Aztek Ayinlerinde Uygulanan Birbirinden Vahşi Yöntemler: Kurban Edilen İnsanların Parçaları Hamura Katılarak Yeniyordu!

Aztekler, tıpkı Mayalar gibi Amerika kıtasında büyük bir medeniyet kurmuş ve Mayaları bile gölgede bırakacak biçimde acımasız kurban ritüellerine sahipti. Bu tüyler ürpertici ritüelleri öğrenince, hiç süphesiz o devirde yaşamadığınıza şükredeceksiniz.

Birçok medeniyetin, insanları kurban eden gelenekleri olsa da hayal etmekte bile zorlanacağınız vahşet sahneleriyle adından her daim söz edilen Aztekler için bu uygulamalar, inanç sistemlerinin oldukça önemli bir parçasıydı. 

Ritüellerini gerçekleştirmek uğruna, kendilerini ve bazen çocuklarını bile tabiri caizse ateşe atmaktan geri durmayan bu medeniyetin geleneklerine daha yakından bakalım.

Toplumda oldukça yaygın olan bir geleneğe göre, ilk doğan çocuğun ya da onun yerine bir kölenin kurban olarak sunulması gerekiyordu.

Azteklerde her 20 günde bir bu ritüel tekrarlanırdı ve kurban edilecek çocuk ya da köle öldürülmeden önce, Texcoco ve Tlacopan gibi büyük piramitlerin tepesinde özel olarak ayrılmış tapınaklara götürülürdü.

Ayinler sırasında genellikle kurban; özel bir taşın üzerinde gerilir, göğsü yarılır, obsidiyen veya çakmaktaşı bir bıçak kullanılarak kalbi çıkarılırdı. Ardından bu kalp, taş bir kaba konur ve kurban, tanrıya sunularak yakılırdı.

Bu gelenek, Tanrı Huitzilopochtli veya Vitzilipastli’nin vücudunun bir tür ekmek gibi toplumca yenmesini temsil ediyordu. Bu amaçla kurban edilen kişinin parçalanan vücudu ve kanı, hamura katılarak yoğruluyor ve yeniyordu.

Kalbin yanı sıra, kurbanın çeşitli uzuvları ya da kafası da kesilebilirdi.

Bazı araştırmacılar bu yöntemin, tipik olarak Chalchiuhtlicue gibi tanrıları taklit eden kadın kurbanlara özel olduğunu ifade ediyor ancak çeşitli kodekslerde İspanyollar tarafından anlatılanlara göre, başı kesilmiş cesetlerin piramitlerin basamaklarından aşağı atıldığını da ifade ediyor.

Diğer bir ritüel, kurbanın derisiyle ilgili.

Kurbanın derisinin yüzülmesiyle gerçekleştirilen bu gelenekte, yüzülen deriyi giyen birisi halkın arasında dolaşır ve deriden saçılan kan ile bereketin geleceğine inanılırdı. Aslında cesedin parçalanıp yenmesi de bu kurban ritüelinin bir parçasıydı.

Azteklerde bulunan bu insanı kurban etme geleneği, tanrı etinin simgesi olarak görülmüş ve tanrıya adanmış insan etinin paylaşılarak yenmesi inancını taşırdı.

Bunların yanı sıra adaklara bir çeşit oyun oynatılıyordu ve oyunu kaybeden takım, yenilginin bedelini canıyla ödüyordu.

Özellikle yağmur tanrısı Tlaloc’u şereflendirmek amacıyla kutsal dağlarda yapılan bu törenlerde, yetişkin insanların yanı sıra çocuklar da kurban edilebiliyordu çünkü çocuk adaklara ait gözyaşlarının, yağmuru yatıştırdığına inanılıyordu.

Ayrıca kurbanlar, tek bir kurbanın, bir savaşçı ekibine karşı bir gladyatör turnuvasında savaştırılması gibi bir süreçle de feda edilebiliyordu.

Bu mücadeleyle kurbanın, savaşçı ekibinden kurtulmasına ve rakiplerine herhangi bir zarar vermesi mümkün değildi çünkü kurban, sadece taş bir platforma bağlı değildi. Aynı zamanda silahı tüylü bir sopadan ibaretti ve rakipleri oldukça keskin obsidiyen kılıçlara sahipti.

Bir diğer ritüelde de, kurbanlar tahtadan bir çerçeveye bağlanırdı ve dart veya ok yağmuruna tutulurdu. Yine kurbanların ateşe atılması da şüphesiz en korkunç uygulamalardandı. 

Ayinlerden sonra ise kurbanların başları, dekorasyon amaçlı sergilenebilirdi ve kurban edilenlerin etleri de yönetimde olan seçkin sınıf üyeleri, kurbanları esir eden savaşçılar ya da ayini düzenleyen rahipler tarafından yenilirdi.

Araştırmalar 1486’da Aztek rahiplerinin, inşa ettikleri bir tapınağı kutsamak için, tam 7000 insan kurban ettiğini tespit etmiştir ve bu ritüeller sırasında rahipler, çok kez vecde gelerek göğüslerini parçalamak suretiyle kendilerini kurban etmişlerdir.  

Bölgeyi inceleyen Avrupalılar ise, başkent Teocalli’de bulunan ahşap iskeletli bir binada tavana kadar dizilmiş 136.000 insan kafası saymıştır. Araştırmacılar, bu kafataslarının tamamen kurbanlara ait olduğunu ifade etmekte ve konuyla ilgili çalışmalarını hala sürdürmekte.

Kaynaklar: Arkeofili, World History, Medium