Türk Havacılık Tarihinin En Büyük Felaketlerinden: Ankara'da İki Uçağın Havada Çarpışmasıyla 120 Kişinin Öldüğü Ulus Faciası

Ankara’nın göbeğinde bir uçağın altında kalarak hayatını yitiren onlarca insan aramızdan ayrılalı tam 60 sene oluyor. 1 Şubat 1963’te Ramazan ayının ilk günü binlerce insan Ankara’nın kalbi Ulus’ta iftar hazırlığı için koşturuyordu.

Lübnanlı bir Orta Doğu Hava Yolları’na ait yolcu uçağı, Esenboğa Havalimanı’ndan iniş izni istiyor. Bu iniş dakikalar sonra gerçekleşiyor ancak oldukça trajik bir şekilde. C-47 Askeri nakliye uçağında bulunan uçuş ekibi ise Ankara semalarında eğitim uçuşunu gerçekleştirirken olacak felaketten bihaberlerdi.

Ankara’da yaşayan insanların birçoğunun bugün bilmediği bu uçak faciası, Türkiye’nin en büyük felaketlerinden kabul ediliyor. Tanıkların aktardıklarına göre durum sadece uçak faciasıyla da sınırlı kalmamış. Şehrin ortasında büyük bir yangına da neden olan bu kaza, birçok masum insanın ölümüyle sonuçlandı.

Günlerden Cuma, Ramazan ayının ilk günü ve oldukça berrak bir havaya sahipti Ankara o gün.

Herkes olağan koşuşturmacası içinde işine ve okuluna giderken kimse o gün 120 kişinin canına mâl olacak korkunç bir kaza yaşanacağını bilmiyordu. Lübnan Orta Doğu Havayolları’na ait olan Vickers 754D tipi yolcu uçağı, taşıdığı 15 yolcusu ile Ankara Esenboğa Havalimanı’na doğru iniş için hazırlanıyordu. Aynı dakikada Etimesgut ilçesi üzerinde havalanmakta olan Çubuk 28 askeri uçak da eğitim uçuşunu tamamlamış ve rotasını havaalanına çevirmişti. Bu olaylar yaşanırken saatler de 16:00’yı gösteriyordu. İşte tam bu esnada, Ankara’nın kalbinde elim bir kaza meydana geldi.

Beyrut-Lefkoşa-Ankara seferini yapan yolcu uçağı ile Türk Hava Kuvvetleri'ne ait C-47 nakliye uçağı, o gün Ankara Altındağ Sırtları ile Hisartepesi arasında çarpıştı.

Çarpışmadan önce, yolcu uçağı yaklaşık 250 km, C-47 de yaklaşık 222 km hıza sahipti. Kaza, yolcu uçağının irtifasını düşürmesiyle birlikte, 2133 metrede yolcu uçağının C-47’ye sol arka kuyruktan çarpmasıyla meydana geldi.

Son anda C-47’yi fark eden yolcu uçağının pilotlarının levyelere sarılıp uçağı tekrar kaldırma çabaları ise maalesef yeterli gelmemişti.

Ankara’nın her tarafından duyulan ve insan çığlıklarıyla birlikte gökyüzüne süzülen siyah dumanlar, şehrin adeta silüetini oluşturuyordu.

Olayın gerçekleştiği Hükümet Caddesi birbirine girmişti. İnsanlar ne olduğunu anlamaya çalışırken etrafa kaçışıyor; uçağın düşen parçaları da binalara ağır hasar verirken yangına sebep oluyordu. Caddenin girişinin tam karşısında, daha sonra Köyişleri Bakanlığı olarak kullanılacak binanın inşaatı vardı. 7-8 katlı bina, kolon ve kirişlerden ibaret adeta bir iskelet haline gelmişti.

Ayın ilk günü, maaşını çekip Ramazan alışverişi yapmak için sokaklarda olan yüzlerce insan, uçaktan kopan parçaların hedefi olmuştu. 

Askeri uçağın büyük parçaları Bentderesi’ndeki Yeni Hayat Mahallesi’ndeki evlerin üzerine düşmüş ve bu evlerdeki 5 kişi hayatını kaybetmiş, 2 çocuk yaralanmıştı. Yolcu uçağı ve parçaları ise Ulus ve civarına düşmüştü. Uçağın kopan gövdesinden açılan yarıktan yolcular adeta dışarıya fırlamışlardı.

Yolcular arasında bulunan, dönemin Suudi Arabistan elçisinin eşi, Anafartalar Hastanesi’nin yakınındaki Belli Apartmanın çatısında, çocuklarının cesedi Berlin Hoteli önüne düşmüş olarak bulunmuştur. İngiliz pilotun parçalanmış cesedi ise Ticaret Hanın üst katında bulunmuş. Daha birçok tanıdık veya tanımadık yüzlerce insanın cansız bedenleri, Ulus sokaklarındaydı.

Uçak, pervaneli olduğu için yakıtı benzindi. Benzin de alev almış, binaları etkileyen bir yangına da neden olmuştu.

[GIPHY:QGDoROBrMHGuRm8n6u][/GIPHY]

İnsan kaybı daha çok yerde bulunanlar arasındaydı. Ramazan’ın ilk günü olduğu için çarşı ve halde alışveriş yapan kişilerin fazlalığı ve civardaki Hacı Bayram ve Zincirli Camii’de kılınacak ikindi namazı saatine denk gelişi büyük bir kalabalık oluşturmaya yetmişti.

Uçağın düştüğü sokağın kavşağında iki banka bulunuyordu: Garanti ve İstanbul Bankası. Özellikle İstanbul Bankası’nın kapı ve pencereleri demir parmaklıklıydı; acil çıkış kapısı da yoktu. Kazaya orada yakalananlardan hiçbiri yanmaktan maalesef ki kendini kurtaramadı. Yanan ve hasar gören işyeri sayısı da 40’tan fazlaydı. 

Cesetlerin hüviyet tespiti ise yapılamıyordu.

İlk ağızda ölenlerin sayısı 80 olarak söylense de sonradan bu sayı 120’ye kadar çıktı. Sokakta öylesine dolaşan, yaşamanın ne kadar güzel bir şey olduğunu düşünerek güzel havanın tadını sokakta çıkaran yüzlerce insan habersizce bir kazaya kurban gitti.

Cenaze töreni ise kazadan 4 gün sonra yapıldı. Hacı Bayram Camii'de kılınan cenaze namazı ve töreninin ardından Cebeci Asrî Mezarlığı’na yönlendirilen cenaze kortejinde 87 tabut bulunuyordu. 

Kazanın ardından ülke, Orta Doğu Hava Yolları yetkililerinin ‘’bölgede başka uçak olduğuna dair pilotlarımıza bilgi verilmemiştir. Pilotlarımızın bu kazada kusurları yok’’ açıklamalarıyla yankılandı.

Çarpışmadan hemen sonra yapılan bilirkişi raporunda, askeri uçak, meskûn mahalde görerek uçuş modunda uçtuğu, durumunu Esenboğa kuleye bildirmediği için tamamen kusurlu bulunmuş. Yolcu uçağının pilotları ise o bölgede uçak bulunduğuna dair bilgi verilmediği için suçsuz bulunmuşlar. Daha sonra yapılan ikinci bilirkişi incelemesinde ise yolcu uçağı %80, askeri uçak ise %20 kusurlu bulunmuştur.

Ömründe henüz uçağa binmemiş insanlar, başkentin göbeğinde, iğne atsan yere düşmez bir kalabalıkta bir uçağın altında kalarak can verdi. Tarihimizde bir daha böyle acı felaketler yaşanmamasını ve bu tür ihmalkarlıkların nelerle sonuçlandığına dair alınması gereken tüm derslerin artık alınmasını ümit ediyoruz.