durum, en basit şekliyle ortaya çıkan bir depremin devamlı olarak bir sonraki depremi tetiklemesi.
Daha açık bir ifadeyle domino etkisi, belirli bir yüzeyde herhangi bir problem meydana geldiğinde, oluşan depremin yakınlardaki fayları da etkisi altına alabilmesi olarak tanımlanabilir.
Nevada Üniversitesindeki bilim insanları, depremlerin ne kadar uzunlukta bir yüzey alanına yayılacağı sorusundan yola çıkarak Japonya, Yeni Zelanda ve Kaliforniya da dahil olmak üzere dünya üzerinde meydana gelen 22 depremi ele aldı. Araştırmacılar bu depremlerin her birine, bir diğerine karşı kaymış bir fayın sebep olduğunu doğruladı.
Kaliforniya’nın San Andreas fay sisteminden de olduğu gibi üst üste gelen fay segmentlerinin olduğu karmaşık alanlar ise bir kopmanın ne kadar devam edebileceği hakkındaki ölçümleri zorlaştırır nitelikte.
Türkiye’de binlerce binanın yıkılmasına ve yaklaşık 40 bin insanın ölümüne sebep olan Kahramanmaraş felaketi de Erzincan depremiyle başlayan domino etkisinden tetiklenen depremlerden.
Bu domino etkisinin yanında, dünya yüzeyinin ilk depremde 8.6, ikincisinde 7 km altında sığ olarak adlandırılabilen ve yüzey hareketlerini daha yoğun hale getiren bir fay kırılmasının neden olduğunu ifade ediliyor.
Uzmanlar 7.7 büyüklüğündeki ilk depremde, ikincisinden 32 kat daha fazla enerji açığa çıktığını belirtirken, deprem ölçeğinin logaritmik olması sebebiyle ise 7.0 büyüklüğünde bir deprem, 6.0 büyüklüğündeki bir depremden 10 kat daha büyük bir şiddette kendini gösteriyor.
Sismolog Ross Stein, Türkiye’nin adeta tektonik bir mengeneyle sıkıştırıldığını ifade ederken, Türkiye’nin Arap Yarımadası'nın kuzeyine doğru ilerlediğini ve bu doğrultuda Kuzey Avrupa’nın sabit sınırına itildiğini sözlerine ekliyor. Daha kısa bir ifadeyle Türkiye, batıya doğru sıkışıyor.
Kuzey Anadolu Fayı boyunca oluşan domino dizisi sebebiyle, Kahramanmaraş merkezli depremler henüz sona ermemiş olabilir.
Depremler, stres akımı yoluyla etkileşim içerisindedir ve bu bir çeşit zincirleme reaksiyon anlamına gelir. Meydana gelen bir deprem, kırılan kısımlardaki gerilimi azaltabilir ancak bu gerilim diğer kısımlara aktarılır.
Bu doğrultuda akla gelen artçı sarsıntılar ise tamamen bu mantık üzerinden ilerler. Artçı depremler, yalnızca kırılmaların olduğu bölgelerde meydana gelmekle kalmaz. Oldukça büyük mesafelerde, o bölgenin çevresinde de ortaya çıkabilir.
Bilim insanları, şiddetli depremlerin uzak bölgelerdeki sarsıntılara yol açacağını düşünmüyolardı. Ta ki 1992’de Kaliforniya’nın 7.3 büyüklüğündeki Landers depreminin, Yellowstone Milli Parkı kadar uzak bir bölgedeki sarsıntılara sebep olduğunu tespit edene dek.
Konu hakkında daha fazla araştırma yapmaya başlayan bilim insanları, 2004’teki Hint Okyanusu ve Türkiye’deki 1999 İzmit depremi de dahil olmak üzere, 1990’dan bu yana meydana gelen ve büyüklüğü 7 ve daha büyük şiddette olan 15 büyük depremi analiz etti.
Araştırmacılar bu depremlerin 5 saat öncesi ve sonrasında, bölgelerdeki sesleri inceleyerek, bu büyük depremlerden 12’sinin dünyanın çeşitli bölgelerindeki depremlerin meydana gelmesine sebep olan yüzey dalgaları ürettiğini tespit etti.
Örnek olarak, 2004’te meydana gelen Hint Okyanusu depremi, Ekvador, Alaska, Kaliforniya gibi uzak yerlerdeki küçük depremleri tetiklemişti. Özetle araştırmacılar, büyük depremlerden gelen yüzey dalgalarının çoğunlukla 4 veya daha küçük depremlere sebep olabileceği bulgusuna ulaştı.
Görüşler, 2008 yılında 9.3 büyüklüğünde Çin’i etkisi altına alan depremin de dünya çapındaki diğer depremleri tetikleyebileceği doğrultusunda.
Araştırmalar büyük şiddetli depremlerin, dünyanın birçok farklı bölgesini etkileyebileceğini doğrularken, bu yolla depreme eğilimli olmayan bölgelerin bile rutin bir şekilde küçük sarsıntılarla karşılaşabileceğini gösteriyor.