“Tuzlu su yakar, iyi gelir.” inanışının sonuna gelecek bazı açıklamalarımız var.
Sandığınız kadar masum olmayan deniz suyunun vücudumuzdaki açık yaralara neler yapabileceğinin farkına vardıktan sonra işinizi şansa bırakmak istemeyeceksiniz.
Deniz suyunun içeriğinde neler var?
Deniz suyu, yüksek tuz oranı ve çeşitli mineraller içermesi nedeniyle antiseptik özelliklere sahip olabiliyor. Bu özellikler, bazı durumlarda cilt için faydalı olabilse de açık yaralar için aynı şey söylenemez.
Deniz suyunun steril olmaması yani birçok mikroorganizma içermesi, yaraların enfeksiyon kapma riskini artırabiliyor. Özellikle sıcak deniz suyu, bakteri üremesi için ideal bir ortam sağlıyor ve bu da enfeksiyon riskini daha da artırabiliyor.
Enfeksiyon riskini ortaya çıkarıyor.
Ağrı kesici gibi bazı özellikleri bulunsa da deniz suyu, steril bir ortam sunmadığı için yaraların iyileşmesine yardımcı olmaktan ziyade enfeksiyon riskini artırabiliyor. Örneğin, deniz suyunda yaygın olarak bulunan vibrio bakterileri, yaralarla temas ettiğinde ciddi enfeksiyonlara yol açabiliyor.
Bu bakteriler, özellikle tropikal ve sıcak denizlerde daha yaygın ve açık yaralara temas ettiğinde sepsis gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olabiliyor.
Sadece yara değil aynı zamanda bağışıklık sistemi zayıf olan bireylerin, diyabet gibi kronik hastalıklara sahip olanların ya da kemoterapi görenlerin deniz suyuyla temas etmemesi gerektiği de vurgulanıyor.
Yaraların temizlenmesi için ne yapacağız?
Yaraların temizlenmesi ve iyileştirilmesi için steril salin (tuzlu su) çözeltileri kullanılması öneriliyor. Bu çözeltiler, mikroorganizmalardan arındırılıyor ve yaraların enfeksiyon riskini minimize ediyor.
Deniz suyu ile temas eden yaraların ise en kısa sürede temiz su ve antiseptiklerle temizlenmesi ve uygun şekilde kapatılması gerekiyor.
Ama yine de siz siz olun açık yaranız olduğunda bir doktora danışmayı unutmayın.
Bunları da inceleyebilirsiniz: