John Negroni’nin Pixar teorisi hakkında “Yapımcıları bile bu kadar düşünmemiştir.” diyenlerin sayısı çokken bir yandan bu teorileri ilginç bulanlar da oldu. Ancak hepsi birer zırva değil.
Negroni’nin ortaya koyduğu teoride yapımcılar tarafından onaylanmış ve onaylanmamış bazı ilginç ama kulağa mantıklı gelebilecek bağlantılar da mevcut. Zaman çizelgesi teorisini öğrendikten sonra Pixar animasyonlarını çok daha farklı bir gözle izleyeceğinizi tahmin ediyoruz.
The Incredibles(İnanılmaz Aile) animasyonunda serbest kalan yapay zekâ teorisi, makinelerin dünyayı ele geçirmesi için bir başlangıçtı.
[SLIDER:/images/editor/default/0004/09/83a618e7fa78a338b89539c2d0b5d424246be54c.jpeg|/images/editor/default/0004/09/68da3b58e2167d01510a1321cd86f737f2a421c5.jpeg][/SLIDER]
Syndrome karakterinin oluşturduğu bir nevi yapay zekâya sahip olan robot, Pixar evreninde önemli bir gelişmeyi meydana getirdi. Animasyonda Omnidroid isimli robot, yaratıcısı Syndrome’a baş kaldırarak bağımsız bir şekilde düşünce mekanizması geliştirmişti. Teoriye göre Omnidroid yok edildikten sonra içerisindeki yapay zekâ yok olmadı ve ilerleyen animasyonlarda karşımıza çıkmak üzere evrene dağıldı.
Sonuç olarak 1960’lı yıllarda geçen The Incredibles’taki Omnidroid ve serbest bıraktığı elektromanyetik enerji, evrende büyük bir gelişmenin yaşanmasına sebep olmuştu. Tabii bu sadece Negroni’nin ortaya attığı bir teori.
Toy Story'deki oyuncaklar, serbest kalan elektromanyetik enerji sayesinde bir bilince sahip olabilmişti.
Oyuncakların bilinci, Omnidroid robotunun serbest bıraktığı elektromanyetik enerji sayesinde sağlanmıştı. Negroni'ye göre yapay zekânın bu kadar gelişebilmesindeki etken insanlardı. İnsanların enerjisi ile beslenme ve gelişme ihtiyacı duyan yapay zekânın hedefi böylelikle oyuncaklar oluvermişti.
Sonuçta oyuncaklar, insanlarda belli başlı duyguları uyandırabilirdi. Oyuncak bilinçlerinin sürdürülebilir olmasındaki etken tıpkı Monsters Inc.(Sevimli Canavarlar) animasyonundaki gibi insan duygularıydı. Negroni'nin Pixar teorisine göre insan duyguları, Pixar evrenindeki en önemli enerji kaynağıydı.
Cars(Arabalar) animasyonundaki arabalar iç organlara sahipti. “İnsansı arabalar” teorisi bizzat animasyonun kreatif direktörü tarafından onay aldı.
Çoğu kişi birer “çocuk animasyonu” olarak gördüğü için bunu yadırgamamış olabilir. Ancak Cars animasyonundaki arabaların konuşabilmesi gibi hayal ürününün parçası olan basit bir şeyin arkasında garip bir hikâye yatıyordu. Tahmin edildiğinin aksine animasyondaki arabalar iç organlara sahipti. Bir nevi makine ve biyolojik yapıdan oluşan melezler olarak geçmekteler.
Animasyonda araba kapılarının hiçbir zaman açık görünmemesinin sebebi sorulduğunda; “Kapıların açık olduğunu göremezsiniz çünkü arabaların beyinleri ve gözleri orada. Kapıları açıldığında içlerinden bir şeylerin düşmesini istemeyiz.” cevabını veren kişi ise bizzat Cars animasyonunun kreatif direktörü Jay Ward oldu. Hayal edildiği zaman akıllarda rahatsız edici bir görüntü oluşuyor.
Pixar teorisine göre arabaların iç organlara sahip olması, yapay zekânın galip geldiğini gösteriyordu.
Jay Ward tarafından onay alan bir teori daha. Animasyonda insan bulunmamasına rağmen etrafta insanlar tarafından oluşturulmuş mimari yapıların görülmesi, soylarının tükendiğine dair bir teorinin çıkmasına sebep olmuştu. Peki bütün insanlar neredeydi ve arabalar neden insanların yerine geçmiş gibi görünüyordu?
Arabalar yapay zekâ yardımıyla çok daha akıllı bir hale gelip bize ihtiyaçları olmadığına karar verirlerse dünyaya ne olacağı düşüncesi, Cars animasyonunun ilham kaynağıydı. 2100 yılında artık “gereksiz” görülen insanlardan uzakta yaşayan arabalar, insanların ve makinelerin birleşiminden oluşuyordu. Jay Ward’ın söylediklerine göre insanlar yok olurken arkalarında izlerini de bırakmışlardı. Arabaların kişilikleri, onları süren son insanlara göre şekillenmişti.
WALL-E animasyonu ise yapay zekânın dünya üzerindeki gücünü ve yaşamın geldiği son noktayı temsil ediyordu.
Cars animasyonunda makineler insanlardan ayrı yaşayabilecek kadar gelişince işler çığırından çıkmaya başladı. 2800 yılına gelindiğinde yapay zekâ resmen insanların yerini almakta başarılı olmuştu. Bu sırada WALL-E ve EVE ise dünyayı tekrardan yaşanabilir hale getirmeye çalışıyordu.
İnsanların oldukça aciz durumda olduğu ve dünyanın çöplüğe döndüğü 2800'lü yıllarda tek umut bir hamam böceği ve bitkiydi. Animasyonda görülen hamamböceği, zaman çizelgesinde bir sonraki önemli gelişmeyi meydana getirdi ve ilerleyen yıllarda böcekler dünyadaki baskın türler haline geldi.
A Bug's Life(Bir Böceğin Yaşamı) animasyonu ile dünya üzerindeki yaşam tekrardan şekillendi. Başka bir tür ile tanışmak an meselesiydi.
2898'e gelindiğinde, WALL-E animasyonundaki bitki gittikçe büyümüş ve böcekler için yaşam kaynağı haline gelmişti. Sadece böcek popülasyonu etkilense de yaşam sayısında çoğalmalar meydana gelmişti. Bir noktadan sonra böcekler, kirliliğin sebep olduğu mutasyon sayesinde daha ilkel görünümlere sahip olmuşlardı.
Yapay zekâ savaşını kaybeden insanlar da aynı şekilde bir süredir popülasyonlarını çoğaltmaya çalışıyordu. Ancak böcekler çoktan dünya üzerindeki en baskın tür haline gelmişti ve gittikçe insansı bir hâle doğru evriliyorlardı. Uzun yıllar süren mutasyon sonucunda insana benzeyen canavar türlerinin gelişmesi an meselesiydi.
İnsanlar artık yok olmuş ve yeni bir tür meydana gelmişti. Monsters Inc.'deki kapılar ise aslında geçmişe açılıyordu.
John Negroni’nin teorisine göre Monsters Inc., WALL-E’den çok daha sonra, kronolojik olarak A Bugs Life animasyonunun ardından yaklaşık 1600 yıl sonrasında geçmekte. Teoriye göre 4500 yılına gelindiğinde hayvanlar tekrardan çevre kirliliği sebebiyle mutasyon geçiriyor ve insana benzeyen canavarlar meydana geliyor.
İnsan neslinin bu sefer tamamen tükenmesinin ardından canavarlar, Monstropolis şehrinde yaşamlarını sürdürmeye devam ediyorlar. Canavarların insanlara nazaran ileri bir teknolojiye sahip olması, Monsters Inc. animasyonunun çok daha uzak yıllarda geçtiğine işaret edilmesindeki sebeplerden biri.
İnsan duygularının Pixar evrenindeki en önemli enerji kaynağı olduğundan bahsetmiştik. İnsan soyunun tükenmesi ise canavarlar ve makineler için enerji kaynağı açısından tehdit oluşturmuştu. Sonuçta enerjiye ihtiyaçları vardı ve enerji kaynağı olarak tekrardan insanlara ihtiyaç duymaktan öteye gidememişlerdi.
Böylelikle geçmişe açılacak kapılar icat ettiler ve insanların hâlâ yaşıyor olduğu geçmiş yıllar arasında yolculuk yaptılar. Bu yolculukta Sullivan isimli canavarın tanıştığı küçük kız Boo ile aralarındaki ilişki ise teorinin yapı taşlarından biri haline geldi.
Brave(Cesur) animasyonundaki cadı aslında Monster Inc.'deki küçük kız Boo olabilir mi?
Boo, çok sevdiği canavar arkadaşı Sullivan’ı çabucak unutamamış hatta takıntı haline getirmişti. Hayatının geri kalan kısımlarını ahşap kapılarla seyahat etmenin bir yolunu bulmaya çalışarak geçirdi. Boo en sonunda amacına ulaşabilmiş olsa da bu sefer başka bir sorun vardı. Hangi zaman dilimine geri döneceğini bilmiyordu.
Brave animasyonunda görülen tahtadan yontulmuş canavar ve araba figürleri, teorinin sağlamlığı için önemliydi. Toy Story animasyonuna ait “Pizza Planet Truck” ve Monster Inc. animasyonundaki Sullivan isimli canavara benzerliğiyle dikkat çeken ahşap figürler, zaman yolculuğu teorisinin kanıtları olarak gösteriliyor.
Doğruluğu tamamen açıklanmamış olsa da John Negroni'nin Pixar teorisini her yeni animasyon ile devam ettireceği düşünülüyor. Pixar teorisini takip eden animasyon sevenlerin aklında ise tek bir soru var: acaba Boo ile Sullivan bir araya gelmeyi gerçekten başarabilecek mi? Siz Pixar teorisi hakkında ne düşünüyorsunuz?