Borsada Halka Arza Giren ya da Girmeyi Düşünenler Buraya: İşin Uzmanının Anlattığı Bu Tavsiyelere Kulak Vermenizde Fayda Var

Borsaya hiç ilgisi olmayanların bile şu sıralar sık sık duyduğu, sosyal medyada halka arz videolarının viral olduğu ilginç bir dönemdeyiz. Peki neyin nesi bu halka arz, yoksa bu kadar insan aslında bir risk altında mı?

Ülke gündeminin bir sonucu olarak zaten yıllardır ekonomi bilgimiz ister istemez bir hayli gelişti. Enflasyon, devalüasyon, faiz, kur derken herkes İktisada Giriş dersi almış kadar donanımlı artık.

Türkiye Üniversitesi'nde şimdi de halka arz konusunu işlemeye başladık. Derse katılım oranı oldukça yüksek, o zaman Daktilo1984 Genel Yayın Yönetmeni ve Ekonomist Enes Özkan'ın anlattıklarına kulak kesilelim ve şu halka arz konusunun pek değinilmeyen yönlerine bir göz atalım.

Ekonomist Enes Özkan'ın anlattıklarına geçmeden önce halka arzın ne olduğuna kısaca değinelim.

Halka arzı en basit haliyle şöyle tanımlayabiliriz: Bir şirketin hisse senetlerinin -önceden bilinmeyen- çok sayıdaki yatırımcıya çağrı yapılarak satılmasıdır. Böylece şirketler öz kaynak yoluyla senet ihraç ederek(fonlama) kaynak sağlamış olur. Üç farklı halka arz yöntemi bulunuyor ancak ana konumuzdan sapmamak için bunların detaylarına girmeyelim.

Halka arzın ne olduğunu kabaca öğrendiğimize göre neden bu kadar popüler olduğuna ve risk içerip içermediğine değinebiliriz.

Sadece son 2 haftada 600 bin kişi halka arzlara dahil oldu ve sayı gitgide artıyor. En son yapılan ebebek halka arzını 4 milyona yakın kişi talep etmişti, bu furya daha devam edecek gibi.

Aslında bu duruma dışarıdan bakanlar kripto para olayına benzetiyor. Kazanç potansiyeli olduğu tüyosunu eşten, dosttan alanlar borsaya giriyor kolay gelir elde etmek için. Kitlenin finansal okur yazarlığının düşük olması ve mevcut ekonomik koşulların insanları "kolay" para kazanacakları yollarını denemeye itmesi de etken.

Şirketler, yeni birer girişimin kitle fonlama yoluna gitmesi gibi borsaya giriyor, bu ekonomik şartlarda borsanın bu yükü kaldıramayacağı da söyleniyor. Pek çok şirketin bu gidişle batabileceği, halka arzın köprüden önce son çıkış olduğunu söyleyenler de var.

Halka arzın normal şartlara başarılı iş modeline sahip olan kaynakları zaten güçlü şirketler tarafından yapılması gerekiyor, yurt dışında çoğu zaman böyle işliyor. Borçları ödemek için değil de yeni alanlara açılabilmek için giriyorlar. Tesla girdi, yüksek maliyetli iş yaptığı için batma noktasındaydı ama modeli başarılı olduğu için en değerli otomobil şirketi oldu.

2023 halka arz takvimindeki şirket sayısının ne kadar çok olduğuna ve Trader Barış Büyüktaş'ın bu konudaki yorumuna bir bakalım:

Şimdi Ekonomist Enes Özkan'ın bu konudaki düşüncelerine yer verelim:

Barış'ın yukarıdaki tweet'te yazdıkları kısmen doğru. Hakikaten halka arzı sadece borç finansmanı aracı olarak gören şirketler var. Çünkü aslında son dönemlerde kârlılıklar çok yüksek gibi gözükse de hem enflasyon muhasebesinin yapılmaması hem Türk lirasındaki değer kaybı neticesinde Türk lirası cinsinden yüksek kârlar bazen yatırım yapmak için elverişli ortamı doğurmuyor.

Burada iki şey var:
Birincisi: Tamam, şirket borçlu olabilir, sorun değil; yatırım yapacaktır, para arıyordur. Bu yatırımı ne için arıyordur? İşte yurt dışına çıkacaktır, yeni bir teknoloji geliştirecektir vs.

Bunlar artık Türk lirası cinsinden çok fazla pahalandı. Kendi kârlılığı vesairesi yetmiyor olabilir. İşin bu yönü var, yani bunun için yatırım topluyor olabilir, hisse senetlerini halka açıyor olabilir. 

İkincisi: Aslında şirketin sadece borç finansmanı için yatırım toplaması, işte halka açılma süreci var. Bu tabii sıkıntı olan yani yeni yatırım planı olmayan veya hepsi doğal olarak yeni yatırım planımız var falan filan diyor ama bunu sağlam temellere oturtmayan da çok şirket var.

Burada ikinci kısım sıkıntılı olan kısım. Normalde borsa yükselir. Aslında bu tarz şirketlerin halka açılmasını pek istemezler. Çünkü kısa vadeli bir yararı ve uzun vadeli yararı arasında bir denge kurmak zorundadırlar.

[GIPHY:JtBZm3Getg3dqxK0zP][/GIPHY]

Şimdi her şirketi borsaya alıp, kısa vadede yatırımcı toplayıp sonra uzun vadeli o şirketlerin hisse değerlerinin, şirket değerlerinin çökmesi borsada ciddi olumsuz etkiler yaratır.

Olumsuz etkilerden kaçınmak için zaten başta ince eleyip sık dokurlar bu sermaye piyasası otoriteleri. Bizde de Sermaye Piyasaları Kurulu bunu aslında yapmak zorunda. Fakat Türkiye'de bir şekilde insanların elindeki tasarruf fazlası, yabancı para birimlerine veya buna bağlı değerlenen para birimlerine kaymasın diye borsaya tabii ciddi bir yönlendirme var.

İnsanlar parasının değerini eğer bir mal alamıyorlarsa yani gayrimenkul vesaire gibi işte ev, araba, arsa, tarla falan filan gibi bir şey alamıyorlarsa getirsinler üç kuruş da olsa beş kuruş da olsa borsaya koysunlar; yine üç kuruş da olsa beş kuruş da olsa dolar, molar, euro falan almasınlar diye uğraşıyorlar.

Onun için borsaya açılan şirketlerin çoğuna ben biraz şüpheyle bakıyorum. Zaten hâlihazırda bizim borsamızda şirketlerin öz kaynak yeterliliği, öz kaynak kârlılığı vesaire gibi konular çok iyi durumda değil. Hâlâ bu tür sıkıntılı şirketler çok fazla. Bizim borsamıza sadece yeni girenlerde değil, eski girenlerde de var.

İnsanların şunun farkında olması lazım. Hisse senetleri ekranlardaki sayılar değildir ama insanlar bunu bir kısa vadeli yatırım aracı olarak gördüğü için alım satım yapmak, işte trade yapmak falan gibi bakıyor. Aslında en mantıklı olanı ve uzun vadede ciddi kârlılık getiren, uzun vadeli yatırımdır.

Bunun için de zaten temel analizlerin doğru yapılması lazım. Yani şirketin bilançosunun iyi okunması, şirketin insan kaynaklarının bilinmesi, şirketin yönetiminin, yönetim stratejisinin tamamen şeffaf olması gibi unsurlar var.

Hisse senedi aldığınız zaman sen hakikaten o şirketin ortağı olursun. Hisse senetleri şu anlama gelmiyor; yani sen bunu işte ekranda bir sayı var o artacak, o düşecek falan değil. Sen şirketin ortağısin aslında, o şirketin hakikaten karlılığınından da artık pay alacaksın. Hatta çoğu şirket önceden daha çok böyleydi. Yani hisse senedi sahiplerine çeşitli avantajlar falan sunardı.

[GIPHY:iELgumYaKNejlU8Njj][/GIPHY]

Hisse senedine sahip olmak, şirketin ortağı olmak anlamına gelir. Tabii ki her ortağın yönetimde, denetimde yetkisi bu denli fazla değildir ama bakış açısı olarak hakikaten doğru bir şey. Yani gidip o şirketin genel kuruluna katılıp hesap sormak, ki çok örnek vardır böyle; yani şirket genel kurulunda bulunan borsa yatırımcıları çok çok kereler olmuştur.

Borsa yatırımcıları, şirketin genel kurulunda ortak karar alırlar, organize olurlar; iki senenin ardından yönetim üzerinden kendileri geçebilirler şirkete. Bunu kimi zaman büyük borsa yatırımcıları küçük yatırımcıları organize ederek de yapar, kimi zaman da küçük yatırımcılar genel organize olup yapar. Yani şirketin yönetimini ele almaya varıncaya kadar. Bu da ciddi bir şey. Yani halka açıklık oranına da bağlıdır tabii. Ciddi oranda halka açık şirketlerde bir süre sonra siz o şirketin yönetimine de gelebilirsiniz hisse senedi sahibi olduğunuz için çünkü genel kurulda söz sahibi olursunuz.

Burada tabii hisse tipleri, şunlar bunlar devreye giriyor ama genelde bu böyledir. Onun için hisse senedi sahipleri hisse senedi biçimlerini, psikolojiyi, kendisinin o şirkete ortak olduğunu bilmesi, uzun vadede o şirketin başarısının kendi finansal refahını etkileyeceğini bilmesi, bunu sadece ekranda bir sayı olarak banka hesabında işte banka aplikasyonunda bir isim bir sayı kombinasyonu olarak görmemesi borsa yatırımcısı için en hayırlı olanı.

Enes Özkan, Webtekno için yanıtladı. Kendisini  Daktilo1984'te ve X (Twitter)'da takip edebilirsiniz.