1950’li yıllarda Türkiye’de, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin bahçesindeki yerini alıncaya dek bu kanı devam etti. Her garip şeyin mimarı olarak biz Türklerin bu heykeli yapma hikayesi de oldukça dikkat çekici bir nedene dayanıyor.
Heykel, ülkemizde orijinalinden çok daha ünlü bir hal almış durumda. Ama biz Türkler için bu heykel, “akıl” hastanesiyle özdeşleşti.
Söylenenlere baktığımızda heykel, vaktiyle orada yatan bir akıl hastasını tasvir ediyormuş.
Heykelle ilgili söylentiler, zamanla elbette farklılık göstermiş. Kimse sebebini tam olarak bilemese de bir başka söylentiye göre heykel, hastanenin kurucusu olan Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman’ı tasvir ediyordu. Hastanenin tarihiyle ilgili çalışmaları olan Dr. Şahap Erkoç’a göre de heykelin Bakırköy’e dikilmesinin hikâyesi ise kulağa daha cazip geliyor.
Dr. Fahri Celal Göktulga’nın başhekimlik yaptığı dönemlerde, hastanede çevre düzenlemesi yapılıyor. Başhekim ise bir dergide gördüğü bu ünlü heykelin, hastane bahçesine çok yakışacağını düşünmesiyle heykelin yapımına başlanıyor.
Heykelin inşasına Kemal Künmat tarafından 1951’de başlanıyor.
[VIAIMAGE][IMAGE:/images/editor/default/0004/01/763afccceab0614519c75a93b07821f0c1b7f34a.jpeg][/IMAGE][VIA:Auguste Rodin][/VIA][/VIAIMAGE]
Künmat, döneminde Rodin hayranı olan bir heykeltıraştı ve geçirdiği rahatsızlığı nedeniyle de bir süreliğine o hastanede bulunuyordu. Kendisinin çok ünlü heykellerinin olduğu duyulunca heykeli yapması için teklif gönderildi. Künmat’ın teklifi kabul etmesiyle dev kaya kütlesini heykelin yapılacağı alana taşıması bir oldu.
Bu dev kaya, Kümnat’ın ellerinde şekillenerek Düşünen Adam halini yavaş yavaş aldı. Almasına aldı ama henüz tamamlanmayan heykelin karşısında Künmat, emeğinin karşılığını istediğini hastane yönetimine söyledi. Karşılığında istediği miktar, günümüz şartlarına göre oldukça yüksek bir meblağdır. Hastane yönetimi bu karşılığı veremeyince onu en iyi odalarda, en iyi şartlarda ağırlasa da yeterli gelmedi. Kümnat, heykeli tamamlamadan hastaneden ayrıldı.
Söz konusu heykel, yaklaşık 6 ay bir eli eksik şekilde tamamlanmayı bekledi.
[VIAIMAGE][IMAGE:/images/editor/default/0004/01/c83ea6ed0eae80c4572be2e800adb2b3e20257a7.jpeg][/IMAGE][VIA:Heykelin orijinal hali.][/VIA][/VIAIMAGE]
Aradan zaman geçince hastaneye depresyon tedavisi için gönderilen bir subay, resim ve heykelle ilgilendiğini söyler. Mehmet Pişdar isminde bu subay, heykeli tamamlamak için kolları sıvar ve 41 günün sonunda bu harika heykel ortaya çıkar.
Peki akıl hastanesinin bahçesinde böyle bir heykel olması bir anlam ifade ediyor mu?
Heykeli gören gazeteciler, hastane başhekimi Fahri Celal Göktulga’ya, neden akıl hastanesinde düşünen bir adamın heykeli olduğunu sorarlar. Göktulga ise yarı şaka yarı ciddi biçimde gülerek “hastane dışındakilerinin durumu içeridekilerden daha kötü, bu heykel onların durumu ne olacak diye düşünüyor” şeklinde soruyu yanıtlar.
Heykelin tamamlayıcısı Mehmet Pişdar, 1952’de hastanede geçirdiği anılarını “Tımarhanede 3,5 yıl” başlığı altında Milliyet Gazetesi’nde yazar.
Gazetede Pişdar, kendisi ve yaptığı heykelle ilgili şu cümleleri yazmıştır: "Güzel sanatlara doğuştan sevgim ve istidadım olmasına rağmen, lüzumundan fazla üzerine düşmek istemedim. Nitekim bu sanat, yine benim için bir gaye olmayıp, ancak vasıta kalacaktır. Bu sanatın en hürmet ettiğim tarafı nankör olmayışıdır. Zira insanlar her taşa toprağa meram anlatabilmişler, fakat insana asla.”
Derdini taşa toprağa anlatan insan, gel gör ki insana dert anlatamıyor. Şimdi kim deli, kim akıllı?
Düşünen Adam‘ın asıl sanatçısı olan Auguste Rodin’in yaşamı ise kadınlarla hep inişli çıkışlı olmuştur.
1883’te tanıştığı ve kendisi de heykeltıraş olan Camille Claudel ile ilişkileri yıllarca sürmüş, bu süre Rodin için oldukça değerliyken Claudel için çok zorlu bir dönem olarak tarihe geçmiştir. O kadar zor ki bu ilişkinin sonunda ruh sağlığı bozulan kadın, kendi eserlerini paramparça ederken Rodin’i, fikirlerini çalmak ve onu, kendisini öldürme planları yapmakla suçlamıştır. En nihayetinde akıl hastanesine yatırılan Claudel ise ömrü tükenene kadar hayatını burada tamamlamıştır.
Bir kadına yaşatmış olduğu aşkın yanında büyük hezeyanlar sonucunda onu akıl hastanesine mahkûm eden bir heykeltıraşın eserinin bugün yine aynı şekilde bir akıl hastanesinde olması ise çok manidar.