HIV'nin Beyinde de Saklanabildiği Ortaya Çıktı: Kalıcı Tedaviler Geliştirmeye Yardımcı Olabilir!

Araştırmacılar, AIDS'e neden olan HIV'nin kan hücrelerinin yanı sıra beyinde de saklanabildiğine dair kanıtlara ulaştılar. Buna göre virüs, mikroglia isimli hücrelerde saklanabiliyor.

Bilim insanları, milyonlarca insanın ölümüne neden olan AIDS’in kaynağı HIV hakkında daha önce kanıtlamamış bir keşfe imza attı. The Journal of Clinical Investigation’da yayınlanan makale, normalde kanda saklanmasıyla bilinen virüsün beyinde de saklandığını ortaya çıkardı.  

Çalışma, bilim insanlarının uzun süredir şüphelendiği bu durumu kanıtlayarak bir ilke imza attı. Beynin kendi özel bağışıklık sisteminin oluşmasında rolü bulunan mikroglia isimli hücrelerin, virüs için kalıcı bir saklanma yeri görevi gördüğü görüldü.

Gizli HIV'ye karşı tedavi bulunmasını sağlayabilir

Bilim insanlarına göre HIV, mikroglia hücrelerini etkileyebilir ve pasif bir duruma geçebilir. Mevcut antiretroviral HIV tedavileri kesilirse de virüs bu saklanma durumundan geri dönerek enfeksiyonun yeniden aktif edilmesine ve hatta AIDS’e dönüşmesine bile neden olabilir.

Bir retrovirüs olan HIV’nin yaşam döngüsü normalde genetik materyalinin bir kopyasını oluşturması ve onu insan hücrelerine yerleştirmesini gerektiriyor. Genellikle de bağışıklık sisteminin önemli bir parçası olan beyaz kan hücrelerini etkiliyor. Bu hücrelerin virüse yenik düşmesi de bağışıklık sisteminde zararlara ve nihayetinde AIDS’e neden olabiliyor.

Ancak bazı zamanlarda HIV virüsünde bunlar gerçekleşmiyor ve hücrede pasif duruma geçebiliyorlar. Bu durum yıllar boyunca da sürebiliyor. Hâlihazırda bulunan tedaviler enfeksiyonu kontrol altına alabilse de bu hareketsiz duruma karşı etkili olamıyor. Bu nedenle de uykudaki virüs, hastalık oluşturma riski taşıyor. İşte yeni araştırma da HIV’nin kan hücrelerine ek olarak beyinde de saklanabildiğini ortaya koyuyor.

Bilim insanları, yeni keşifle birlikte gizli HIV’yi ortadan kaldırmanın bir yolunun bulunabileceğini, bunun da enfeksiyon için gerçek bir tedavi olabileceğini söylüyor. Ancak bunun çok zorlu bir görev olduğunu, daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu da ekliyorlar.