Bilgisayar fareleri, ilk yıllarında yavaş yavaş hareket eden araçlardı. Ancak zamanla, teknolojide yaşanan gelişmelerle birlikte bu minik ama dev aletler oldukça gelişti.
Artık optik ve manyetik sensör teknolojileriyle donatılmış, ergonomik tasarıma sahip ve son derece hızlı farelerin kullanımı yaygınlaştı. Birçok alanda kullanım kolaylığı sunan fareler, her bilgisayar elemanı gibi gelişen ve değişen bir tarihe sahip. Bilgisayarların değişilmez bir parçası haline gelen farenin geçmişten günümüze yolculuğuyla karşınızdayız.
Bugün kullandığımız tarzdaki bilgisayar fareleri 80’lere kadar bütün kullanıcılara sunulmadı.
Ancak bilgisayar faresinin arkasında yatan teknolojinin temelleri çok daha önce atıldı. Günümüzdekilerden oldukça farklı tasarıma sahip olan farenin ana bileşeni, bazı donanımlara monte edilmiş beş iğneli bir bowling topuydu.
İkinci Dünya Savaşı döneminde Kanada Kraliyet Donanmasının ‘trackball’ adını verdiği ilk fare, askeri amaçlarla kullanıldığı için patentli değildi ve bilgileri oldukça gizliydi. Bu fare, radarda uçakları izlemek için kullanıcıya yardımcı oluyordu.
Bugün kullandığımız farelerin atası olarak kabul edilen bilgisayar faresinin icadı 1964 senesine dayanıyor.
Günümüzde kullandığımız fareler istediğimiz yöne hareket ettirebileceğimiz kadar hafif. Ancak ilk fare bunun tam aksi bir tasarıma ve ağırlığa sahipti. Farenin pizza dilimleyiciyi andıran iki tekerleği vardı. Oregon Üniversitesinde elektrik mühendisliği okuyan Douglas Engelbart’ın geliştirdiği ilk fare ahşap bir kabuk şeklindeydi.
Başlangıçta bu aygıta ‘Görüntüleme sistemi için XY konum göstergesi’ adı verildi. Pazarlama açısından ilgi çekici olmayan bu uzun ismin değiştirilmesi gerekiyordu. Ürünün dışarı çıkan kordonu bir farenin kuyruğunu hatırlattığı için fare ismini aldı. O dönem için bu çok büyük bir buluş olan farenin patenti 1970 yılında alındı.
1968'de Telefunken şirketi Rollkugel'i (yuvarlanan top) piyasaya sürdü. Altında tek bir düğmeyle birlikte bir iztopu vardı ve vektör grafikleri çizmek için kullanılıyordu.
1972 yılına gelindiğinde ise fareler yavaş yavaş şekil değiştirmeye ve günümüzdeki halini almaya başladı.
[GIPHY:zGttFZU0AekI0fnLmR][/GIPHY]
Bill English, ilk fareden farklı olarak ahşabın yerine plastik, tekerleklerin yerine ise bir top yerleştirdi. Farenin içerisinde yer alan top fare hareket ettikçe kenarlara yerleştirilen ince tekerlekleri çeviriyor ve imleci her yöne hareket ettiriyordu.
1980 yılında yaşanan teknolojik gelişmelerle birlikte ilk optik fare Xerox tarafından icat edildi.
Lisa M. Williams ve Robert S. Cherry, toplu farenin içerisindeki topun bir süre sonra kir toplayıp yavaşladığını ve daha ağır olduğunu fark etti. Bu yüzden daha hafif yapıdaki optik fareyi icat ettiler. Ancak maliyet yüzünden optik farenin yaygınlaşması 90’ların sonunu buldu.
Xerox'un fareleri, hisseler konusunda anlaşma yapmak isteyen Steve Jobs’un dikkatini çekti. Ancak Jobs, daha verimli ve işlevsel ürünler üretmek istiyordu.
Xerox ile anlaşma sağlayan Apple, 1983 senesinde Lisa isimli fareli bilgisayarını piyasaya sürdü. Lisa çok başarılı bir fare değildi ancak ondan bir sene sonra üretilen Macintosh’lar fareleri ile birlikte oldukça ses getirdi. Macintosh’un faresi o kadar sevildi ki medya onu ‘teknik bir sihirbazlık gösterisinden fazlası’ şeklinde tanıtıyordu.
Fareler daha sonraki yıllarda fiziksel açıdan çok fazla değişikliğe uğramadı. Ancak çalışma tekniğinde bazı gelişmeler yaşandı.
Logitech 1984'te kızılötesi sinyallerle çalışan bir kablosuz fare üretti. Bu ilk kablosuz fare olarak tarihe geçti. Yaklaşık on sene benzer tasarımlara sahip olan fareler 1996 yılında kaydırma tekerleği özelliğini kazandı.
2004 yılına gelindiğinde ilk lazer fare Logitech tarafından piyasaya sürüldü. Özellikle oyuncuların ilgisini çeken bu fareden sonra, oyuncular için özelleştirilmiş birçok fare ve bilgisayar ekipmanı üretilmeye başlandı.
Gün geçtikçe kullanıcıların ihtiyaçlarına göre değişen ve gelişen bilgisayar farelerinin, bundan sonra hangi hali alacağı merak konusu. 3 boyutlu fareler, kullanıcıların göz hareketleriyle kontrol edilen farelerden sonra kim bilir belki de fareleri fiziksel olarak değil de zihnimizle kontrol ederiz. Sizler bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?