Bu durum, 86 milyar nöron ve 10 trilyon sinapsla kaydeden beynimizin anıları işleme biçimi ve psikolojimiz üzerinde derin etkileri olan karmaşık mekanizmasından kaynaklanıyor.
Anılara dair pek çok çalışma mevcut olduğu için farklı sebepleri de mevcut. Kötü anıları saklama eğilimi yaşa göre bile değişiyor. Nasıl yani?
Beynimizdeki anı işleme mekanizması nasıl işliyor?
[GIPHY:YgwpvI8Esfm1jaMNbr][/GIPHY]
Beynimiz, yaşadığımız her olayı bir dizi elektriksel ve kimyasal süreçle işliyor ve depoluyor. Ancak tüm anılar eşit yaratılmıyor. Özellikle duygusal yoğunluğu yüksek olan anıların, beynimizin limbik sistem dediğimiz bölümünde daha derin izler bıraktığını gösteriyor.
Limbik sistem, duygularımız ve hafızamız üzerinde büyük rol oynayan hipokampüs ve amigdala gibi yapıları içeriyor. Özellikle amigdala, tehdit algısı veya stresle ilgili anıları işlerken devreye giriyor ve bu anıların beyinde daha kalıcı hâle gelmesine neden oluyor. Yani bir anının kalıcılığı, o an yaşadığımız duygusal tepkinin şiddetine bağlı olarak artabiliyor.
Kötü anılar, genellikle yüksek duygusal içeriğe sahip olduğu için beyin tarafından "önemli" olarak işaretleniyor.
[GIPHY:ON42qzuZqLJFU9gcrf][/GIPHY]
Psikolojik olarak baktığımızda, bu tür anılar bir savunma mekanizması olarak işlev görüyor. Tehlikeli veya üzücü bir olay yaşandığında, beyin gelecekte benzer durumlardan kaçınmak veya daha iyi tepki vermek için bu anıları öncelikli olarak saklıyor.
Dolayısıyla stres, korku veya acı içeren anlar, beyinde daha fazla "alan" kaplıyor ve unutulmaları daha zor hâle geliyor.
Stres anında salgılanan adrenalin ve kortizol hormonları, anıların beyinde pekiştirilmesine yardımcı oluyor.
Hormonlar, özellikle zorlu veya travmatik bir deneyim sırasında, anıların daha detaylı ve kalıcı olarak saklanmasına neden olan sinaptik bağlantıları güçlendiriyor. Araştırmalar, bu hormonların yüksek seviyelerinin, özellikle kötü anıları hatırlamamızda önemli bir rol oynadığını ortaya koymakta.
Bu durum, evrimsel bir perspektiften, atalarımızın tehlikeli durumları hatırlayarak hayatta kalma şanslarını artırmış olabileceğini de düşündürüyor.
İşin içinde yaş faktörü de var.
[GIPHY:ozeqtdoadbST5DUm6C][/GIPHY]
Duygusal olarak bakarsanız hepimizin en kötü dönemi 20-30 yaş arası gösterilebilir. Yani aslında gençler, olumsuz anılara daha çok dikkat ediyor. Belirsiz bir gelecek için daha fazla bilgi toplamaları ve geleceklerini yönetmek için çok daha şey hatırlamaları da bu sürece etki ediyor.
Yaşlandıkça ise insanlar şimdiki zamanı daha fazla yaşayabiliyor, olumlu anlara odaklanarak o anın iyi hissettirmesini sağlıyorlar. Böylelikle de olumsuzlukların üzerinde çok durulmayarak hafızaya da kalıcı şekilde kazınmıyor.
Kötü anılarımızı uzaklaştırmak için ne yapabiliriz?
[GIPHY:Yo5YxmoAqhQzRjdUh7][/GIPHY]
Eğer bu durum gerçekten hayatınızı olumsuz yönde etkiliyorsa yapabileceğiniz bazı şeyler var. Gevşeme tekniklerinin de ötesinde aslında kötü bir anınızı hatırladığınızda öncelikle onu neyin tetiklediğine bakın. Bu yer mi, koku mu yoksa bir ses mi?
Korkuyu neyi tetiklediğinizi fark ettikten sonra ise artık hayatta olduğunuzu ve o anın geride kaldığınızı kendinize daha net gösterebilirsiniz. Derin nefes alma tekniklerini kullanarak da bu durumu atlatmaya yardımcı olabilirsiniz.
Unutmayın ki kötü anılarımızın kalıcılığı hem evrimsel bir gereklilik hem de biyolojik bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor.
[GIPHY:OR1On7xTz9m2wmtGVs][/GIPHY]
Bu bilgiyle de gelecekteki deneyimlerinize dair anılarınızı daha iyi yönetebilir ve belki de zihninizdeki olumlu anıları güçlendirecek stratejiler geliştirebilirsiniz. Anılarımızın rengini belirleyen bizleriz; dolayısıyla zorlayıcı anları nasıl hatırlayacağımız ve onlardan nasıl dersler çıkaracağımız konusunda daha da bilinçli olabiliriz.
Okumadan geçmek istemeyeceğiniz diğer içeriklerimiz: