Ayasofya'nın Başına Gelmeyen Kalmadı: Son Dönemde Yapılan Bu Tahribatlar Tepki Topluyor!

Ayasofya, insanlığın ortak mirası. İçinde hepimize ait bir şeyler bulurken yüzyıllar öncesine de ışık tutmasıyla bulunmaz bir dokuyu temsil ediyor. Fakat Ayasofya’nın kaderinden midir bilinmez, başına gelmeyen kalmadı.

Her geçen gün yeni bir gelişmeyle karşılaşıyoruz. Daha neye, ne kadar şaşırabiliriz dediğimiz noktada şaşkınlığımızı ikiye katlayan bir şey muhakkak oluyor. İşte onlardan biri de son günlerde gündemi meşgul eden Ayasofya tahribatları.

Tarihimiz için önemi bir sembol olan Ayasofya’yı tıpkı diğer yapılar gibi korumak hepimizin asli görevi. Fakat son yıllarda kapısının kırılmasından duvarlarının aşındırılmasına kadar başına gelmeyen kalmadı.

2020'de müzeden camiye dönüştürüldü, kimi bunu desteklese bile kimisi de karşı çıktı.

15 asırdır ayakta olan Ayasofya, tarihi boyunca üç kez inşa edilmiş bir anıt olarak dikkat çekiyor. Günümüzdeki hâli "Üçüncü Ayasofya" olarak bilinen yapı, ilk olarak Roma İmparatorluğu'nda Hristiyanlığın resmî din olarak kabul edildiği I. Konstantin döneminde başlatılan bir proje olarak ortaya çıktı.

İstanbul'un yedi tepesinden birincisi üzerine ahşap çatılı bir bazilika olarak inşa edilen bu yapının, "Büyük Kilise" adı altında 360 yılında II. Konstantin tarafından açılışı yapıldı. Ancak 404 yılında çıkan isyan ve yangın sonucunda büyük zarar gördü ve bu ilk Ayasofya'dan günümüze herhangi bir kalıntı ulaşmadı.

İkinci Ayasofya, II. Theodosius tarafından birincisinin yerine inşa edildi ve 415 yılında ibadete açıldı.

Yine ahşap çatılı bir bazilika olarak inşa edilen bu yapı, 532 yılında Nika Ayaklanması sırasında isyancılar tarafından yakılıp yıkıldı. İmparator Jüstinyen, isyanın ardından daha büyük ve görkemli bir Ayasofya inşa etmeye karar verdi.

Üçüncü ve günümüzdeki Ayasofya, Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından 532-537 yıllarında inşa edildi. Tarihi boyunca isyanlar, savaşlar ve doğal afetler nedeniyle birçok kez hasar gördü.

1204'te 4. Haçlı Seferi sırasında şehir ve Ayasofya, büyük yıkıma uğradı ve Haçlılar tarafından yağmalandı. Latin işgali sırasında Roma Katolik Kilisesi'ne dönüştürüldü, ancak 1261'de Doğu Roma idaresi tekrar sağlandı.

Osmanlı İmparatorluğu'nun fethinden sonra Ayasofya, Osmanlı hükümdarları tarafından önemli bir simge olarak kabul edildi.

Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethinden itibaren sürekli bakım ve onarımlarla daha sağlam hâle getirildi. Mimar Sinan'ın eklemeleri ve düzenlemeleri, bu tarihi eserin ayakta kalmasında önemli bir rol oynadı.

Peki böylesine önemli bir tarihe sahip bu yapının başına son yıllarda neler geldi?

Meşhur kapısı büyük oranda tahrip edildi.

Ayasofya'nın tarihî 'İmparator Kapısı' tahrip edilmiş, insanların kapıdan bir parça yiyerek kutsandığı söylenmişti. Elbette insanların kapıyı 'yediği' gerçeği yansıtmıyor fakat geçtiğimiz yıllarda kapının üzerindeki ahşap madalyonun büyük hasar aldığı kaydedildi.

Binlerce yıllık duvarlar aşındırıldı.

Müze hâlindeyken duvarlara zarar gelmesin diye flaşla fotoğraf çekmek bile yasakken şu anda duvarlar aşınmış durumda.

2022 yılında haberlere konu olan bu olayda insanların elleriyle duvarı sürterek aşındırdığı, kimilerinin de duvardan bilerek parça aldığı görüntüler kaydedilmişti.

Şu anda gündemde olan meselelerden biri de giriş ücretinin turistlere €25 olması.

Ayasofya, geçtiğimiz günlerde ziyaretçilere ücretli girişle gündeme geldi. İbadet alanı dışındaki kısımlar ziyaretçilere ücreti mukabilinde gösterilecek. Üstelik eleştirilen bir diğer nokta da asırlık yapıya kepenk kapatarak dükkan muamelesi yapılması.

O etkileyici mimarisiyle ünlü Ayasofya'nın mimari yapıları tek tek yol oluyor. Bunlardan en can alıcısı, taşlı yolun artık kullanılmaması.

[SLIDER:/images/editor/default/0004/24/c80757aed9690c897724676b6087fa63b37e314f.jpeg|/images/editor/default/0004/24/83232c4a500759ebdc6099702b2455f7d0c9020d.jpeg][/SLIDER]

Etkileyici bir görüntüye sahip olan ve Roma döneminden miras kalan taşlı yolun üstünün laminent parkeyle kaplanması sosyal medyada bardağı taşıran son damla oldu. Asırlık taşlı yola temizlik açısından kolaylık olsun diye böyle bir uygulama yapıldığı düşünülüyor.

Sanat tarihçisi Oğuzhan Karadirek, yapılan uygulamanın estetik açıdan pek çekici olmadığını belirtirken aynı zamanda Ayasofya'nın zamanla yıpranmış yapısını düşünerek böyle bir adımın atılmış olabileceğini ifade ediyor.

Karadirek, parkelerin altına taşların zarar görmemesi için eklenen yumuşak bir materyale dikkat çekiyor. Ancak konuyla ilgili yetkililerden henüz herhangi bir açıklama gelmiş değil.

Su haznesinin kırılıp içine ayakkabı koyulduğu görüntüler de bir ara gündem olmuştu.

Her ne kadar fotoğrafın geçmişe ait olduğu açıklaması gelse de tarihî dokuya yaşatılan tahribat gözler önünde. Her milletin tarihi için önem arz eden Ayasofya, tahribatlarla gündeme gelmeye devam ediyor.

Bu gidişle de hasarlar, restorasyon adı altında tarihî dokuları yok etmek devam edecek gibi görünüyor. Umuyoruz ki böylesi değerli bir yapıya gereken özeni verebilir, onu hak ettiği gibi koruyabiliriz.

Ayasofya ile ilgili diğer içeriklerimiz: