Renklerin daha önce insanlar üzerinde pek çok etkisi, bilim camiası tarafından sıkça araştırılmıştı. Hatta günümüzde neredeyse her markanın kendine özel rengi ve çağrıştırdığı birtakım duygular var. Bunun günümüzde en büyük örneğini ise kırmızının, aşkı ve tutkuyu; mavinin, sakinliği ve huzuru çağrıştırmasından verebiliriz.
Tabii kişiden kişiye değişebileceği gibi genel olarak bu renklerin insan üstündeki etkisinin pek çok kişiye çağrıştırdığı duygu bu şekilde. Peki pembenin ve cezaevlerinin ortak noktası neydi de bu renk, koğuşlarda uygulanmaya başlandı dersiniz?
1960'lı ve 70'li yıllar arasında araştırmacı Alexander Schauss, pembenin insan üzerindeki psikolojik ve fizyolojik etkilerini araştırmaya karar verdi.
[VIAIMAGE][IMAGE:/images/editor/default/0004/18/3f1896749731ba8cffcf0be6ac4ba0783e33fda7.jpeg][/IMAGE][VIA:Alexander Schauss][/VIA][/VIAIMAGE]
1970'lerin sonunda P-618 adını verdiği bir pembe tonu bulduğunu iddia eden Schauss, bu rengin diğer renklere kıyasla kalp atış hızını, nabzı ve solunumu düşürmede belirgin bir etkisi olduğunu iddia etti. Tabii bu sadece bir iddiaydı ve teorisini güçlendirmesi için aynı zamanda bir deney gerçekleştirmesi gerekiyordu.
Schauss, teorisini test etmek için Amerika'nın Seattle eyaletinde bulunan Donanma Hapishanesi'nin Başgardiyanı Gene Baker ve Yüzbaşısı Ron Miller'ı ikna etti. (Hatta Baker-Miller pembesinin ismi de bu iki adamdan geliyor.)
1 Mart 1979'da yapılan araştırmanın sonuçları ise epey şaşırtıcı.
Mahkûmların yarısının pembe renkli kartona, diğer yarısının ise koyu mavi renkli kartona bakmaları istenmiş. Tam bir dakika sonra Schauss, pembe renkli kartona bakan mahkûmlara kollarını vücutlarının önüne doğru kaldırmasını istemiş ve ardından kollarına baskı uygulayarak tekrardan yanlarına indirmelerini istemiş.
Aynı olayı koyu mavi renkli kartona bakan mahkûmlardan da isteyen Schauss, daha sonra erkek mahkûmların davranışlarını izlemeye başlamıştı. Ve evet, tıpkı Schauss'un teorisindeki gibi pembe gerçekten işe yarıyordu.
Bu deneyden hemen sonra hapishanede mahkûmlar arasında hiçbir şekilde düşmanca bir davranış sergilenmemiş. Deneyin sonuçlarına göre, mahkûmların sakinleşmesi için sadece 15 dakika Baker-Miller rengine maruz kalmaları gerekli.
Bu rengin 2 farklı adı daha var: biri sarhoş pembesi, bir diğeri ise Schauss pembesi. Schauss'u anladık ancak sarhoşlar ne alaka?
İngilizcede argo olarak kullanılan "drunk tank" tabiri, alkol alıp toplumun huzurunu bozan kişilerin tutulduğu nezarethane anlamına geliyor. Küçük ilçe hapishaneleri, toplumun huzurunu kaçıran sarhoş insanları pembe nezarethaneye yolluyorlardı; hâliyle halk arasında günden güne yayılarak "drunk tank" dediğimiz argo tabir ortaya çıkmış.
Pembe rengin işe yaradığını gören yetkililer âdeta bir pembe furyası başlatarak onlar da bulunduğu ortamı Baker-Miller pembesine boyuyordu. Örneğin Texas'ta 2006 yılında tekrar tekrar suç işleyen mahkûmları pembe koğuşlara nakil ederek bir de üstüne pembe renkli mahkûm üniforması giydirmiş.
[GIPHY:8W7Bj9UyMPfxIcfu5k][/GIPHY]
Hatta bu konu artık hapishaneler arasında o kadar büyüdü ki, bazı hapishaneler resmen koğuşları çocuk odasına çeviriyor, odaya oyuncak ayı bile koyuyorlardı. Missouri'nin Dallas bölgesinde görev alan şerif Mike Rackley bu konu özelinde bir açıklamada bulunmuş:
"Temel olarak, eğer çocuk gibi davranacaklarsa ve çocukça bir eylemde bulunacaklarsa o zaman çocukça bir atmosfer yaratacağız. Ayrıca bu sakinleştirici bir şey, oyuncak ayılar yatıştırıcıdır. Bu yüzden burayı bir kreş gibi yaptık, burası bir nevi toplum içinde davranışlarını kontrol edemeyen yetişkinler için bir kreş."
Peki güncel araştırmalar bu konu hakkında ne diyor?
2014 yılına gelindiğinde Ghent Üniversitesinden İsviçreli psikolog Oliver Genschow, Schauss'un araştırmasının tam aksini iddia etti. Ekibiyle birlikte yaptığı araştırmada cezaevi kurallarını ihlal eden rastgele 59 mahkûm kullanıldı ve yarısı pembe hücrelere bir diğer yarısı da gri/beyaz hücrelere gönderildi.
3 günlük gözlemin ardından pembe renkli hücrede kalan mahkûmlarda daha az agresiflik davranışı gözlemlenmiş. Hatta günümüze ters düşse de Genschow ve ekibi "pembe rengin erkeklik algısına ters düşerek aşağılanma duygularına neden olabileceği" tahmininde bulunmuşlar.
Ancak şunu unutmamak lazım: bu deney, kültürel farklılıkları da içerebilir. Örneğin pembe renginin feminenliği çağrıştırdığı pek çok ülkede bu deney bir sonuç vermezken farklı şeyleri çağrıştıran ülkelerde sonuç farklı olabilir. Günümüzde hâlâ bu konu için kesin bir yargı yok, ayrıca siz de bu deneyi en sinirli anınızda evde bile deneyebilirsiniz.
Renkler hakkındaki diğer içeriklerimiz:
Cezaevleri hakkındaki diğer içeriklerimiz: