Tüm bu yöntemler, Antik Çin’de kullanılan ceza sistemini oluşturuyor. Bazıları “Çin işkencesi” olarak bilinseler de, onların üretmediği ancak kullanmayı sürdürdüğü işkence çeşitleri de var.
Bu işkenceler, Çin tarihindeki bazı suçlar karşısında ceza vermek amacıyla, hüküm sürmüş birkaç devletin yaptırımları da denebilir. Birkaç tanesini bir yerlerden mutlaka duyduğunuz işkence yöntemlerine daha yakından bakalım.
Su damlatma yönteminde, hem fiziksel hem psikolojik şiddet vardı.
Suçlu, sıkıca bağlanır ve alnına su ve asit damlatılır. Yalnızca suyun damlatılması bile bir çeşit işkence sayılsa dahi, buradaki asıl işkence asit. Mahkûm, damlayacak bir sonraki maddenin su mu yoksa asit mi olduğunu bilmez ve hem psikolojik hem de fiziksel işkence görmüş olur.
Atlara parçalatma yönteminde, vücut aniden parçalara ayrılıyordu.
Mahkûmun ayakları, elleri ve başı 4 farklı ata bağlanır. Atlar, aniden farklı yönlere koşturulur ve sonuç olarak kişinin vücudu parçalara ayrılarak hayatını kaybeder.
Cellat tarafından, kurbanın başı ve gövdesi kesiliyordu.
Mahkûm, dut ağacından yapılmış bir düzeneğe yatırılır ve gövdesi, cellat tarafından ikiye ayrılır. Benzer bir diğer işkence türünde, mahkûmun kafası yine dut ağacı düzeneğine koyulur ve cellat, boynunu keser.
Korkunç işkence yöntemlerinden bir diğeri ise, deri yüzme.
En bilindik yöntemlerden biri olan deri yüzmede, bıçak ile deri vücuttan ayrılır. Kilolu insanlar için çok daha acı vericidir çünkü yağ tabakası, derinin vücuttan ayrılmasını zorlaştırır.
Kral ve cariyesinin eğlenmesi için ortaya çıkmış: kızgın demirde yürütme.
Rivayete göre, Kral Zhou’nun en sevdiği cariyesi Daji, hiç gülmeyen bir kadınmış. Zhou, bunun için bir şey yapmayı düşünmüş ve sıcak bakır tasa tırmanmaya çalışan karıncaların hâlleri komik gelince insanlarda da benzerini uygulamak istemiş.
Suçluları, kızgın ızgaraların üstünde çıplak ayakla yürütmüş ve düşüp yanarak can veren mahkûmları gören Daji, kahkalara boğulmuş. Böylece, kızgın demirde yürütme yöntemi kalıcı hâle gelmiş.
Tırnakları, parmaklardan ayırıyorlardı.
[BLUR][BLUR-IMAGE:/images/editor/default/0003/98/bdae285e1b13f0b607deda5b10d92e86bf79ac92.jpeg][/BLUR-IMAGE][IMAGE-CONTENT:Hassas İçerik][/IMAGE-CONTENT][/BLUR]
Genellikle, kadınlara uygulanan bu yönteme göre, mahkûmların tırnakları bir iğneyle acı içinde yerinden kaldırılır ve sökülür.
Esirler, diri diri gömülüyordu.
Genellikle savaş esirlerinde kullanılan bu ceza, zamandan tasarruf sağlamak isteyen yöneticiler tarafından kullanılıyordu. İşkencenin kötülüğü yetmezmiş gibi; esirlere, kendi çukurları kazdırılıyordu.
Burundan çeşitli nesneler sokuluyordu.
Bu yöntemde, kurbanın burnundan mideye kayganlaştırıcı olmadan bir tüp veya çeşitli cisimler sokulur. Bu sokma işlemi, tıbbi personel tarafından değil, gardiyanlar tarafından yapılır. Yaralanmalar ise elbette sorun edilmez.
Dışkı gibi tiksindirici maddeler yemeye zorlanıyordu.
Kurban; doymuş tuz çözeltileri, sirke, alkol, kırmızı biber, idrar veya dışkı gibi maddeleri yutmaya zorlanır ve tabii ki ciddi mide bulantılarına yol açar. Bazen de kurbanlar, aşırı sıcak veya kaynar su içmeye zorlanır.
Psikolojik ve fiziksel şiddet içeren bir diğer yöntem ise, uyku yoksunluğu.
Mağdurlar, günlerce uyumadan tutulur. Bu, onları acı verici pozisyonlarda bağlamakla, ancak aynı zamanda sürekli ışık, gürültü ve özellikle kurbanın yatması durumunda dayak, tekme ve diğer cezalarla sağlanır.
Ayrıca, uykudan mahrum bırakma, insan hakları standartları ve BM tarafından işkence olarak tanımlanır. Kulağa zararsız gelse de, sinir sistemini paramparça ettiği ve diğer ciddi fiziksel ve psikolojik hasarlara yol açtığı için son derece acımasız bir işkence şeklidir.
Kadınlara ve eş cinsel erkeklere tecavüz ediliyordu.
Siyasi nedenlerle hapsedilen kadınlar, erkek suçlularla aynı hücrelere kapatılır ve tecavüze uğrar. Bazen kadınlar, hücrelere kapatılmadan önce soyulur ve gardiyanlar tecavüz eder. Ayrıca, erkek siyasi mahkûmlar ve eş cinsel suçlular da tecavüz kurbanı olur.
Soğuk su zindanına hapsedilenler, uyuyamıyor veya oturamıyordu.
Kurban demir bir kafese kapatılır, çıplak bir şekilde boynuna kadar suya indirilir. Mahkûm, üşür ve oturamaz veya uyuyamaz. Bilincini kaybederse boğulur. Raporlara göre, bu kafeslerin bazılarının içlerinde çiviler bulunur ve böylece insanlar yaslanamaz.