Çok uzun süredir insanların merak ettiği ikizler arasında telepatik bir bağ olup olmadığı konusu kafa karıştırıyor. Çünkü ikiz kardeşler aynı derste başarılılar, aynı cevapları düşünüyorlar ve genellikle benzer davranışlarda bulunuyorlar. Bunun gerçekleşmesi sandığımız kadar mümkün mü?
Hepimizin aslında televizyondan aşina olduğu bir durum bu. Kemal Sunal'ın İyi Aile Çocuğu filminde Kemal ve Cemal kardeşleri hatırlarsınız. Birbirinden uzak büyümüş tek yumurta ikizleri, kilometrelerce öteden birbirlerinin hislerini kalplerinde hissediyordu. Bilimsel bir açıklaması net olarak bulunmayan ve filmlerde denk geldiğimiz bu durum karşısında ikiz kardeşlerin aynı şeyleri hissedip hissetmediği devlet sırrı olarak mı kalacak bilemesek de konuyla ilgili bilgileri sizler için derledik.
Bu kadar merak uyandıran konuya en başından bakalım.
Tıpatıp benzeyen tek yumurta ikizleri, döllenmiş zigotun genetik materyalinin çoğalması ve ardından bölünmesi ile oluşuyor. Bu da embriyonun içinde büyüyen materyalin kopyalanmasına ve iki özdeş materyalin oluşmasına sebep olur. Embriyo, tam olarak aynı olmasa da çok benzer DNA’yı paylaşır. Bu benzerlik, ikizlerin neden birbirlerine benzediklerini ve benzer davranışları sergilediklerini bizlere açıklar.
Çift yumurta ikizleri ise iki ayrı sperm hücresi tarafından döllenen iki ayrı yumurta hücresinin bir sonucudur. Bu ikizler, tek yumurta ikizleri gibi tıpatıp birbirlerine benzemezler, tek ortak noktaları doğum günlerinin aynı olması.
Telepatik bağ ile kastettiğimiz, ikizlerden birinin duygu ve düşüncelerini hiçbir işaret vermeksizin diğerinin de hissetmesidir.
İkizler, sadece genlerini değil; ev ortamlarını, arkadaşlarını, kıyafetlerini de paylaşıyorlar. Bunun yanında tek yumurta ikizlerinin birçoğunun özel psişik bir bağlantıyı paylaştıkları da iddia ediliyor.
Çevre faktörünün bu hislerde önemi yadsınamaz. Aynı ortamı, duyguları ve evi paylaşan insanların belli bir zaman sonra aynı şeyleri hissedip düşündüklerini biliyoruz. Bu durumun ikiz kardeşlerde de olması çok mümkün ve bilimsel araştırmalar da bu yönde sonuçlanıyor.
1844’te Alexandre Dumas, “The Corsican Brothers” romanında, doğumda ayrılan siyam ikizleri olan iki kardeşin hikâyesini anlatıyor.
İkiz kardeşlerin aynı şeyleri düşünüp hissettiklerini anlatan romanda, fiziksel hislerini de paylaştıkları gösteriliyor. Hatta kardeşlerden biri romanda şu cümleleri kullanıyor: “Şu anda birbirimizden çok uzak olsak da bedenlerimiz aynı; öyle ki, birimizin algıladığı fiziksel veya zihinsel herhangi bir izlenimin, diğerimiz üzerinde etkileri var.”
Konuyla alakalı ilginç açıklamalar da yok değil.
“The Encyclopedia of Superstitions,” (Metro Books 1961) halkbilimcilerden E. ve MA Radford, “İkizler, özellikle tek yumurta ikizleri, tehlikenin ne zaman olacağını bilen öyle güçlü bir ruhsal bağ ile birbirlerine bağlıdırlar ki, ayrıldıkları zaman dahi, talihsizlik ya da tehlike birini tehdit ettiğinde, diğeri bunu bilir. Aynı gizemli yolla, ikizlerden birinin yaşadığı herhangi mutluluk ya da refah hali, ötekinin duygularına yansır. Çoğunlukla bir ikiz ölürse, diğeri de fazla uzun yaşamaz” şeklinde açıklamada bulunmuşlardır.
[VIAIMAGE][IMAGE:/images/editor/default/0003/96/01b530a20e132fa90cede676fda3bbd62564fcbf.jpeg][/IMAGE][VIA:Martha Williams ve Jean Haley][/VIA][/VIAIMAGE]
2017’de, 97 yaşındaki ikiz kardeşler Martha Williams ve Jean Haley, kışın düştükleri ve soğuğa maruz kaldıkları için, Amerika’daki evlerinin dış kısmında hayatlarını kaybettiler. 2014’te, 83 yaşındaki tek yumurta ikizleri Helen Mae Cook ve Clara Mae Mitchel ise bir gün arayla öldüler. Koşulların farklı olması da ekstra bir merak uyandırdı: Biri, kalp krizi geçirdikten sonra hayatını kaybederken diğeri Alzheimer hastalığıyla mücadelesinde yenik düştü.
Bu telepatik bağda çevresel faktörün de fazla olduğu düşünülüyor.
[GIPHY:tJf3nneLz2vyiasiTj][/GIPHY]
Aynı ortamda dünyaya gelmeleri, kardeşlerin çevresel faktörlerden aynı oranda etkilenmelerine de olanak sağlıyor. Genetik faktörleri de göz önüne aldığımızda bu durum aslında olası gibi görülebilir. Fakat bunun da çok şaşırtıcı bir istisnası keşfedildi. Doğum esnasında ayrılarak birbirini hiç görmeden büyüyen Jim Kardeşler, tıpkı aynı çevreyi paylaşmışçasına ortak özelliklere sahipti.
Evlat edinen aileler, iki bebeğe de birbirlerinden habersiz Jim ismini vermişler.
Yanlış anlamayın, sadece isimleri aynı değil. Çocukken sahiplendikleri köpeklerine de aynı ismi veren kardeşlerin ilgi alanları da birebir aynıydı. İkisi de matematiği çok severken ahşap işlerine merak salmışlar; ikisi de iki evlilik yapmış ve ikisinin ilk eşlerinin adları “Linda” idi. Kulağa ne kadar garip geldiğinin farkındayız!
O zaman daha garibini söyleyeceğiz, iki kardeşin ikinci evlendikleri kadınların isimleri de aynıydı! 39 yaşına geldiklerinde, Jim Lewis, evlat edinildiğine dair bilgilere ulaşmak için mahkemeye başvurdu. Fakat ilginç bir şekilde diğer kardeşi, yani Jim Springer de aynı anda biyolojik ailesini aramaya başladı. Çok geçmeden Jim’ler birbirine rastladı. Jim İkizleri'nin hikayesi oldukça yankı uyandırdı.
Peki bu kadarı da tesadüf olabilir mi?
Cevabımız kısa ve net: Evet, olabilir! Bu durumda çevresel koşulların, yetiştirilen ortamın ve bulunulan durumların kuşkusuz önemi çok büyüktür. Bu da ikiz kardeşlerin aynı düşünmelerini, aynı hissetmelerini ve aynı karakter yapısına bürünmelerine olanak sağlar. Bilimsel bir sonuca ulaşılmayan bu durum, bilim insanları tarafından böyle bir sonuca bağlanıyor. Jim Kardeşler’in öyküsünün ise tamamen tesadüfi bir şekilde geliştiği söyleniyor.
Dünyada yaklaşık 100 milyonu aşkın ikiz yaşıyor. “Bu işte bir iş var, bu kadarı da tesadüf olamaz!” demeden önce, bu hikayenin de 100 milyonda 1 ortaya çıkmış olduğunu yeniden düşünün deriz.
Konuyla ilgili yapılan birkaç deneye aşağıdaki videolardan ulaşabilirsiniz.