İnsanlık var olduğu günden beri yaşadığı hayatı sorgulamış ve bilgiye, gerçeğe nasıl ulaşacağını çözmeye çalışmıştır. Bu çalışmalar sırasında ortaya çıkan felsefi akımlardan bir tanesi de pozitivizmdir. Tarihin pek çok farklı döneminde örneklerini ya da benzer düşünceleri görmek mümkün olsa da pozitivizm dediğimiz düşünce yapısı 19. yüzyılda Fransız filozof Auguste Comte tarafından ortaya atılmıştır.
Pozitivizm sosyal bilimlerin ve insanların kendini bir şekilde dogmalardan arındırması gerektiğini savunduğu için felsefenin yanı sıra dini alanda da etkili bir yapı olarak değerlendirilebilir. Gerçekliğe bilim ve deney yoluyla kesin bir şekilde ulaşabileceğimizi savunur ama farklı düşünceler de vardır. Gelin en sade haliyle pozitivizm nedir, din ve felsefedeki yansıması nasıldır yakından bakalım.
Temel bir tanım yaparak başlayalım; Pozitivizm nedir?
Olguculuk olarak da bilinen pozitivizm, 19. yüzyılda Fransız filozof Auguste Comte tarafından ortaya atılan ve doğru bilgiye yalnızca bilim yoluyla ulaşabileceğimizi söyleyen felsefi bir görüştür. Ampirizmin bir akımı olarak kabul edilebilir çünkü bilgiyi yalnızca deney ile elde edebileceğimizi savunur. Pozitivizme göre sosyal bilimler de tıpkı fen bilimleri gibi kesin gerçeklere sahip olabilir.
- Auguste Comte
Tam olarak pozitivizm ne demek?
Pozitivizm aslında gördüklerimizle yetinmeyerek bunların sınırlarını zorlamamız gerektiğini söyler. Bilim, bilgiye giden en önemli ve hatta tek yoldur. Eğer bir soru varsa ve biz buna bilimsel yöntemle yaklaşamıyorsak o soruyla ilgilenmemeliyiz. Gerçeklik zihnin dışında nesnel olarak var olabildiği için ona ayrı bir gerçek olarak yaklaşabiliriz. Öyle ki bireyden ve toplumdan bağımsız bir gerçeklik vardır.
Pozitivizme göre sosyal gerçeklik aslında gerçek değil, bireyin dışında var olarak bireyi sınırlandıran kurallardır. Sosyal toplum da tıpkı dünya gibi belirli yasalara göre işler. Bu nedenledir ki bilim insanları tıpkı suyun kaç derecede kaynadığını ölçer gibi toplum üzerinde deney ve gözlem yaparak en tutarlı bilgilere ulaşabilirler. Hatta bu bilgiler daha iyi bir topluma ulaşmamız için de kullanılabilir.
Toplumun gözlemlenebilir, incelenebilir ve üzerinde deney yapılarak anlaşılabilir olduğunu savunan pozitivizm, tümevarımsal bir akıl yürütme ile toplumsal veriler elde edilebileceğini ve teoriler oluşturulabileceğini söyler. Toplum üzerinde bilimsel çalışmalar yapılarak onların davranış kalıpları ortaya çıkarılabilir ve böylece toplumu yönetecek yeni sosyal kalıplar oluşturulabilir.
[GIPHY:eLudircQfgGEU][/GIPHY]
Pozitivizmi şekillendiren bazı temel ilkeler vardır:
Pozitivizmin fenomenalizm kuralına göre deneyim, insan bilgisinin temelini oluşturmaktadır. Bu nedenle de bilim insanları yalnızca gerçek deneyimleri gözlemlemeli ve bunları kaydetmelidir. İlk zamanlar pozitivizmin bir konusu olan doğaüstü olayların sonradan açıklanmasına ve tanınmasına karşı çıkılmıştır.
Nominalizmin kuralına göre deneyimleri kaydetmenin en etkili yollarından bir tanesi bilimdir ama yine de deneysel bir araştırmadan daha fazlası yaratılamaz. Bu kural sosyal gerçeklikler ile bireysel gerçekliklerin aynı olup olmamasının tartışılmasına neden olmuş ve pozitivizmin farklı görüşlerindeki temel ayrılma bu kuraldan doğmuştur.
Reddediş kuralı, bir sosyal çalışma yapan kişinin elde ettiği bilgileri bilimsel mi yoksa akılcı olarak mı değerlendirmesi gerektiğini sorgular. Değerlendirme, her türlü öznel duygu ve yorumdan bağımsız olarak incelenmelidir. Pozitivizm tıpkı bir pozitif bilim insanı gibi sosyal bilim insanının da tarafsız olması gerektiğini savunur.
Pozitivizm tarafından savunulan bir de bilimsel yöntemin temel birliğine inanç kuralı vardır. Buna göre tüm temel bilimsel yasalar, yerçekimi yasası gibi tek bir yasadan doğmaktadır. Söz konusu bilim türleri farklı olsa da temelde hepsi bazı ortak ilke ve uygulamalara sahiptirler.
Auguste Comte, pozitivizmi üç temel evrede açıklar:
Pozitivizmin kurucusu diyebileceğimiz Auguste Comte, tarihi toplumsal evre düşüncesini açıklamak için üç aşama yasasını ortaya koymuştur. Buna göre teolojik evre, metafizik evre ve pozitif evre vardır. Kısaca özetlemek gerekirse;
- Teolojik evre insanların her şeyi din ile açıkladığı dönemdir, Orta Çağ gibi.
- Metafizik evre insanların her şeyi soyut kavramlarla açıkladığı dönemdir, Fransız Devrimi gibi.
- Pozitif evre insanların her şeyi deney ve gözlemle açıkladığı dönemdir ve gelişimin en yüksek basamağıdır.
[GIPHY:3JXHIyfTzKmcisqzn4][/GIPHY]
Pozitivizme karşı farklı yaklaşımlar:
- Viyana Çevresi
- Frankfurt Okulu
- Araçsal pozitivizm
Viyana Çevresi:
Viyana Çevresi, dünyayı ampirist ve pozitivist olarak kavramsallaştırmıştır. Yani sadece deneyim ile elde edilen bilgiler vardır. Yapılacak mantıksal analiz ile dünya hakkında bilgi toplanabilir. Viyana Çevresi ile diğer pozitivizm yaklaşımlarını ayıran temel fark da bu mantıksal analizdir.
Mantıksal analiz iki tür önerme ile ortaya çıkar. Deneysel olarak elde edilenlerle daha basite indirgeyebildillerimiz ve indirgeyemediklerimiz. Viyana Çevresi metafizik alana tamamen karşı çıkmış ve bunları ya anlamsız bulmuş ya da mantıksal hata olarak yorumlamıştır. Hedefledikleri birleşik bir bilim sistemi olmuştur.
Frankfurt Okulu:
Frankfurt Okulu, özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra pozitivizmi eleştirmiş ve sosyal bilimlerde kullanılan yöntemler ile doğa bilimlerinde kullanılan yöntemlerin birbirini taklit edemeyeceğini savunmuştur. Çünkü onlara göre matematiksel önyargı insanın dünya etkileşimini aşırı basitleştiriyordu.
Bilimsel olarak bilinmiyorsa bilinmez düşüncesini reddeden Frankfurt Okulu, pozitivist bilim anlayışına da karşı çıkmaktadır. Sosyal bilimlerde oluşturulan teorilerin ve yapılan gözlemlerin tarafsız olabileceğine inanmazlar. Bu yaklaşım aynı zamanda sosyal bilimlerde ampirizmi ve ortak bililm anlayışını da reddeder.
Araçsal pozitivizm:
Araçsal pozitivizm, Amerikan sosyolojisinde şekillenmiş bir yaklaşımdır. İnsan davranışlarının evrimsel olduğu düşüncesinden etkilenmiştir. En temel özelliklerinden bir tanesi, istatiksel tekniklerin ve araçların iyileştirilmesini hedeflemeleridir. Araçsal pozitivizm, bireyci toplum anlayışını da onaylar.
Tümevarım, doğrulamacılık, artımcılık gibi yöntemleri kabul ederler. Olguları ve değerleri bir tür değer - özgürlük kavramı ile bağlantılı olarak ele alan araçsal pozitivizm, takım araştırmalarının önemini vurgular ve sosyal araştırmayı savunur. Bu tür araştırmalar için çok daha fazla merkez kurulması gerektiğini söylerler.
Pozitivizm ve din ilişkisi:
Konu hakkında pek çok farklı görüş olsa da pozitivizm felsefi görüşünün temelini incelediğimiz zaman metafizik, dogmatik, tanrısal kavramları reddettiğini görürüz. Çünkü pozitivizme göre gerçek dediğimiz kavrama yalnızca bilimsel deney yoluyla ulaşabiliriz. Zaten Comte’un evrelerine bakacak olursak dinin geçmiş bir evre olarak görüldüğü de açıktır.
Gerçeğe yalnızca bilim yoluyla ulaşabileceğimizi söyleyen pozitivizm nedir, aslında ne demek gibi merak edilen soruları yanıtlayarak felsefe ve dindeki yansımasından bahsettik. Elbette pozitivizm çok daha derin bir konu ancak bu yazımızda yalnızca temel bir bilgilendirme yapmayı hedefledik.