Elimizdeki çizgiler, sebepsizce orada duruyormuş gibi görünse de vücudumuzdaki diğer tüm özelliklerimiz gibi tabii ki de bir amaç uğruna varlar.
“Palmar fleksiyon kırışıklıkları” olarak da bilinen bu çizgilere neden sahip olduğumuzu, olmasalardı ortaya ne gibi şeylerin çıkacağını bilimsel yollardan açıklayalım.
Rastgele görünen çizgilerin, sınıflandırması bile var.
Elinize baktığınızda belirgin olarak 3 farklı çizgiyi görebilirsiniz. En üstteki yatay çizgi “distal palmar kıvrımı”, altındaki “proksimal palmar kıvrımı”, proksimal palmar kıvrımından başlayarak bileğe kadar uzanan ise “tenar kıvrım”.
Avuç içlerimizdeki çizgiler, önemli bir göreve hizmet ediyor.
Eller, dış organlarımız arasında en çok çalışanlar arasında. Her gün onlarla yaptığınız tüm aktiviteleri bir düşünün… Ucu bucağı yok. Bu fiziksel aktivitelerin tümünü gerçekleştirmek için ise avuç içlerindeki kırışıklıklara ihtiyacımız var.
[GIPHY:lHkNasVrCbFaYLCYnA][/GIPHY]
Bebeklerin anne karnında 12 haftalık olduğu dönemde oluşmaya başlayan avuç içi çizgileri sayesinde avuç içi derimiz sıkışıyor ya da geriliyor.
Çizgiler olmasaydı diğer türler arasında dezavantajlı konuma düşüp kaybolup giderdik.
Kıvırma, germe, katlama, bükme, yumruk yapma gibi el hareketlerini kırışıksız yapamazdık. Hâl böyle olunca geçmiş dönemlerde ne araç-gereç yapabilirdik, ne sopa tutabilirdik, ne kavga edebilirdik... Uygarlık bile kuramazdık yani!
Ayrıca bu çizgilere sahip olmasaydık avuç içi ile parmaklar altında sarkmış, gevşek deri torbaları olurdu. Yani hem birçok hareketi faaliyete geçiremezdik hem de rahatsız edici bir görüntü ortaya çıkardı.
Vücudunuzla ilgili sizi şaşırtacak daha çok bilgi için diğer içeriklerimize göz atabilirsiniz: