Deniz Fenerlerinin Çoğunda Neden Beyaz Üstüne Kırmızı Şeritler Bulunur?

Deniz fenerleri, eski zamanlardan beri denizcilerin görüşünde büyük rol oynamış ve onları olası tehlikelerden korumak için âdeta denizin vazgeçilmez nöbetçileri olmuşlardır. Peki bu fenerlerin üzerindeki kırmızı şeritlerin sırrını hiç merak etmiş miydiniz?

Uzunlukları sayesinde kilometrelerce öteden fark edilebilmeleri ve özellikle gece görüşünde, denizcilerin işini kolaylaştırmalarına şüphe olmayan bu deniz fenerlerinde, ağırlık olarak kırmızı rengin tercih edilmesi kulağa ilk etapta manasız gelebilir.

Ancak işin içine girince, bu rengin tesadüfi bir seçim olmadığına net bir biçimde tanıklık edeceksiniz.

Öncelikle deniz fenerlerinin renklerinden ziyade kendi oluşum amaçlarına bakalım.

Deniz fenerleri, denizcileri potansiyel tehlikelere karşı uyarmak ve bir limana veya limana giden yolu belirtmek gibi amaçlara sahiptir. Deniz fenerleri, ilk etapta tepelerinin üzerinde yanan ateşlerden ibaretti ancak zaman içinde bu tasarım değişiklik gösterdi ve özel olarak tasarlanmış binalar hâline geldi.

Deniz fenerlerinin tasarımlarının yanında bulundukları konum da bir hayli önemlidir. Şöyle ki denizde, deniz fenerinin yüksekliği ayırt edici bir noktadır. Daha yüksek mesafelerden görülebilen daha yüksek bir deniz feneri de gemilerin tepki süresini arttırır ve olası bir felakete karşı uyarı görevi görür.

Fakat deniz feneri tasarımları gelişmeye devam ettikçe görünürlüğün tek belirleyicisinin, sadece yükseklik olmadığı ortaya çıktı.

[GIPHY:KgVyu7Gf86wCD9YExt][/GIPHY]

Yüksekliğin yanında ışık faktörü de hayati bir öneme sahiptir. Örneğin tek bir ışık kaynağı, enerjisini her yöne eşit bir şekilde dağıtır ve bu da uzaktaki bir gözlemcinin toplam parlaklığın yalnızca çok küçük bir kısmını algılayabileceği anlamına gelir. 

Yani parlaklığın arttırılması, onu uzaktan daha görünür hâle getirmez. Bu noktadaki çözüm ise ışık enerjisini belirli bir yöne yönlendirmek olur. Bunun için kullanılan ilk yöntemlerden biri, ışık kaynağını parabolik bir reflektörün içine hapsetmektir.

Bu, reflektöre çarpan ışığın tek bir yönde yoğunlaşmasını ve yanıp sönen ışığın, birden fazla yönden görülebilmesine olanak sağlar. Fakat yenilikler bununla da sınırlı değildir. 

Augustine Jean Fresnel, ışık ışınlarının gerekli boşluklara tutarlı açılarla girip çıkmasını sağlamak için merceklerde kullanılan parçaları oymayı düşündü ve Fresnel lensini ortaya çıkardı.

Fresnel lensi, diğer lenslerle birleştiğinde neredeyse tüm ışığı yakalar ve parabolik reflektörü kullanılmaz hâle getirir. Yani bu fikir, gecenin karanlığında denizde yaşanması olası kazaları önlemede bir hayli etkili olur.

Deniz fenerlerinin aydınlatması oldukça parlaktır fakat bu parlaklık, sadece gece görüşünde etkilidir.

Örneğin Güneş'in parlaklığı da gün ışığının parlaklığını gölgede bırakır. Tam da burada deniz fenerlerinde kullanılan renkler devreye girer. Bu yapılar tuğla veya taştan yapılmış olsalar bile çoğunlukla arka planlarıyla kusursuz bir şekilde bütünleşir.

Uçurum, dağ, tarla, orman, gökyüzü gibi arka planların arasında kaybolmamak için kırmızı beyaz onlar için bir forma niteliği taşır ve bu da yüzyıllardır bir gelenek hâline gelmiştir.

Bu sebeple karakteristik renklerde şeritler kullanılır ve bu renkler, gündüz görünürlüğünün artmasına olanak sağlar. Yani Fresnel’in merceği gece görüşünde büyük rol oynarken gündüzleri bu rolü üstlenen kırmızı boyadır. 

Kaynaklar: Casual Navigation, The Lighthouse Preservation Society

İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: