"Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı sırada imzalanan son antlaşma Lozan’ın bir son kullanma tarihi ve gizli maddeleri var mıydı?" sorusuna “evet” cevabı verenlerin sayısının çok fazla olduğunu bilmekteyiz. Ama işin aslı hiç de öyle değil!
Peki bu sahte bilgi ilk kimin tarafından ortaya atılmıştı?
Takvimleri geriye alalım: Antlaşma, 24 Temmuz 1923’te İsviçre’nin Lozan şehrinde imzalanmıştı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileri ile Yunanistan, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Romanya, Bulgaristan, Belçika, Portekiz ve Yugoslavya temsilcileri tarafından imzalanan antlaşma, iddialara göre 2023’te son bulacaktı. Ama Lozan Antlaşması’nın metnine ve usulüne bakıldığında aslında antlaşmanın bir ömrü olmadığını görüyoruz. Nasıl oluyor bu?
Antlaşmanın İngilizce ve Türkçe metinleri incelendiğinde son geçerlilik süresi gibi bir ibare yer almıyor. Antlaşmanın son maddesi, “İmzalanan ve onaylanan belgelerin aslı Fransa Cumhuriyeti Hükümeti’nin arşivinde saklanacak ve onaylı birer örneği taraflara verilecektir” şeklindedir. Onaylı örneğinin diğer ülkelerde de bulunan bir anlaşmanın daha sonra gizli maddeler içermesi oldukça garip bir durum olmalı.
Lozan’da gizli maddeler olduğu iddialarını biz ilk olarak nerede duyduk?
Aslında bu mesele çok eski değil. Lozan’ın “zafer değil, hezimet” olduğu kanaatini kitlelere yayan kişi Kadir Mısıroğlu’dur. Ki çoğu insan da bu meselelere onun kanaatiyle bakmıştır. Ama bu konunun ortaya çıkışı Mısıroğlu ile değil, Necip Fazıl Kısakürek’in yazı ve demeçleriyle başlıyor.
Ortaya çıkarılan fikre göre anlaşmanın gizli maddeleri, Türkiye’yi her türlü zarara uğratıyordu. Necip Fazıl’ın bu konuyla ilgili iki yazısı 1949’un sonlarında ve 1950’lerin ortasında Büyük Doğu dergisinde yayımlanır. Bu yazılarında, Milli Mücadele’de elde edilen zaferin İtilaf Devletleri'nin, Türkiye’nin bağımsızlığını bu kadar kolay bir şekilde tanıması için yeterli olmadığı; başarının ardında başka şeyler olduğu anlatılıyordu.
Peki bu başka şeyler neydi?
Necip Fazıl’a göre bunun cevabı “dinin öldürülmesi” idi. Lozan’ın ilk aşamasında taraflar arasında uzlaşma olmamışken bir Yahudi din adamı Haim Naum devreye girmiş. ABD ve İngiltere’de Türkiye’nin bağımsızlığı için görüşmeler gerçekleştirirken söylenene göre İngiliz heyetinin başındaki George Curzon’u da ikna etmiş.
Necip Fazıl, bu konuyla ilgili bir belge göstermiyor ama Naum’un arabuluculuk yapmadan önce İstanbul’daki önemli Yahudi isimlerle bir görüşme gerçekleştirdiğini söylüyor. George Curzon, bu duruma nasıl ikna olmuştu?
İfadelere göre Naum, Curzon’a Türkiye’nin bağımsızlığını tanımanın karşılığında İslamiyet’e arka döndürtmenin mümkün olacağını ifade etmiş.
[VIAIMAGE][IMAGE:/images/editor/default/0004/07/c20c0ea159adaee610c446db009f4335990c77e2.jpeg][/IMAGE][VIA:Lozan Antlaşması'nın Osmanlı Türkçesi hali.][/VIA][/VIAIMAGE]
Yahudi din adamının İsmet İnönü’yü bu konuya nasıl ikna ettiğiyle ilgili Necip Fazıl pek detaya girmez. Sözlerinde bunlar haricinde “Lozan’ın gizli maddeleri” olduğunu söylediğini alenen görmüyoruz; gizli yapılan görüşmeler neticesinde verilen sözlü taahhütleri anlatışından bunu anlıyoruz. Fakat bu iddia da iştahla benimsenmiş olacak ki bugünlere kadar geldi.
Bir de bu duruma politik çerçeveden bakalım.
Diplomaside elbette gizli anlaşmaların yapıldığı görülen bir şeydir. Fakat kamuoyuna sunulan ve bilinen bir antlaşmaya sonradan gizli madde eklemek pek olası bir şey değildir. Sadece anlaşmanın taraflarının bilebildiği bu gizli maddeler eğer varsa bile, ülke temsilcilerinin ölümüyle birlikte tabiri caizse sırra kadem basmış olmalıdır.
Ve unutulan bir şey var ki, barış antlaşmalarının geçerlilik süresi bir sonraki savaşa kadardır. Lozan Barış Konferansı’nda irdelenen konu ve tartışmaların tutanakları, kamuoyuna açık bir haldedir. Bu tutanaklar, 1924’te tam metin halinde yayımlanmıştır. Komisyonların zabıtname ve raporları, tutanaklar kamuya açık kaynaklarda da yer alıyor. Bu tutanaklar da aslında gizli maddelerin olmadığını gösteren açık belgelerdir.
Senenin başında eski TBMM Başkanı Mustafa Şentop da konuyla ilgili şu sözlerle açıklamalarda bulunmuştu:
[VIAIMAGE][IMAGE:/images/editor/default/0004/07/54631f0e2428ac94dba0cefacffccf8d492b3319.jpeg][/IMAGE][VIA:1 Mayıs 1923][/VIA][/VIAIMAGE]
“Lozan Antlaşması ‘100 yıl doldu bitecek’ diyebileceğimiz süreli bir anlaşma değil. Çok taraflı bir anlaşma, birçok ülkenin dahil olduğu bir anlaşma. Bir kere süre meselesi söz konusu değil. Antlaşmada böyle bir şey yok. ‘Gizli madde’ meselesi de hukukçular açısından tuhaf karşılanacak bir durum. Bir anlaşma yapıldığı zaman bu anlaşma, imzalayan ülkelerin parlamentolarına gelir, burada onaylanır. Gizli olan bir hüküm nasıl parlamentoda onaylanacak? Buna kim bakacak, değerlendirecek de onay verilecek. Gizli bir hüküm olamaz uluslararası anlaşmalarda. Gizli hüküm denilen bir şey varsa; anlaşma değildir, o anlaşma metninden değildir zaten. Süreli de değil, bir uluslararası anlaşmanın gizli maddesi de olamaz; Lozan’ın da yok.”
Tarihçi Mustafa Solak’a göre, iddia ettikleri gizli maddelerde nelerden söz ediliyordu?
“Gizli maddelere göre madenlerimizi 2023’e kadar çıkaramayacak, boğazlar üzerindeki hakimiyetimizden 25 Nisan 2023’te tamamen vazgeçecek, Fener Patrikhanesi’nin ekümenik olduğunu kabul edecekmişiz. Ayasofya Patrikhane’ye devrolunacakmış. Uygulama imkanı kalmayan Sevr Antlaşması’nın bazı maddeleri de yine 24 Nisan 2023’ten başlamak üzere hayata geçirilecek, öncelik Ermenistan, Lâzistan ve Kürdistan projelerine verilecekmiş. Hatta Lozan Antlaşması 2023’te sona erecekmiş.”
Görüldüğü gibi gündemimizden düşmeyen Lozan Antlaşması’nın gizli maddeleri olduğu iddiası bir söylentiden öteye gidemiyor.
Kamuoyuna açıkça sunulan herhangi bir anlaşmanın gizli madde içereceği söz konusu olmayacağı gibi, bu durumun farkına ülkece ancak 2023 yılı sonlandığında varacağız gibi görünüyor.