İnsanların Hiçbir Şeye Değer Vermediği, Hatta Yok Etme Eğilimi Gösterdiği Felsefe: Nihilizm Nedir, Neyi Savunur?

Hiççilik olarak da bilinen nihilizm, insanların hiçbir şeye değer vermediği ve hatta bu nedenle yok etme eğilimi gösterdiği bir felsefi görüştür. Nietzsche ile birlikte anılıyor olsa da aslında Rus entelektüelleri arasından çıkan nihilizm nedir gelin yakından bakalım ve neyi savunur, temsilcileri kimlerdir tüm detaylarıyla görelim.

Kabul edelim hepimiz zaman zaman her şeyin ne kadar değersiz ve anlamsız olduğunu düşünüyoruz. Ancak bu düşünce çoğu zaman kötü bir olay sonrası ya da depresyonda olduğumuz sırada ortaya çıkıyor. Nihilizm ise bu düşünceyi felsefi bir görüş olarak ele alıyor. Nihilizmde kişiler temel olarak her şeyin değerini reddetme ve hatta bazı radikaller bunları yok etme eğilimi gösterirler. 

Nihilizm denilince eminiz pek çok kişinin aklına ilk olarak Friedrich Nietzsche gelecektir çünkü kendisi, eserlerinde sık sık nihilist temalar kullanmıştır. Ancak Nietzsche tam olarak bir nihilist değildi, hatta bu düşüncelerin dünyanın sonunu getireceğini düşünüyordu. En sıkı nihilistler ise Rus entelektüellerdi. En iyisi gelin nihilizm nedir yakından bakalım ve hakkında merak edilen ilginç detayları görelim.

Temel bir tanım yaparak başlayalım; Nihilizm nedir?

Türkçede hiççilik ve yokçuluk olarak da adlandırılan nihilizm, Latince hiç anlamına gelen nihil sözcüğünden türetilerek isimlendirilmiş bir felsefi görüştür. Farklı alt düşünceleri olsa da genel olarak nihilizm bilinen tüm değerlerin aslında temelsiz olduğunu, hiçbir şeyin bilinemeyeceğini ve aktararılmayacağını savunur. 

[GIPHY:3o6gE4sYR8gxW6CLW8][/GIPHY]

Nasıl yani, tam olarak nihilizm ne demek?

Nihilistler genel olarak kötümser insanlardır. Hiçbir şeye değer vermez ve hiçbir şeye inanmazlar. Hatta bazılarında bu değersiz olarak gördükleri şeyleri yok etme eğilimi olur. Tanrının varlığı başta olmak üzere aile, sevgi, sadakat, mutluluk, özgür irade, bilginin varlığı gibi felsefede değerli olarak kabul edilen her şey aslında nihilizm tarafından reddedilir. 

Peki nihilizm nasıl ortaya çıktı?

  • Ivan Turgenev

Nihilizm kelimesi aslında uzun yıllardır yok etmek anlamında kullanılıyordu ancak onu bugün bildiğimiz anlama yakın olarak, radikal bir idealizm olarak kullanan ilk kişi 18. yüzyılda yaşamış Alman filozof Friedrich Heinrich Jacobi olmuştur. Nihilizmin tam anlamını veren kişi ise Rus yazar Ivan Turgenev olmuştur. Babalar ve Oğullar isimli romanındaki Bazarov karakterinin kaba bilimci tavrı, nihilizmi halk arasında popüler hale getirmiştir. 

Daha sonra Rusya’da Bolşevik Devrimi’nin önünü açacak olan ahlaki yaklaşım da nihilizm olmuştur. Anarşizmin kurucusu olarak kabul kabul edilen Mikhael Bakunin, kaleme aldığı yazılarda var olan değerlerin reddedilerek yok edilmesinden bahsetmiştir. 1870’li yılların sonunda Rusya’da anarşist ya da komünist pek çok grubun nihilizm temelli bir ahlak anlayışında birleştikleri biliniyor. 

Tabii nihilizmin en derinine inmek istersek Antik Yunan’a gitmeli ve şüpheciliğin babası Demosthenes ile karşılaşmalıyız. Milattan önce 371 - 322 yılları arasında yaşamış olan Demosthenes, şüpheci bir filozof olarak bilinse de aslında bugünden bakınca epistemolojik nihilizmin temellerini atmıştır. 

Nihilizmin bildiğimiz anlamda bir felsefi düşünce olarak işleyen kişi ise Alman filozof Max Stirner olmuştur. Stirner bireysel özgürlüğe ulaşmak için devletin yıkılması ve soyut kavramların reddedilmesi gerektiğini savunur. Daha da ileri giden Stirner, varoluşun bile herkesin herkese karşı savaşı olduğunu söyler. Tabii bunlar radikal anarşist düşüncelerdir. 

Nietzsche’nin nihilizme bakışı ise biraz farklıdır:

  • Friedrich Nietzsche

Elbette nihilizm denilince akla gelen en önemli isimlerden bir tanesi de Alman filozof Friedrich Nietzsche olacaktır. Nietzsche aslında dünyada herhangi bir düzen olmadığını, bu düzeni bizim yarattığımızı söyler. Tüm değerlerin temelsiz olduğunu söyleyerek her gerçek nihilistin bilinen tüm değerleri radikal biçimde reddetmesi gerektiğini savunur. 

Daha da ileri giden Nietzsche, nihilizmin tarihteki en büyük yıkıcı gücü oluşturacağını söyler. Çünkü batı gelenekçileri tarafından insanlara dayatılan tüm değer ve inanç sistemleri reddedilerek yıkıldığı zaman karşımıza tarihin en büyük krizlerinden bir tanesi çıkacaktır. Ona göre böylesi bir yıkım ile birlikte gerçeklik artık gizlenmeden ortaya dökülecektir. 

Nietzsche’nin bu düşüncesi sonraki yıllarda pek çok filozof ve sanatçı tarafından incelendi. Alman filozof Oswald Spengler, yıkılmış kültürler üzerinde yaptığı bir incelemede gerçekten de önce değerlerin ve inançların yok olduğunu keşfetti. Değerlerini ve inançlarını kaybetmiş bir kültür gerçekten de yıkılmaya mahkumdu, yani Nietzsche haklıydı. 

Alman bir teolog olan Helmut Thielicke ise nihilizme göre hiçliğin hüküm sürdüğü bir dünyanın anlamsız olacağını söyledi. Daha da ileri giden Thielicke, bu tür bir anlamsızlığın Nazilerin yaptığı türden canavarlıkların önünü açacağını da söylemiştir. Yani nihilizm ile birlikte gerçekleşecek devrim, her zaman çiçekli böcekli bir devrim olmayabilir. 

20. yüzyıldaki nihilizm daha bireysel sorunlara odaklandı:

  • Jean-Paul Sartre

20. yüzyılın savaşlarla dolu dünyasındaki pek çok şey gibi felsefe de insana odaklı hale geldi ve ortaya varoluşçu nihilizm çıktı. Alan Pratt isimli bir yazar, 1994 yılında kaleme aldığı eserinde aslında varoluşçu nihilizmin batı entelektüel geleneğinin ayrılmaz bir parçası olduğunu söyler. Pratt, Empedokles’un şu cümlesinin üzerinde fazlaca durmuştur; “Ölümlülerin yaşamı neredeyse yaşam dışı olacak kadar anlamsızdır.”

Bu cümle pek çok kişiye Hegesias’ın acılar zevklerden daha çok olduğu için intihar edelim düşüncesini tehlikesi bir biçimde hatırlatır. Yani aslında varoluşçu nihilizm 20. yüzyılda ortaya çıkmış bir kavram değildir. William Shakespeare’ın Macbeth oyununda bile bu tür yaklaşımlardan sık sık bahsedildiği görülür. 

Sartre ve Camus işleri iyice karıştırıyorlar:

  • Albert Camus 

Varoluşçu nihilizm Fransa’da ateizm ile birleşerek çok daha güçlü bir hale geldi. Dönemin en popüler isimlerinden Jean-Paul Sartre, varoluşun özden geldiğini söyleyerek insanın öz benliği dışındaki tüm değerleri reddeder. Etrafımızdaki her şeyin bir illüzyon olduğu ve bunları reddettiğimiz zaman karşımıza koca bir hiç çıkacağı da bu dönem savunulan bir görüştür.

Yine bu dönemde Albert Camus tarafından Sisifos Efsanesi yazılır. Onun sonsuza kadar süren ve hiçbir işe yaramayan mücadelesi aslında günümüz insanını anlatan harika bir metafordur. Yani insan da doğduğu günden ölene kadar anlamsız bir mücadele içindedir ve elde ettiği tek şey hiçtir. Demek ki varoluş bir hiçtir. 

Var olan tüm değerleri reddeden felsefi görüş nihilizm nedir, neyi savunur gibi merak edilen soruları yanıtlayarak bilmeniz gereken önemli detaylardan bahsettik. Elbette nihilizm içine daldığınızda kaybolacağınız derin bir okyanus gibi ancak bu yazımızda bu felsefi görüş ile ilk kez tanışanlara temel bir bilgi vermeyi hedefledik.