"Sayfa Yükleniyor..." Ekranlarının Ardındaki Gizemi Öğrenince Kararlarınızın Asıl Sahibinin Siz Olmadığıyla Yüzleşeceksiniz!

Her şeyi hızlı yaşadığımız ve tükettiğimiz yeni çağda “beklemek” korkulu bir rüya gibi geliyor. Yavaş yüklenen bir sayfa varsa pat diye çıkıp bir diğerine giriyoruz. Yavaş çalışan bir uygulama varsa hiç düşünmeden siliyoruz. Eh, biz böyle sabırsız olunca teknolojinin elinden gelen de psikolojimizle sinsice oynamak oluyor.

“Ulan hiçbir şeye mi biz karar vermiyoruz, hep mi psikolojimizle oynanıyor?” diye düşünebiliyoruz bazen. İşte yavaş yüklenen sayfaların psikolojimizle oynamak için uyguladığı taktikler de aynı bu türden.

Sayfalar yüklenirken beklemenin ardında yatan psikolojiyi ve bunun teknolojiyle olan etkileşimimizi gizli gizli nasıl şekillendirdiğini görelim.

Günümüz dünyasında “beklemek” yük olurmuş insana…

[GIPHY:9GwDtSxTh57FEh0OhD][/GIPHY]

Bir arkadaşımızın buluşmaya gelmesini beklerken bile oturup dümdüz etrafı izleyemiyoruz. Etkileşime girebileceğimiz başka bir şeyle uğraşıyoruz hemen. Bu da genellikle telefon oluyor. Beklemek, ruhumuzu emiyor âdeta.

[GIPHY:sPpJarux1SEQhr4zlx][/GIPHY]

Beklemekten şikâyetçi insanlar için uygulanan zekice bir taktiği anlatalım size. Teksas’taki Houston havaalanında, bagajlarını almak için bekleyen yolcular sık sık şikâyet ediyordu.

Bu şikâyetlerin önüne geçmek için bagaj alım noktasını, havaalanının en uzak köşesine taşıdılar! Böylece yolcular pasif bir şekilde beklemeyecek, o vakti yürüyerek geçirecekti.

Dijital dünyada 100 milisaniyelik beklemenin bile bir maliyeti var.

Dijital pazarda hız, çok önemli bir rol oynuyor. Her şeye hızlı bir şekilde erişebildiğimiz dijital dünyada, tüketiciler olarak beklemeye tahammülümüz yok. Araştırmalara göre Amazon’un internet sitesindeki sadece 100 milisaniyelik bekleme süresi, satışlarda %1’lik kayba yol açıyor.

Başka bir örnek verecek olursak; Google arama sonuçlarında yarım saniyelik gecikme, trafikte %20’lik bir düşüşe yol açıyor. Mobil uygulamalarda ise yükleme süresi 3 saniyeden uzun sürerse kullanıcıların %53’ü uygulamayı kapatılıyor.  

Hatta kullanıcıların %62’si, yavaş performans gösteren uygulamaları siliyor. Dört örnek de dijital çağdaki zamanın önemini kanıtlar nitelikte.

Geliştiriciler, yükleme sürelerini yönetmeye çalışıyor.

Hatırlarsanız daha eski zamanlarda, kum saati sembolü vardı. Daha sonra, yüklenmenin ne kadar ilerlediğini görmemiz için çubuklar kullanıldı. Hatta mouse imlecini en son durduğu yere koyup beklerdik hızını ölçmek için.

Ancak çubuklar değişken ağ hızı ve cihaz performansı gibi nedenlerle gerçekçi olmayan süreler veriyordu. Dijital cihazlarla etkileşimimiz arttıkça daha etkili çözümler arandı.

Dönen yuvarlaklar bunlardan biriydi ancak kullanıcıların bekleme süresini artırmaya yardımcı olmuyordu. Daha sonra ortaya, “skeleton loaders” (iskelet yükleyici) çıktı.

Yukarıda gördüğünüz üzere ana hatlar olarak görülebilen iskeletler, yüklenecek içeriğin yapısını taklit ederek bir fikir veriyor. Böylece kullanıcılar daha sabırlı olabiliyor ve kesintisiz bir etkileşim olanağı sunuyor. Beyniniz o sırada, birazdan yüklenecek sayfalarla ilgili düşünmeye başlıyor.

Teknoloji ilerledikçe beklentilerimiz de artıyor.

[GIPHY:nY5e7Y1B91ORtuRZNo][/GIPHY]

Muhtemelen ileride iskelet yükleyiciler bile yeterli gelmeyecek. Daha hızlı ağ, depolama ve bilgi işleme isteyeceğiz. Bunun bir sonu hiçbir zaman olmayacak.

Her şeyi yapabildiğimiz; 70 çekirdekli, 20 TB, 6G özelliklerine sahip sanal gözlüklerimizin yavaşlığından şikâyet edeceğiz. Bilişim teknolojileri de bu beklentilere karşılık vermek için hiç durmadan yeni yollar arayacak.

Kaynaklar: Viral Chatter, Psychology of Games

Beklemenize fırsat vermiyoruz. Hemen aşağıdaki içeriklerimize geçebilirsiniz: