Bir Dönem Orta Asya’da Hakimiyet Süren Harezmşah Devleti ve Moğollarla Olan Amansız Mücadelelerinin Hikâyesi

Harezmşah Devleti, 1077-1231 yıllarında Harezmli Türkler tarafından kurulmuş ve önce Büyük Selçuklu Devleti'ne bağlı özerk bir şekilde yönetilmiştir. Daha sonra, Büyük Selçuklu Devleti'nin dağılmasıyla bağımsızlığını ilân ederek Orta Asya'da hüküm sürmüş ancak bu hüküm süresi çok da uzun olamamıştır. Moğol İmparatorluğu ile olan mücadelesi güçlerini kaybettirmiştir. En sonunda, Yassıçemen Savaşı ile yıkılmışlardır.

Orta Asya'da yer alan Harezm bölgesinde kurulmuş olan Harezmşah Devleti, Türk-İran geleneklerinden oluşan bir devlettir. Genel olarak Türkçe konuştuğu bilinen Harezm halkının, aynı zamanda Frasça diline ve İran kültürüne hâkim olduğu da bilinmektedir. Kaynaklara göre; 1077-1231 yılları arasında hüküm sürmüş ve dört kez başkent değiştirmişlerdir. Bunlar; Köhne Ürgenç (1077–1212), Semerkant (1212–1220), Gazne (1220–1221) ve Tebriz (1225–1231) şehirleridir.

Anuş Tiğin ile başlayan valilik görevleriyle mücadelelerini sürdürmüşlerdir. Büyük Selçuklu Devleti yıkılana kadar tam anlamıyla bağımsızlık kazanamayan Harezmşahlar, İl Arslan döneminde bağımsızlık kazandığında ise Moğol istilaları Harezmşahlar'ı yıkılmaya yaklaştırmıştır. Bağımsızlık mücadelesinden Moğol istilasına kadar geçen tarihî süreç oldukça ilgi çekici diyebiliriz.

Harezm bölgesi, Harezmşah Devleti'nin temellerinin atıldığı yer

Harezm bölgesi; Ceyhun Nehri'nin döküldüğü ve Aral Nehri'nin güneyinde yer alan bölgedir. Günümüzdeki Özbekistan ve Türkmenistan sınırları içerisinde yer almaktadır. Özellikle Batı Türkistan için önemli bir yerleşim yeridir. Bölge, Sultan Tuğrul döneminde (1037-1063) Büyük Selçuklu Devleti topraklarına katıldı. Sultan Alparslan döneminde (1063-1072) gerçekleşen Mangıçlar Seferi (1065) ile bölgede hâkimiyet tamamen Selçuklu Devleti'ne geçti. Harezm bölgesi, Ortaçağ’ın en önemli ticaret yollarından biri olan Baharat Yolu'nun üzerinde olması nedeniyle büyük önem kazanıyordu. 

Peki bu bölgenin hâkimiyeti nasıl sağlanıyordu derseniz, Selçuklu Devleti tarafından atanan valiler bölgede yönetimi ele alıyordu. Burayı yönetenlere de Harezmşah ünvanı veriliyordu. Bölgenin yönetimi; Vali Anuş Tiğin (1077-1097) ile başlayıp, babadan oğula geçerek Celaleddin Harezmşah (1220 - 1231) ile son bulmuştur. 

Vali Anuş Tiğin ile Harezmşah Devleti'nin kökleri oluşmaya başladı

Harezm bölgesinin ilk valisi Anuş Tiğin olmuştur. Anuş Tiğin, Harezmşah Devleti'nin atası olarak biliniyor. Çünkü, sonraki yedi yönetici Anuş Tiğin'in soyundan gelmektedir. Anuş Tiğin, eğitilmek üzere Büyük Selçuklu Devleti tarafından esir alınan Harezmli bir Türk'tür.

Bilge Tiğin'den saray terbiyesi eğitimi aldıktan sonra, Büyük Selçuklu Sultanı Melihşah döneminde (1072-1092) saray hizmetinde bulmuş ve daha sonra devşirildiği yer olan Harezm bölgesine vali olarak atanmıştır. Görevini yerine getirirken Harezm halkının ve Selçuklu Sultanı Melihşah'ın güvenini kazanmayı başarmıştı. 

Anuş Tiğin vefat ettiğinde, oğlu Kudbeddin Muhammed (1097-1127) yeni vali olarak Harezm bölgesine atandı. Babasının izinden giderek halkın güvenini o da kazandı. Öyle ki, halk Kudbeddin Muhammed'i lideri olarak görmeye başlamıştı. Ancak Kudbeddin Muhammed'in ömrü bağımsızlık mücadelesi vermeye yetmedi. Vefat ettiğinde yerine, aynı eğitimleri almış olan oğlu Atsız (1127-1156) vali olarak atandı. 

Atsız'ın yönetimiyle Harezmşah Devleti'nin kuruluş mücadelesi resmen başladı

Atsız, iyi bir yönetici ve askerdi. Babası ve dedesinden farklı olarak kendisini Harezmşah halkının lideri, hatta sultanı olarak görmekteydi. Bu düşüncesiyle, Selçuklu Sultanı Sencer döneminde (1118-1157) otoritenin zayıflamasından faydalanarak ona bağlı kalmadan bağımsız hareket etmeye ve Harezm bölgesinin sınırlarını genişletmeye başlamıştı bile. Atsız'ın bağımsızlık hareketleri Sultan Sencer'i kızdırıyordu ve gerginlikler gittikçe tırmanıyordu.

En sonunda Sultan Sencer ordusuyla beraber Harezm bölgesine gelerek Atsız'ı mağlup etti. Bu mücadele de başarısız olan Atsız valilik görevinden alındı ve bağımsızlık hareketlerini bastırması için vali olarak Süleyman Bin Muhammed atandı. Oldukça sert yöntemler kullanılmasıyla Harezm halkının huzursuzluğu arttı ve Atsız bu fırsattan yararlanmak için bölgeye tekrar hâkim olmaya çalıştı. 

Büyük Selçuklu Devleti gücünü kaybedince Harezmşah Devleti'nin kurulmasının önünde engel kalmadı

Selçuklu Devleti'nin Karahanlılar ile savaş hâlinde olmasıyla, Atsız için bir fırsat doğmuştu. Nişabur bölgesini ele geçirip, Selçuklu Devleti'nin Horosan bölgesine doğru çekilmesine sebep oldu. Bununla kalmadı, adına hutbeler okutarak kendisini tam anlamıyla Selçuklu Sultanı olarak görmeye başladı diyebiliriz.

Sultan Sencer, her ne kadar otoritesini gün geçtikçe kaybetsede Atsız'ı tekrar mağlup etmeyi başardı. Artık her ikiside yaşlanmıştı. Atsız vefat ettiğinde, yerine yeğeni İl Arslan (1156-1172) geçti. Sultan Sencer ise 1557 yılında vefat ettiğinde Büyük Selçuklu Devleti resmen yıkıldı.

 

İl Arslan yönetime geçtiğinde bölgede ki güç dengeleri değişti

Büyük Selçuklu Devleti'nin yıkılmasıyla, devlete bağlı olan valiler teker teker bağımsızlıklarını ilân etmeye başladı. İl Arslan ise, kendisini Selçuklu Devleti'nin mirasçısı olarak görüyordu. Diğer beylikleri kendi tarafına çekerek, tam bağımsız ve güçlü bir Harezmşah Devleti kuruldu.

Sınırlarını gittikçe genişletmeye başladılar. Çok yakınlarındaki tehlike olan Kara Hitaylar ile savaş halindeydiler. Fakat, İl Arslan bu savaşın galibi olamadan vefat ettiğinde yerine oğlu Alâaddin Tekiş (1172-1200) geçti. 

Alâaddin Tekiş, Kara Hitaylılar'ı mağlup ederek gücünü arttırdı. Bununla da kalmadı, Kanglı ve Kıpçak Türkleri'ni hâkimiyeti altına aldı. 1182’de Mâveraünnehir'i işgal ederek Harezmşah Devleti'nin sınırlarını genişletmeyi başardı. Alâaddin Tekiş'in asıl büyük başarısı bu değildi. Tarih 1194'ü gösterdiğinde, Selçuklu Sultanı III. Tuğrul’u mağlûp ederek bütün Irak'ı ilhak etti. 

Otrar Faciası'nda yaşananlar Harezmşah Devleti'ne büyük zarar verdi

Alâaddin Tekiş vefat ettiğinde, yerine oğlu Alâaddin Muhammed (1200-1220) geçmiştir. Alâaddin Muhammed döneminde Harezmşah Devleti yükselişte idi. Semerkant, Maveraünnehir ve Azerbaycan gibi stratejik öneme sahip bölgeler fethedildi. Bununla kalmayıp, 1212'de Karahanlı Devleti'ne son verilerek tüm toprakları Harezmşah Devleti'ne katıldı.

Topraklarını genişletmeye başarıyla devam eden Alâaddin Muhammed'in en büyük hayali ise, Çin'i de kendi topraklarına katmaktı. Fakat bilindiği üzere bu tarihlerde Çin, Moğollar'ın hâkimiyeti altındaydı. Bu nedenledir ki, Alâaddin Muhammed hayalini gerçekleştirmek yerine Moğollar ile barış hâlinde olabilmek için ticaret anlaşmaları yapıldı. 

Ancak bu barış durumu uzun sürmemişti. Otrar bölgesinde yaşanan bir kervan olayı Moğollar ile olan barış ortamına zarar verdi. Bu durumun asıl nedeni, Otrar valisi İnalcık'ın Moğollar'ın ticaret adı altında casusluk yaptıklarını düşünmesiydi. İnalcık, bir Moğol kervanını basarak birçok kişi öldürttü. Bazılarının ise sakallarını yakıp Moğol İmparatoru Cengizhan'a gönderdi.

Bu durum, Harezmşah Devleti ve Moğol İmparatorluğu arasında gerginliklerin artmasına neden oldu. Cengizhan, İnalcık'ın kendisine gönderilmesini istedi. Alâaddin Muhammed ise bu haberi getiren elçinin başını keserek Cengizhan'a geri gönderdi. Bu olayda tarihte Otrar Faciası olarak yer aldı. Resmen Moğollar'a savaş ilânı yapılmıştı. 

Moğol İmparatorluğu ile başlayan savaş Harezmşah Devleti'ni sona yaklaştırdı

Otrar Faciası'nın ardından Moğol İmparatoru Cengizhan, Harezmşah Devleti'ni kuşatmaya başlamıştı. Ele geçirdiği her bölgeyi yağmalayarak, askerlerin hepsini öldürmüştü. Hatta Harezmli askerlerin kafataslarından kule yaptığı bile söyleniyor. Alâaddin Muhammed ise Hazar Denizi'nde bulunan bir adaya saklanarak vefat etti. Son Harezmşah lideri olan oğlu Celaleddin Harezmşah (1220-1231) babasının yerine geçti. 

Celaleddin Harezmşah, Pervan Muharebesi'nde Moğol ordularını tarihte ilk defa yenen hükümdar oldu. Moğol imparatorluğu ise, kurulduğu tarihten itibaren ilk defa savaş kaybetmiş oldu. Fakat bu başarı uzun sürmedi. Cengizhan ordularıyla beraber Celaleddin Harezmşah'ın üstüne gitti ve Celaleddin Harezmşah Hindistan içlerine doğru kaçtı.

Moğol tehlikesi azalınca Celaleddin Harezmşah topraklarına geri dönüp yönetimine devam etti. Tebriz ve çevresine doğru ilerleyerek Harezmşah Devleti'ni eski gücüne kavuşturmak istiyordu. Ancak istediği gibi olmadı. Çünkü Eyyübiler (1171-1250) ve Anadolu Selçuklu Devleti (1077-1308) ile komşu olmuştu. Yani bölgenin sahipleri vardı.

Yassıçemen Muharebesi (1230) ve Harezmşah Devleti'nin yıkılışı

Celaleddin Harezmşah'ın yayılma politikasına karşı, Anadolu Selçuklu Devleti ve Eyyübiler birlik olmuştu. Çünkü Moğollar, doğudaki Harezmşah topraklarını birer birer ele geçiriyordu. Celaleddin Harezmşah ise batıda yeni topraklar elde etme düşüncesindeydi. Ahlat'ı ele geçirme girişimleri, Anadolu Selçuklu Devleti Sultanı I. Alâeddin Keykubad (1220-1237) tarafından hoş karşılanmadı. Bunun sonucunda Yassıçemen Muharebesi (1230) başladı. 

Anadolu Selçukluları karşısında yenilgiye uğrayan Celaleddin'in vefatıyla da, Harezmşah Devleti tarih sahnelerinden silindi. Harezm halkı ise, Moğol istilasından kaçarak Anadolu Selçukluları'na sığındı. Son olarak; Harezmşah Devleti, Türk Devletleri tarihinde önemli bir yere sahip oldu. 

Kaynaklar: Kültür Portalı, UNESCO Digital Library, Medium

Bu tarz içeriklerden hoşlanıyorsanız şunları da okumak isteyebilirsiniz: