"Seçimlerde 6,7 Milyon Fazla Oy Kullanıldı" İddiasının Sahibiyle Konuştuk: İşte Merak Edilen Sorulara Verdiği Çarpıcı Yanıtlar

Şahit olduğumuz pek çok seçim bizi, seçim güvenliğini her açıdan sorgulamaya itiyor. “Oylarımız güvende mi, fazladan kullanılmış oy var mı?” gibi sorular bir süredir seçim gündemi nedeniyle yeniden zihinlerimizde dolaşıyor.

14 Mayıs 2023 tarihinde düzenlenen seçimlerde de yine benzer bir iddia ortaya atıldı ve fazladan 6,7 milyon seçmenin oy kullandığı bilgisi sosyal medyada elden ele yayıldı. Elbette bu paylaşımlar sırasında bigi, kaynağından farklı bir noktaya ulaştı. Sonuç olarak da ortada dönen "6,7 milyon fazladan oy" söyleminin altı, kullanıcılar tarafından farklı iddialarla dolduruldu.

Bu iddialardan biri de bilişim ve teknoloji alanındaki yazılarıyla tanıdığımız, Araştırmacı Gazeteci Füsun Sarp Nebil'e aitti. Kendisinin ekim ayından beri uzmanlarla birlikte sürdürdüğü araştırmasının detayları Türk-İnternet.com’da yayınlandı. Biz de hem araştırmasıyla ilgili detayları hem de fazladan 6,7 milyon seçmen iddialarıyla ilgili aklımıza takılanları Füsun Sarp Nebil’e sorduk, kendisi de bizi kırmayıp tüm sorularımıza içtenlikle yanıt verdi ancak bu sorulara geçmeden önce söz konusu iddiaları hatırlayalım. 

Bazı Twitter kullanıcıları, yaşadığımız son seçimde fazladan 6,7 milyon seçmenin oy kullandığını iddia etti.

Paylaşımdaki iddia geçtiğimiz günlerde Teyit.org tarafından yalanlandı. Zira sayılarda seçmen sayısı ile oy kullanan kişi sayısı karıştırılmış. Biliyorsunuz ki seçimde oy kullanma hakkına sahip olan 60 milyon yurt içi seçmeni olsa da bu 60 milyon seçmenin hepsi oy kullanmak için sandığa gitmedi. Hesaplamada atlanan ve yanlış olan nokta da bu oldu.

Yurt içi ve yurt dışı toplam 64 milyon 191 bin 285 kişi oy verme hakkına sahipti; oyunu kullanan seçmenler de bu sayının içine dahil. Bu sebeple de yukarıdaki paylaşımda hesaplamaya dahil edilen 8 milyon seçmen zaten ilk maddede de yer alıyor; yani ortada fazlalık bir sayı var. Anadolu Ajansı verilerine ve YSK tarafından yapılan seçmen sayısı açıklamalara bakarak sağlamasını yaptığımızda da aradaki 6,7 milyonluk farkın kapandığını görüyoruz. 

Elbette internette bazı bilgiler, farklı cümlelerle ele alınabiliyor veya bir konu hakkında benzer farklı iddialar ortaya atılabiliyor. Füsun Hanım’ın da yine bu paylaşımdakiyle benzer bir iddiası var ancak bu iddia, aylarca süren araştırma sonucunda belgelerle ortaya atıldı. Peki Füsun Sarp Nebil bu konuda ne diyor? 

Füsun Hanım, 2007-2023 yılları arasında nüfusumuza oranla seçmen sayımızın fazladan 6,7 milyon arttığını belirtiyor.

Füsun Sarp Nebil'in 6,7 milyon fazladan seçmenle ilgili yaptığı çalışmaları anlattığı yazısına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. 

Söz konusu yıllar arasında seçmen sayımızın 21,4 milyonluk artışına karşılık yine aynı yıllar arasında nüfsumuzun 14,6 milyonluk artış yaşadığını söyleyen Füsun Hanım, aradaki farkın sebebini aylarca süren ve uzmanlarla birlikte gerçekleştirmiş olduğu çalışmasında bir türlü sonuca ulaştırmadıklarını dile getiriyor.  

Hepimizin aklına gelen ilk ihtimallerden biri genç nüfusun yaşlanması; yani 18 yaşını doldurmuş, oy kullanabilecek bireylerin sayısının artmış olması. Ancak Füsun Hanım, bu durumun seçmen sayısını yarım milyon kadar artırabileceğini açıklıyor.  

Yine diğer ihtimalleri de değerlendiren araştırmada 2007-2023 yılları arasında seçmen sayısındaki 6,7 milyonluk artış açıklanamıyor. Bu sebeple de Füsun Sarp Nebil, YSK’nın bir açıklama yapması gerektiğini altını çiziyor. Zira araştırmasına göre yalnızca söz konusu yıllar arasında değil; 2023 seçimlerinde de seçmen sayısı nüfus artış hızından 1,8 milyon fazla. Üstelik bu sayının çok daha fazla olduğu yıllar da var. 

Füsun Hanım'ın araştırmasıyla ilgili detaylara dilerseniz buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Zira içeriğimiz boyunca araştırmanın detaylarıyla ilgili pek çok noktaya değineceğiz. Öyleyse tüm bunlar ışığında Füsun Hanım’ın araştırmasından yola çıkarak aklımıza takılan sorulara ve kendisinden aldığımız yanıtlara geçelim. 

Soru 1: Uluslararası bir makaleye göre 2017 referandumunda sandıkların %11’inde sistematik şekilde anormal yüksek katılım ve “Evet” oyu çıktı. Bu sandıklar çıkarıldığında “Evet” oranı %51.4’ten %50’nin altına iniyor. Bu konuyla ilgili düşünceleriniz neler?  

[VIAIMAGE][IMAGE:/images/editor/default/0004/01/da6ef6475205eaff852479f303ff63fe859919b0.jpeg][/IMAGE][VIA:2017 Yılı Referandum Sonuçları][/VIA][/VIAIMAGE]

Söz konusu makalenin linkine buradan ulaşabilirsiniz. 

Ben seçim süreçlerine, STK'lar, gazeteciler, akademisyenler ve hatta partiler tarafından yeterince özen gösterilmediği, odaklanılmadığı düşüncesindeyim. 1923'te bir hediye olarak aldığımız Cumhuriyet'in, hele kadın haklarının kıymetini bilmediğimiz ortada. Tüm dünyadaki Müslüman ülkeler arasında bizim kadar sanayileşen ve petrol olmadan ekonomisini yürütebilen yoktu. Şimdi dini davranışlar ağır bastıkça geriye gidiyoruz. Bunun sebeplerinin başında ise her şeyi başkalarından (muhalefet şunu yapmıyor, bunu yapmıyor gibi) beklememiz var.  

Şimdi sunduğunuz şu makale, Türk akademisyenleri açısından bir ayıp değil mi? Bu neden bizim üniversitelerimizdeki akademisyenler tarafından yapılmadı? Yapıldıysa da ben bilmiyorum ve siz de bana mecburen yabancı bir makale gösteriyorsunuz. Ama komiktir, benim analizim yayınlandıktan sonra bir sürü akademisyenden çeşitli yorumlar ya da sorular aldım.  Oysa benim onlara sormam gerekirdi. Ben yıllardır, ülkede sosyolojik araştırmaların çok gerekli olduğu bir dönemden geçtiğimizi düşünüyorum. Nerede bu ülkenin sosyolojik araştırmaları? 

Sonuçta analiz etmek gazetecilerin işi değil. Gazetecilerin işi, yapılan analizleri haber yapmak ama gördüğünüz gibi en sonunda analiz etmek bize düştü. Keşke daha önceki yıllarda yapmaya başlasaymışım. 

Bu makaleye şöyle bir göz gezdirdim. Akademisyenleri tanımıyorum ve dolayısıyla Türkiye'yi ne kadar tanıdıkları konusunda fikrim yok. Ama bence ülkemiz üniversiteleri tarafından gerçekleştirilseydi, bahsettiğiniz %50'nin çok daha altına ineceğine de inanıyorum. Hatırlayın bir ara konuşuyorduk; bu seçim sonuçlarına göre her 2 kişiden birisi AKP'li. Peki nerede bu AKPli, sen değilsin, ben değilim, herkes şikâyet ediyor diyorduk. 

Soru 2: Yazınızda "–nereden geldiğini anlamlandıramadığım–" demişsiniz. Hangi ihtimallerin ağır basabileceğini düşünüyorsunuz? Mültecilere, ölülere oy kullandırma, parayla vatandaşlık satma gibi pek çok iddiadan söz ediliyor. Yazınızda da belirttiğiniz gibi Mehmet Ali Birand, anketlerde AKP'nin %26-29 aralığında olmasına rağmen sonucun %46 çıktığına dikkat etmiş. Türk siyasi tarihinde benzerinin yaşanıp yaşanmadığı hakkında bilginiz bulunuyor mu? Yani anketler ve sonuç çelişkisi örnekleri yaşanmış mıydı? 

[VIAIMAGE][IMAGE:/images/editor/default/0004/01/0e4e87cf36f7a9506082ce2c7d96d83dd529d26c.jpeg][/IMAGE][VIA:2023 Yılı Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Öncesi Anketler][/VIA][/VIAIMAGE]

Ben bilişim ve teknoloji konusunda yazıyorum. Siyaset konusuna ilgim, vatandaş düzeyinde. Bu makaleyle ilgim de aslında kasım 2021'de SEÇSİS konusunda benden bir yazı talep edilmesiyle başlayan sürecin sonucu. Seçim yazılımının güvenliği konusunu herkes yıllardır soruyor. Yani buradan 1 giriyor, oradan 3 mü çıkıyor vs gibi. Ama yazılımdan kaynaklı bir şey olmadığını anladık. Sorun varsa daha çok fiziksel bir sorun olmalı. Sahanın iyi organize edilmemiş olması, tutanakların dosdoğru tutulmaması, SEÇSİS'e işlenirken veri girişinde sehven ya da bilerek yapılan hatalar, mühürsüz oyların kabulü gibi saçmalıklar ya da seçmen sayılarının tuhaf olması gibi.  

Diğer yandan bu anket ve seçim ilişkisine belki biraz daha dikkatli bakmak gerekecek. Yani rakamların tuhaf olduğu dönemlerde de tam tersine sonuçlar da var çünkü. 

Soru 3: Yazınızda "20 yıldır Nüfus İşleri Genel Müdürlüğünün işlerini yapan Kale Yazılım’ın, işleri yazılımı 2023 ocak ayında (sadece 1 sene önce Turkcell altında kurulmuş olan) Global IT adlı firma tarafından satın alındı. Seçim öncesi bu değişikliğin anlamı nedir?" demiştiniz.  Seçim öncesi Turkcell yönetimi, İstanbul merkezindeki çalışanlarına mesaj atarak seçim gecesi "teknik altyapı çalışmaları" nedeniyle plaza ve ofislere girişlerin yapılmayacağını bildirmişti. Üstelik çalışanların VPN ile de bilgisayarlara bağlanamayacağı söylenmişti. Sonra da Turkcell bu konuda açıklama yaptı. Arasında bir ilişki olabileceğini düşünüyor musunuz? 

Turkcell’in söz konusu açıklamasına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. 

Bu 2009'dan beri bizzat Turkcell'in kendi elemanları tarafından bana "ne oluyor, sen öğrenirsin" modunda söylenen bir durum. Sonuçta teknik arkadaşlar şebekeden saldırı vs. gibi bir şey gerçekleştirilmediğini söylüyorlar. Ama o zaman neden insanların binaya ve networke girmeleri yasaklanıyor?  Mesela network yönetim merkezi zaten herkesin giremediği, özel şifrelerle girilen bir alan. O zaman koskoca binadaki odalarında çalışmak için insanlar ofise neden gelmesinler? Görülmesini istemedikleri şey nedir? O gün şirketin network yönetim merkezinin, seçim yönetim merkezine dönüştüğü gibi bir tahminim var. 

Diğer yandan seçimden 4 ay önce, yıllardır çalışan Kale Yazılım'In işinin elinden alınması (ki şirketin elemanları durumu böyle anlatıyor) ve AKP yönetimindeki Turkcell altında kurulan bir şirkete verilmesi de şüphe uyandırıcı bir durum. Bunun da nedeni acaba nedir? 

Soru 4: 17 yıldır klasik usulde nüfus sayımı yapılmıyor. Parmak boyası şartı da kaldırıldı. Bunların geri getirilmesi seçim güvenliğini ne kadar etkiler? Fazla oyları tek başına engellemek için yeterli mi? 

Adrese dayalı seçim sisteminin, klasik sistemden daha medeni ve iyi bir sistem olduğunu düşünüyorum. Buradaki asıl sorun, muhtarların yetkilerinin ortadan kaldırılması. Muhtarlar eskiden o mahallede, o köyde ne var ne yok bilirlerdi. İnsanları tanırlardı. Bu yılların yapısı ortadan kaldırıldı.  

Parmak boyası olabilir de, olmayabilir de (çıkaran kimyasallar var ama o kimyasallara ulaşmak kolay değil). Yani bireysel sahteciliği ortadan kaldırır ama organize sahtecilik sürebilir. 

Soru 5: YSK, seçmen sayılarındaki anormal artışla ilgili bir açıklama yapmıyor. Peki muhalefet bu çalışmanızın detaylarını öğrenmek için sizinle iletişime geçti mi?

Bu konuda daha önce durumu anlattığım muhalefete ait 4 parti var (ekim ayından bu yana). YSK konuyla ilgili bir açıklama neden yapmıyor bilmiyorum. Bu rakamlar onların sorumluluğunda, bu nedenle de bizim içimizi rahatlatmalılar. Yani bu rakam belki de mantıklıdır. O zaman neden mantıklı onu anlatmalılar ama mantıksızsa, önemli bir sorun var. Cevap vermemeleri hayli tuhaf...

Soru 6: Polimetre Araştırma şirketi, 14 Mayıs seçimlerinde Erdoğan adına 1 milyon 990 binden fazla normalden fazla oy olduğunu açıklayarak, ilçelerde sandık güvenliğinin mutlaka sağlanması gerektiğini bildirmiş. Bu çalışmayı incelemiş miydiniz?

Polimetre Araştırma Şirketi tarafından paylaşılan grafiklere buradan ulaşabilirsiniz. 

Ben her araştırma ve analizin önemli olduğunu düşünüyorum. Evet inceledim ve yaptıkları analize dair YSK'nın ne diyeceğini bekliyorum. Ona da bir şey demediler. Acaba neden?