Ülkemizde kötü yapılaşmanın var olduğu apaçık bir gerçek. Türkiye, yerleşim alanlarının yüksek riskli olmasını; coğrafi ve jeolojik özelliklere uygun olmayan yer seçimi, denetimsiz betonarme inşaat süreçleri, zararsız kullanım biçimleri ve yaygın bir kayıtsızlık kültürüne borçludur. Bu borcun bedelini ise deprem, taşkın, heyelan, altyapı çöküşü gibi felaketlerdeki kayıplarla ödemekteyiz. En yakın örneği ise Kahramanmaraş ve Hatay'da gerçekleşen ve 11 ili etkileyen depremler.
Türkiye'nin dört bir yanını saran yanlış yapılaşma, kentsel dönüşüm adı altında da sürmeye devam ediyor. Geçmiş zamanlarda felaketin göbeği olan bölgeler, imara açılarak yeniden aynı yerlere yüksek binalar dikiliyor. Üstelik bölgelerin depreme dayanıklılık durumu, olası bir felakette oluşabilecek senaryolar göz önüne alınmadan. Tüm bu ihmalkârlığın sonucunu ise insanlar ne yazık ki canları ile ödüyor. Türkiye'de bu yanlış yapılanmanın alenen gerçekleştiği bazı bölgeleri şu şekildedir:
İzmir/Bostanlı ve Mavişehir
Zeminde sıvılaşma olduğu için riskli kabul edilen bu iki bölgede bulunan yerleşim yerlerinin Yamanlar Dağı bölgesine kaydırılması gerektiği söyleniyor. Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay konuyla ilgili "Ne İzmir'in ne de büyükşehirlerin hiçbirinin deprem ya da diğer afetler gözetilerek plan yaptığını düşünmüyorum. Yaptığımız toplantılardan birinde bir hocamız, 'Fay hatlarının olduğu yerden belli bir çekme mesafesinde yapılaşmanın başlaması, o fay hatlarının çevresinde kesinlikle yapılaşmanın olmaması gerekir' dedi. Ancak rant ve şehrin prestijli yerlerine yerleşme sevdası bütün bunları görmezden getirtmiş" dedi.
İzmir-Çiğli
Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü de benzer bir açıklamada bulunmuştu. Şu anda Çiğli Güzeltepe'de kentsel dönüşüm sürecinin sürdüğünü kaydeden Gümrükçü, "Bazı bölgeleri imara kapatıp kentteki yeni bölgelere taşınması için çalışma yapmak lazım. Bu sadece 3 büyük kent için değil Türkiye çapında en az 7-8 kentin kurulup altyapı/üstyapısını geliştirip hem sanayi hem ticareti geliştirerek o bölgelerde yerleşimi yeniden sağlamakta fayda var" demişti.
Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer, İzmir'in birinci derece deprem bölgesi olduğunu kaydederek "Çiğli'den başlayarak Karşıyaka, Manavkuyu, Bayraklı'nın sahil kesimi, Alsancak, Kordon, Güzelyalı dolgu ve alüvyon zemindedir. Ana kaya derinliği yer yer 70 ile 100 metre arasında olduğundan, buralardaki yapılar biraz daha riskli. Depremde zarar görebilme olasılığı daha fazladır" açıklamasında bulundu.
Hatay/Antakya
Antakya da depremden en çok etkilenen bölgelerden biri. Antakya aynı zamanda alüvyonlu ovalarıyla da dikkat çekiyor. Alüvyal arazi; nehirlerin taşıdığı kil, kum ve çakıl gibi yığın halindeki partiküllerin, su hızının azalması sonucu yerinde birikmesiyle oluşmakta. Jeoteknik Odası Deprem Danışma Kurulu'nun 2020 Elazığ-Sivrice depremi sonrası hazırladığı "Faylar Üzerindeki Şehirlerimiz" başlıklı raporda bu topraklar için şunlar söylenmişti: “Deprem dalgaları bu tür zeminler tarafından büyütülerek binalara iletilir. Zemin büyütmesi olarak tanımlanan bu durum, bir deprem olduğu takdirde Antakya’nın kaya üzerinde yer alan illerden daha şiddetli olarak sarsılacağı, bunun sonucunda da hasar oranının fazla olacağı anlamına gelmektedir.”
Cenk Yaltırak ise alüvyon zemini şu örnekle açıklıyor: “Bir masanın üstüne jöle ve kitap koyun. Masaya vurduğunuzda jöle hareketlenecek ancak kitap hareket etmeyecektir. Kitabı sert kaya, jöleyi de alüvyon zemine benzetebiliriz.”
Muğla/Menteşe ve Milas
'Fay üzerinde yaşayan kentlerimiz: Muğla Raporu-14'e göre Muğla'nın Menteşe ve Milas ilçe merkezleri ile 18 mahallesi doğrudan fay zonu üzerinde yer almaktadır. 20. yüzyılın başlarından itibaren aletsel ölçümlere göre Muğla hem tarihsel hem de zaman içinde 7'den fazla depremde önemli hasar ve kayıplara maruz kalmıştır. 20 Temmuz 2017'de Gökova Körfezi'nde meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki deprem, başta Bodrum olmak üzere birçok kıyı yerleşimini etkilemiş ve bir miktar hasara yol açan küçük bir tsunamiye neden olmuştu.
Antalya/Kumluca
Antalya'nın birçok noktasındaki tarıma uygun arazilerin yapılaşmaya açılmasının olumsuz etkilerine dikkat çeken Jeofizik Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Atakan Yüklü, "Alüvyon zeminlerde Kumluca, Demre, Finike'nin sahil kısmı, Aksu ve Serik'in sahil kısımları, buralar alüvyonlu tarım toprakları. Ürün yetişmesi gereken yerlere dikilen binalar, sıvılaşmadan kötü şekilde nasibini alırlar. Bu bölgelerin hepsi risk altındadır. Kumluca sıvılaşmanın çok yüksek olduğu bir nokta. Yer altı suyu seviyesi çok yüksek. Toprakta 1 metre sonra suya giriyorsunuz. Böyle bir zeminde yüksek katlı binalarımız var. Deprem dalgası bu zemine vurduğu zaman içerideki suyu boşaltıyor ve bina suyun içerisine gömülüyor" ifadelerini kullanmıştı.
Eskişehir/Odunpazarı ve Tepebaşı
Kent merkezini oluşturan Odunpazarı ve Tepebaşı ilçelerinin yanı sıra İnönü ilçe merkezi ile Eskişehir’e bağlı eski belde/köy statüsündeki 17 mahalle doğrudan fay zonu üstüne oturuyor. Porsuk, Keskin ve Gökçekaya barajları ise baraj aksı fay zonu üstü veya yakınında bulunuyor. Eskişehir il merkezinin önemli bir kısmı alüvyon üzerinde yer alan bir bölgede yerleşmiş durumda. Bu nedenle gelecekteki depremlerde zeminden kaynaklanan olumsuzluklar yaşanması bekleniyor.
Bingöl/Karlıova ve Yedisu
Bingöl şehir merkezi, Karlıova merkez ve Yedisu ilçeleri ile 2003 yılında 84 öğrencinin yaşamını yitirdiği Çertiksuyu köyü olmak üzere 36'dan fazla yerleşim yerinin üstünde doğrudan aktif fay hatları bulunuyor. Bingöl il merkezi, Karlıova, Yedisu ve 36 köy yerleşimlerinin doğrudan fay hattı/bölgesi üzerinde olduğu bilinmesine rağmen kamu kurumları bu bölgelerde konut yapmaya devam ediyor. Rapor, bunu "cinayete açık davetiye" olarak tanımlıyor.
Kayseri/Melikgazi, Kocasinan, Talas ve Yeşilhisar
[SLIDER:/images/editor/default/0003/91/d89460590cb83e97991c9ae2c35e0ca99c220f83.jpeg|/images/editor/default/0003/91/8dfecaa370c6f8c861c575b01fc5531dc1c81ffe.jpeg][/SLIDER]
- Görsel: Melikgazi ve Kocasinan
Kayseri şehir merkezi ve Yeşilhisar, Kovalı ve Sarımsaklı barajları ile Çamlıca HES'in ana aksı fay zonu üzerinde veya yakınında inşa edildi. Kayseri şehir merkezi de toprağı alüvyal olan şehirlerimizden biridir. Sismik dalgalar bu tür zemin tarafından büyütülerek binalara iletilir. Zemin büyütmesi olarak adlandırılan bu durum, bir deprem olması durumunda Kayseri şehir merkezinin kayalık zemin birimleri üzerinde yer alan şehir merkezine göre daha fazla sallanarak daha yüksek hasar oranlarına yol açacağı anlamına gelmektedir.
[VIAIMAGE][IMAGE:/images/editor/default/0003/91/bf42a8bcdff14bac4e37fd5beadd18eba37a4533.jpeg][/IMAGE][VIA:Kayseri-Talas][/VIA][/VIAIMAGE]
Aydın/Kuşadası, Söke, Germencik, Köşk, Sultanhisar, Nazilli ve Bozdoğan
[VIAIMAGE][IMAGE:/images/editor/default/0003/91/a4b7d964675f64aecd1f05d157e8846074e5fa66.jpeg][/IMAGE][VIA:Aydın kent merkezinden geçen diri fay hatları][/VIA][/VIAIMAGE]
Aydın, Türkiye'deki çoğu yerleşim yeri gibi aktif bir fay hattı üzerinde yer alıyor ve deprem riski taşıyan bir yer. Aydın'ın il merkezindeki toprak da alüvyondur. İl merkezinin yanı sıra Kuşadası, Söke, Germencik, Köşk, Sultanhisar, Nazilli, Bozdoğan doğrudan diri fay hatları üzerinde bulunuyor.
Muğla/Akyaka
[SLIDER:/images/editor/default/0003/91/6d780644826a45d6f3f683f3714c2b2e3f492c6d.jpeg|/images/editor/default/0003/91/309bbfb6bf21b7409f60eca3183745254950aab8.jpeg][/SLIDER]
İmar değişikliğinde yaşadıkları araziyi “özel proje alanı” ilan ederek mülkiyet hakkı ihlaline uğrayanlardan biri de Kerme Tur sakini Prof. Dr. Ali Fuat Doğu'dur. Profesör: “Akyaka Azmak’ın insan temasından dahi uzak özel bir statüyle korunması gerekirken, onu yeni bir düzenlemeyle ve kıyısına yapılacak yat limanı ile ranta açılması, hem Azmak’ın su altı ve su üstü özelliklerini hem de plajın tüm doğal karakterini ve dengesini bozacaktır. Akyaka Azmak’ın insan temasından dahi uzak özel bir statüyle korunması gerekirken, onu yeni bir düzenlemeyle ve kıyısına yapılacak yat limanı ile ranta açılması, Azmak’ın dengesini bozacaktır.”
İstanbul/Gaziosmanpaşa
Senelerdir kentsel dönüşüm kıskacında olan İstanbul’un Gaziosmanpaşa ilçesindeki Yıldıztabya Mahallesi’ne ilişkin yeni imar planı mevcuttur. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın askıya çıkardığı imar planına göre, 2016 yılında ‘riskli alan’ ilan edilen ve kat ortalaması iki olan mahallede 12 kata varan yapılar inşa ediliyor.
İstanbul-Fikirtepe
Fikirtepe'de ‘kentsel dönüşüm’ süreci 17 yıl önce başladı. 2005’te ‘özel proje alanı’ ilan edilen Fikirtepe’ye yönelik imar planları 2011’de ise onaylandı. Bakanlar kurulunun 2013’te ‘riskli alan’ ilan ettiği Fikirtepe’de yaşayan halkın mağduriyeti de katlandı. Kentsel dönüşüm için proje alanlarına ayrılan Fikirtepe’nin birinci ve ikinci etabında günümüzde çok katlı kuleler yükseliyor.
Trabzon/Araklı
Trabzon'un Araklı ilçesinde dere yatakları üzerine yapılan bina, ev, iş yeri, okul, kamu binaları ile kahvehaneler, çarpık yapılaşmayı gözler önüne seriyor.
Prof. Dr. Akgün: Akgün, "Son yıllarda meydana gelen sel ve heyelanlarda yaşanan can kayıpları, maalesef yanlış planlamalar, bilimin mühendislik ilkelerinin ve ön görülerin yeteri kadar dikkate alınmaması sonucu ortaya çıkıyor. Doğanın kesinlikle bir dengesi var. Eğer bizler doğanın kendi dengesi içerisinde, bu dengeye müdahil olacak; dere yatağında ev, okul ve benzeri yapılar yaparsak, bu dere yataklarının önlerini kapatırsak, sonuç olarak doğa kendi dengesini yeniden kurmaya çalışıyor. Bu da evleri yıkarak, insanları can kaybına uğratarak oluyor. Doğa, kendine yapılan müdahalelere cevap veriyor, 'Bana dokunmayın' diyor. Fakat biz ısrarla ona bir müdahale içerisindeyiz" demişti.
Giresun/Dereli
Giresun ilimizde 22 Ağustos 2020’de sel ve heyelanlar meydana gelmişti. Özellikle Dereli ve Doğankent ilçelerinde; dereler taştı, cadde ve sokaklar nehre döndü, park halindeki araçlar sele kapılarak sürüklendi. 5’i asker, 11 kişinin hayatını kaybettiği, 4 kişinin kaybolduğu selde, 19 bina da yıkıldı, 361 yapı hasar gördü, alt ve üst yapı ile elektrik, su ve telefon hatları da hasar gördü. Afetzedeler için ilçede yıkılan ve riskli yapıların yerine TOKİ tarafından 213 konut ve 82 iş yeri inşa edildi.
Rize/Çayeli
Rize’nin merkez ve Çayeli ilçelerinde bulunan bazı taşınmazların selde zarar görmesi üzerine, yapılaşma amacıyla acele kamulaştırma kararı verildi. Yapılaşmaya açılan bölgenin dere yatağı olduğuna dikkat çeken TMMOB‘a bağlı Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, karara “Yaşanan afetlerden ders almamakta ısrar eden anlayışı uyarıyoruz” sözleriyle tepki gösterdi.
İstanbul'un birçok bölgesi de alüvyonlarla kaplıdır.
[SLIDER:/images/editor/default/0003/91/aaf4993c3e90b88e432baab8cc7d8f2052e8d387.jpeg|/images/editor/default/0003/91/4aeca5a00a983b3d7b9a1b186ada4c643d16c00c.jpeg][/SLIDER]
- İstanbul'da zemini iyi ve kötü olan bölgeler haritası.
Jeoloji Yüksek Mühendisi Can Akın, İstanbul'un alüvyon kaplı vadilerindeki tehlikelere dikkat çekmişti. "İstanbul'un bütün vadileri genç ve mevcut alüvyal tortullarla kaplıdır. Şehir genelindeki vadiler İstanbul Boğazı veya Marmara Denizi ile birleşir veya birbirine bağlanır. Derin oyuklu dediğimiz vadilerin iç kısımlarına kadar, 9 bin yıl öncesine kadar deniz suyu tarafından çamur biriktirildi. Bu nedenle bu vadi alüvyonlarında yumuşak kil dediğimiz katman egemendir. Aralarında Ayamama, Cendere, Ayazmadere, Kurbağalıdere, Kuşdili, Haliç, Göksu, Küçüksu, ve her iki Çekmece Gölleri'nin kıyı kesimleri taşıma gücü çok düşük, yapı yükleri altında yüksek oturmalar sergileyen, deprem yükleri altında yumuşama eğiliminde olan zemin yapısına sahiptir. Büyük depremde en riskli yerler alüvyon vadiler. Bu kuşaklarda yapılaşma olmaması gerekirdi. Mevcut yapıların biran önce envanter çalışması yapılarak, sorunlu olanların derin kazıklı temel, ya da zemin iyileştirme önlemlerinin uygulanması gerekir."
Bakırköy-Güngören hattı
Uzmanlar, İstanbul'un eski dere yataklarının, Marmara Denizi'nin Zeytinburnu'ndan Silivri'ye uzanan kıyı kuşağının, Büyük ve Küçükçekmece Gölleri çevresinin gevşek alüvyonlardan oluştuğu konusunda uyarıda bulunuyor. Jeoloji mühendisi Prof. Dr. Cenk Yaltırak, İstanbul'da tepelere çıkıldıkça zemin riskinin azaldığını söylüyor. Ayamama, Cendere, Ayazmadere, Kurbağalıdere, Kuşdili, Kağıthane, Göksu, Küçüksu, ve her iki Çekmece Gölleri’nin kıyı kesimleri taşıma gücü çok düşük, deprem yükleri altında yumuşama eğiliminde olan zemin yapısına sahip alanlar olduğunu dile getiriyor.
Bakırköy-Güngören hattı veya Bakırköy katmanı olarak tanımlanan bölge ise kireçtaşı ve zayıf kaya niteliğinde yer alıyor. 1999 depreminde Anakaya üzerindeki Maslak'ta %4, Mecidiyeköy'de %6 yatay maksimum ivme ölçülürken; Fatih'te %19, Yeşilköy, Ataköy, Zeytinburnu ve Büyükçekmece'ye uzanan sahil bandında %12-21 arasında değişen ivmeler kaydedilmiştir.
Kuşdili ve Kurbağalıdere
Kuşdili formasyonu genellikle kil ve çamurdan oluşuyor. Yapılaşma açısından da ciddi problemler çıkabilecek zayıf bir zemine sahip. Killerin plastik davranışlarıyla yüksek binalarda tasman ve deprem sırasında sıvılaşma türü olaylar beklenmekte. Kadıköy'e bağlı, Kurbağalıdere, Kuşdili dediğimiz bölgenin zemini yumuşak bir tabaka ve deprem büyütmesinin görüleceği yerlerin başında geliyor.
İstanbul/Avcılar
Olası bir depremde en büyük risk teşkil eden durumun biri de zemin sıvılaşmasıdır. En ufak bir yerde deprem olduğunda İstanbul'un en fazla etkilenen bölgesi Avcılar için Jeofizik uzmanı Dr. Oğuz Gündoğdu şunları söyledi: "Avcılar bu konuda riskli, heyelanlı ve iyi bir zemin değil. Ataköy'ün bazı kesimleri riskli, dereye yakın olan kısımları riskli. Hatta bir mahalleyi depremden sonra yeninden yaptılar Ataköy'de. Bunun dışında devletin bu işe el atması lazım. Numune yaptırmaktan kaçınıyor insanlar."
İstanbul/Ataköy
Ataköy, Cumhuriyet döneminin ilk toplu konut projesi olarak 1950’lerde planlandı.Bölge ise yarı bataklıktı. Dünyaya örnek olacak bir şehircilik örneği olarak inşa edilse de 80'lerin sonunda Türkiye'nin ilk AVM'si olan Galleria ile bu bölgenin işgali de başlamış oldu. Sahilindeki yapılaşma ise 2013'te başladı, Önce alandaki yeşil ağaçlar yok edildi; daha sonra hafriyat çalışmaları başlamış oldu. Bir zamanlar insanların denize girdiği sahili TOKİ parsellere ayırarak satışa çıkardı. Böylece Ataköy’deki betonlaşmanın önü açılmış oldu.
Uzmanlar İstanbul'da kırmızı alarm veren 5 bölgeye işaret etti.
[VIAIMAGE][IMAGE:/images/editor/default/0003/91/b4f231ea64e330201bc79951b41b55ef7886d40f.jpeg][/IMAGE][VIA:İstanbul-Kağıthane][/VIA][/VIAIMAGE]
İstanbul'da topografik yapı sebebiyle vadi ve dere yatakları mevcuttur. Bu bölgelere de yerleşimler kurulmuş durumda. Olası bir yağış durumunda bu bölgelerde sel riskleri mevcut. Ayrıca bölgenin tarihine de bakıldığında taşkınlara maruz kaldığı görülür. İstanbul'da en tehlikeli olarak kaydedilen beş bölge ise: Ayamama, Kağıthane, Kurbağalı, Alibeyköy ve Küçüksu Deresi.
[VIAIMAGE][IMAGE:/images/editor/default/0003/91/5786698f0b2858b64c16c3249026a451ce97002f.jpeg][/IMAGE][VIA:İstanbul-Alibeyköy ][/VIA][/VIAIMAGE]
Sakarya/Adapazarı ve 11 ilçe neredeyse tamamen alüvyon zeminde.
Sakarya'nın 12 ilçesinin 4. derece yerleşilebilir (alüvyon zemin) alanda kaldığı tespit edilmiştir. Söğütlü %90, Taraklı %85, Akyazı %83, Erenler %82, Hendek %79 ve Adapazarı %73 oranında diğer 6 ilçenin ise meskûn alanın %60’ından fazlası 4. derece yerleşilebilir alanda kalmaktadır.
Hatay Havalimanı
1970'lerde kurutulan Amik Gölü'nün üzerine uzmanların tüm uyarılarına rağmen yapılan, 2007 yılında açılan Hatay Havalimanı'nın taşıdığı sel ve deprem riski uzun süre tartışma yaratmıştı. Doç. Dr. Emre Özşahin'in bilimsel çalışmasında havaalanının; tektonik açıdan Ölü Deniz Fayı, Karasu Fayı ve Kıbrıs-Antakya Fayı'nın karşılaştığı noktada bulunduğu vurgulanarak “Alanın coğrafi konumunun ortaya çıkardığı bu durum, deprem riskini arttırmaktadır. Bu nedenle havaalanı 1. dereceden deprem riski olan bir bölgede yer almaktadır” tespiti yapıldı. 6 şubatta meydana gelen depremde havalimanı büyük hasar gördü.
Kanal İstanbul
ÇED Raporu’nda, Kanal İstanbul kapsamındaki mühendislik yapıları içinde deprem risklerinin rasyonel biçimde tahmininin yapılmaya çalışıldığı tek yapı, ana kanal yapısıdır. Bu yapı bir zemin yapısıdır ve yapının deprem performansı büyük ölçüde kanal zemininin dinamik özelliklerine bağlıdır. Bu bağlamda, ana kanal yapısının Marmara Denizi ile Sazlıdere Barajı arasında kalan 16,2 kilometrelik güney kesimi, depremde sıvılaşmaya çok müsait olan alüvyon türü aşırı zayıf zemin ortamından geçmektedir.
ÇED Raporu kapsamında kanalın bu kesimindeki muhtelif zemin birimleri için bu aşamada yaklaşık yöntemlerle yapılan sıvılaşma ve şev stabilitesi analizleri sonucunda kanal şevlerinde ve tabanında hesaplanan kalıcı zemin deformasyonlarının kabul edilebilir hasar limitlerinin çok üstünde olduğu anlaşılmıştır. Diğer deyişle kanal yapısı “yüksek deprem riski”ne maruzdur.
Kastamonu/Bozkurt
11 Ağustos 2021'de ülkemizin Batı Karadeniz bölgesine bir sel felaketi yaşanmıştı. Kastamonu'nun Bozkurt ilçesinde sel felaketinin ardından dere yataklarına verilen imar izinleri gündeme geldi. Bu felaketin ardından ilçede yine aynı bölgede imar yapıları dikkat çekti.
Samsun/Atakum
Samsun'un Atakum ilçesinde milyonluk konutların yükseldiği ve yüksek katlı binaların bulunduğu bölgede yeni yapılaşmalar, ileride olabilecek felakete kucak açacak şekilde. Bu bölgede yolların çatlayarak çöktüğü tespit edilmiştir.
Manisa/Yunusemre ve Şehzadeler
[SLIDER:/images/editor/default/0003/91/95c6b6e4b7e3d4e3ce5fbedb9e379ac768f52062.jpeg|/images/editor/default/0003/91/e308bfcaf62d564e412ce70fbd787eeeac13dd99.jpeg][/SLIDER]
- Yunusemre ve Şehzadeler
Yunusemre ve Şehzadeler ilçelerindeki binalar incelendiği çalışmada, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun kapsamında parsel bazında yapılan riskli bina tespiti saha çalışmalarında ilçelerdeki bina stoğunun büyük bir kısmının 2000 yılı ve öncesinde inşa edilmiş betonarme binalardan oluştuğu tespit edilmiştir. Kentsel dönüşüm kapsamında 1957 ve 2001 yılları arasında inşa edilmiş Manisa il merkezinde bulunan 325 adet mevcut betonarme binanın beton basınç dayanımları, donatı sınıfları, donatı düzenleri, kolon ebatları ve kat planları incelenerek elde edilen veriler doğrultusunda iki katlı ve daha fazla kata sahip mevcut betonarme binaların, deprem riski taşıdıkları belirlenmiştir.
Ülkemizin risk yönetimi konusunda eksik bir yol izlediği verilen örneklerle de destekleniyor. Ülkenin her tarafını sarsan deprem felaketinin ardından yanlış yapılaşma konusunda araştırmalar hızlanırken, karşılaştığımız riskler karşısında verdiğimiz kayıplar ve aldığımız büyük hasarlar hatalı yapılaşmaların üzerinde daha fazla durarak gereken önlemlerin en kısa zamanda alınması gerektiğini de gösteriyor.