Semerkant’ta bulunan Timurlu İmparatorluğu'nun kurucusu olan Timur’un türbesine giren ekip, gizli mezar odasına girerek kazı çalışmalarına başlamışlardı. Oğulları Şahruh ve Miranşah’ın da içinde bulunduğu bu mezar odası, insanların inanışına göre Timur’un lanetini de içinde barındırıyordu.
Bir inanışa göre Timur’un mezarının açılması, bir felaketi de doğuracaktı. Nitekim korktukları da tesadüfen olmuştu, mezarın açılmasının hemen ardından Almanya, Sovyetler'e savaş ilan etti.
Türkler, tarih boyunca büyük hükümdarlar çıkardı. Avrupa’ya korku salan Attila’dan Çin’e aman vermeyen Mete Han’a; Anadolu’nun kapılarını aralayan Alp Arslan’dan, İstanbul’u fetheden Fatih’e kadar…
Bu isimlerden daha nicesini sayabiliriz, bunların arasında Orta Asya’nın temsilcilerinden Emir Timur da var. 1336’da Özbekistan’ın Keş Şehri’ne bağlı Hacı Ilgar Köyü’nde dünyaya gelen Timur’un annesi Tekine Hatun’un kökeni, rivayet edilene göre Cengiz Han’a dayanıyor. Yine bir rivayete göre tıpkı Cengiz Han’ın doğumunda olduğu gibi onun da doğduğunda elinde bir kan pıhtısı vardı.
Cengiz Han ile özdeşleşen "elinde kan pıhtısı ile doğmak"; o kişinin savaşçı, cengaver bir hükümdar olacağı anlamına geliyordu. Jean-Paul Roux, “Aksak Timur” adlı kitabında bu rivayeti şöyle anlatıyor:“1976 yılına bu kan pıhtısının Tanrı tarafından bahşedilmiş bir gücün simgesi olduğunu ve aşık kemiği biçiminin de bu gücün kuşaktan kuşağa geçeceğini belirttim.”
Timur’un nasıl bir askerî deha olduğunu gösteren en güzel örnek Hint Seferi’dir. Mustafa Rahmi Balaban’ın çevirdiği “Timur ve Tüzükatı” eserinde bu seferden bahsediliyor.
“Delhi valisi Mahmur, Hint askerleriyle müdafaaya çıktı. Hint askerlerinin önünde birçok fil vardı. Tatarlar ve atları ürkütüp geri kaçtılar. Ama ertesi gün Timur, ordusunun önüne birçok deve sıraladı. Ve bunların havudları üstüne kuru buğday, çavdar sapları koydurarak ateşe verdi. Filler bu ateşi görünce ürkerek geri kaçtı. Bunun üzerine Tatarlar (Timur’un ordusu) hücum ile Hintleri mağlup ettiler.”
Tarihte birçok sefer düzenleyerek adını tüm dünyaya duyuran Timur, 71 yaşında Çin’e karşı düzenlediği seferde Otrar’da hasta düşerek 19 Ocak 1405 tarihinde hayata veda etti. Mezarı ise Semerkant'a defnedildi.
Halkın rejimle bağını güçlendirmek için girişimlerde bulunan Sovyetler Birliği, Semerkant’ta Timur’un türbesini de restore ettirdi.
1941 yılının haziran ayında araştırmacılar, yoğun bir merakla Timur'un mezarını açma girişiminde bulundular. Bu durum birçok merakı ve korkuyu da gün yüzüne çıkardı. Halkın inanışına göre Timur’un mezarının açılması felaketi beraberinde getirecekti.
Bu efsane, iki yazıta da oyulmuştur. İlk yazıt, mezar taşında yazılıdır ve “ölümden dirildiğimde dünya titreyecek” yazar. İkincisi ise mezarın içindedir ve “mezarımı rahatsız eden, benden daha korkunç bir istilacı salacaktır” yazılıdır.
Yine de bunların bir efsaneden ibaret olduğu fikriyle hareket eden Komünist Parti’nin Özbekistan sekreteri Usman Yusupov’un gözetimi altında çalışmalara başlanıldı.
Kazılarda toplam 5 mezar incelendi, bunlar; Emir Timur, oğulları Şahruh ve Miranşah ile torunları Uluğbey ve Muhammet Sultan’ın mezarlarıydı. İlk olarak Şahruh’un mezarı, ardından Uluğbey’in mezarı açıldı. Emir Timur’un kemiklerine ise 19-21 Haziran günlerinde ulaşıldı.
Kazı raporlarına bakıldığında Timur’un mezarının üzerinde gümüş ipliklerle ayetler işlenmiş bir örtü vardı. Tabut açıldığında ağır bir kokuyla karşılaşıldığı söylenir. İskeletin üzerinde mumyalanmış biçimde deri kalıntıları tespit edilmiştir. Naaşın yüzü ise İslami kurallara uygun şekilde kıbleye bakıyordu.
Rapora göre iskelet, 1.70 boylarında, gayet iyi bir formda, vücudun belirli bölgelerinde yara bere izleri olan, sağ bacağının kemikleri diğerine göre daha ince ve kısa olan bir insana aitti.
Bunlara ek olarak Timur'un tipik bir Moğol yüz hatlarına sahip olduğunu, kızıl saçları, dudağının iki yanından aşağı sarkan bıyığı ve kama şeklinde sakalı olduğu tespit edilmiştir. Kazıyı fotoğraflayan Malik Kayumov’un anlattıklarına göre bu olay, Özbekleri rahatsız etmiş; hatta kazı ekibine uyarıda bulunduklarını söylemiştir. Ve mezarın açılmasından yalnızca bir gün sonra II. Dünya Savaşı’nın doğu cephesi patlak vermiş, 22 Haziran günü Alman tankları Sovyet sınırını geçmişti. Savaş sebebi mezarın açılmasına yorulsa da aslında bu durum tamamen tesadüf.
Kazıyla ilgili direktifin bizzat Joseph Stalin tarafından imzalandığı iddia ediliyor. Hatta savaşın gidişatını değiştirecek durumlara da kendisinin hazır olduğuna dair söylentiler de vardı. İzlemek isteyenler için türbenin görüntüleri aşağıdadır:
Mezar açıldıktan sonra Timur adına 19-20 Kasım 1942’de yeniden bir cenaze töreni düzenlendi. Şaşırtıcı bir tesadüftür ki o gün Stalingrad’daki en mühim savaşlar yaşandı; Sovyet birlikleri savaşın seyrini değiştiren karşı saldırı başlattılar. Dönemine damgasını vuran ve adından hâlâ söz ettiren bu büyük lider, Yıldırım Beyazıt ile gerçekleştirdiği Ankara Savaşı nedeniyle de daha da birçok araştırmaya konu olacak gibi duruyor.