Enflasyon, Fakiri Daha Fakir Yaparken Zengini Neden Daha Zengin Yapıyor?

Tarihteki en önemli ekonomistlerden olan Richard Cantillon, paranın piyasaya nasıl dağıldığının insanların alım gücü üzerindeki etkisini ortaya koymuştu. Cantillon Etkisi olarak da bilinen bu etkiye gelin birlikte bakalım.

Artık asgari ücretli çalışan sayısı açıklanmıyor olsa da Türkiye'nin neredeyse yarısı asgari ücretle ya da asgari ücretin çok az üstünde bir maaşla çalışıyor. Hâliyle her yıl sonu gerçekleştirilen asgari ücret görüşmeleri ülke gündeminde büyük yer kaplıyor.

Gelecek yılın asgari ücret görüşmeleri de başlamış durumda. Halkın bir kısmı asgari ücret artsın istiyor, bir kısmı ise "Asgari ücret neredeyse hiç artmasın, asgari ücret artışı enflasyonu tetikliyor." diyor. O enflasyon nedense herkesi aynı şekilde vurmuyor. İşte bunun bir adı var, Cantillon Etkisi.

Öncelikle kimdir bu Cantillon?

Richard Cantillon, yarı İrlandalı yarı İngiliz bir ekonomisttir. Kendisi 1680'de doğmuş, gerçek anlamda politik ekonominin kitabını yazmış, girişimcilikte bugün bile geçerli fikirleri ortaya atmış, bu esnada bir dolu para kazanmış ve Avrupa ve Amerika'da yatırımlar yapmıştır. Bugün adı pek bilinmez ama. 

Peki ne demiş Cantillon?

Cantillon'un pek çok önemli görüşü olsa da bugün üzerinde duracağımız görüşü şu: Devlet yeni para bastığında bu yeni paranın dolaşım hızı ve miktarı önemlidir, kademeli enflasyon yarattığı için de gelir adaletsizliğinin daha çok açılmasına neden olur.

Aslında bu durumu küresel çapta da gördük, ülkemizde de görüyoruz. Pandemi sırasında ülkelerde ekonomik yardımlar belki de ilk kez doğrudan halka yapıldı ancak esas para yine büyük şirketlerin dişlilerini döndürmeye aktı. Bunu da neredeyse her ülke para basarak yaptı. 

İşte bu para, teknik olarak büyük şirketlerin pandemi sonrasında açıkladıkları rekor cirolara ve kârlara dönüştü. Nasıl mı? Bunu bir örnekle açıklayayım.

Diyelim ki Webtekno kapalı bir ekonomi olsun.

Bu örnekte Webtekno kapalı bir ekonomi ve kazandığımız paraları yine Webtekno'da harcadığımızı varsayıyoruz. Her şeyi de buradan alıyoruz. Daha çok bir ülke gbi düşünün. 

  1. Başlangıçta piyasadaki para miktarı sabittir. Patron, sisteme yeni para sokarak (Webtekno'yu bir ülke olarak düşünürsek devlet olup para basarak) mevcut para miktarını artırmaya karar verir. 
  2. Patron, parayı herkese dağıtmak yerine güvendiği kişilere, örneğin içerik üreticilerimizden Erkan Ceylan'a verir. Bu noktada diğer çalışanların bu durumdan haberi yoktur. 
  3. Erkan Ceylan, Webtekno'ya gelir. Parayı harcamaya başlar. O anki fiyattan ne alacaksa alır, yatırımlar yapar. Biz de parasal genişlemeden haberdar oluruz. 
  4. Fiyatlar, yeni talep miktarına yetişmek için artmaya başlar. Talep çok, arz kısıtlıysa fiyat yükselir. Bu da parasal enflasyonu doğurur. 
  5. Fiyatlar yükselirken dar ve orta gelirliler, sabit bir maaş alan kişiler herhangi bir şey için daha çok para ödemeye başladı. 
  6. Erkan Ceylan arkadaşımız her şeyi düşük fiyattan topladı, mal varlıklarının değeri arttı. Bizim ise bir şeyleri satın almamız artık daha da zor hâle geldi. 

Burada önemli olan nokta ise paranın piyasaya nasıl girdiği oluyor. Para eğer belli bir zümre ya da zenginler üzerinden piyasaya girerse, paraya ilk erişen kesim alıştan kazanıyor; daha önemlisi, enflasyondan etkilenmemiş olan fiyatlardan alım yapabiliyor. Yeterince şanslıysa ölçek ekonomisini de kullanıp en dip fiyatları bulabiliyor. Geliri sabit olan gariban vatandaş ise enflasyon ile daha da fakir hâle geliyor. 

Elbette ki zenginken daha zengin olan zümrenin harcamaları ekonomiyi canlandırıyor ve ortalama gelirler artıyor. Talep artışı iş bulmayı kolaylaştırıyor. Bu talepler de zenginlerin daha çok satış yapmasını sağlıyor. Zengin yine daha zengin oluyor, gariban ise eski alım gücünü aşmaya çalışıyor. 

Kaldı ki her şeyin fiyatı aynı şekilde değişmiyor, bazı ürünlerin fiyatı daha önce artıyor. Bu dengesizlikten dolayı bir şeyler, katma değer üretmeseler bile daha değerli görülmeye başlanıyor. Cantillon Etkisi de tam olarak bu eşitsiz enflasyon ve para akışının gelir adaletsizliğine etkisini ortaya koyuyor.

Peki asgari ücretle bu etkinin bağlantısı ne?

Cantillon Etkisi gündeme geldikten sonra çalışanların, çalışmaya devam edebilmelerini sağlayacak bir minimum gelire sahip olması gerektiği ifade edilmişti. Yazıyı Manas Destanı'na çevirmeden anlatmak gerekirse, sisteme giren para önce paraya en yakın olan kişilerin daha da iyi duruma gelmesini sağladığı bir ilk döngüden geçiyor. Para kaynağından ne kadar uzaklaşılırsa durumumuz o kadar zorlu oluyor. 

Asgari ücret belirlenirken en son asgari ücretli fayda görecek. Hatta pek çok asgari ücretli, kendisi gibi başka asgari ücretli kişilerin ürettiği ürünleri daha zamlı maaşını alamadan önce daha pahalıya almaya başlayacak. Piyasaya yeni giren para, yine en son garibana ulaşacak, öncesinde parsayı toplayan toplayacak. Sorulduğunda da "Asgari ücret arttı o yüzden fiyatlar artıyor, maaş maliyetleri arttı." denilecek. Haksız da sayılmazlar. Günün sonunda asgari ücret artışı ile asgari ücretlilerin işe gidip gelmesi mümkün olacak. Sisteme girecek paranın, kaynağa uzak olanlara çok bir katkısı olmayacak. 

Biz de "Her Şey Çok Güzel Olacak" filminde Cem Yılmaz'ın dediğini diyeceğiz: "En azından hayattayız, bu da bir şey be abi!"

Benzer kafadaki diğer içeriklerimiz için sizi şöyle alalım: