1925 yılının ocak ayında Alaska'nın Nome kasabası, korkunç bir difteri salgınıyla yüz yüze geldi. 1.400 kişilik küçük kasabada 7 hayatını kaybetti, 19 kişi hastalandı ve 150 kişi enfekte olma riski altındaydı.
Ancak tam bu sırada, köpek Balto devreye girdi ve kasabanın kurtuluşuna öncülük etti...
Hey şey nasıl başladı?
Difteri, özellikle çocuklar arasında ölümcül bir hastalıktı. 1921 yılında sadece Amerika'da 15,000'den fazla kişi bu hastalıktan hayatını kaybetmişti.
İzole durumda olan Nome kasabası ise bu hastalığı tedavi edecek imkâna sahip değildi ve kış şartları, seyahati neredeyse imkânsız hâle getirmişti.
Nome'a en yakın tren istasyonu olan Nenana, yaklaşık 1.126 km uzaktaydı. Tek çare, zaman yarışı başlatmaktı.
Bu yarışta 20 kızakçı ve 150 köpek, fırtınalı rüzgârlar ve kırılgan buzlar arasında mücadele etti. Kızakçılar, yolculuğu aşamalara bölerek birkaç haftalık yolculuğu 5 günden biraz fazla bir sürede tamamladılar.
Balto, yarışta kahraman olarak öne çıktı.
Kasabanın ilaç ihtiyacı tam da kışın ortasında en zor zamanında ortaya çıktı. Bu zorlu koşullarda, kızakçılar kaynaklarını birleştirerek ilham verici bir plan oluşturdular. Yolculuğu birkaç aşamaya bölerek difteri antitoksinini, Nome'a hızla ulaştırmayı hedeflediler.
Serum koşusunun son ayağında Balto, zorlu koşullarda ve -40 dereceye kadar düşen hava koşullarında cesurca yol aldı.
Amerika genelinde Balto, popüler bir isim hâline geldi. New York’ta serum koşusundan sadece 10 ay sonra, 17 Aralık 1925'te Central Park'ta bir heykelle onurlandırıldı. Günümüzde Balto’nun heykelini hâlâ görmek mümkün.
New York'taki heykeline ek olarak 1995 yılında çocuk filmlerine de konu oldu. Çocuklar, televizyonlarından cesur Sibirya Husky'sine tezahürat yaparken gerçek Balto uzun zaman önce aramızdan ayrılmıştı.
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz.