Apollo 11, iPhone’un 2 Milyarda Biri Kadar RAM’le Ay’a Yolculuk Yapmayı Nasıl Başardı?

Apollo 11’in 1969’daki Ay’a yaptığı yolculuk, insanlık tarihinin en büyük başarılarından biri olarak kabul ediliyor. Ancak, bu destansı görevin arkasındaki teknolojiye bakıldığında günümüzdeki akıllı telefonların milyonda biri olduğu gerçeği bizleri şaşırtıyor. Sahi, bu kadar sınırlı teknolojiyle böyle büyük bir görevi gerçekleştirmek nasıl mümkün olmuş olabilir? Gelin anlatalım.

Apollo 11, 20 Temmuz 1969'da insanlık tarihindeki ilk Ay'a inişi gerçekleştiren ilk uzay uçuşu olarak tarihe adını yazdırmıştı.

Neil Armstrong’un Ay'a ayak basan ilk insan olarak tarihe geçmesi ve "Bu, bir insan için küçük, insanlık için büyük bir adım." sözlerini söylemesiyle sonuçlanan Apollo 11 gerçekten de insanlık için dev bir adım olsa da bilgisayarının kapasitesi ilginç bir şekilde oldukça küçüktü.

 Şaşırtıcı şekilde, Apollo 11 görevinde kullanılan Apollo Guidance Computer (AGC), yalnızca 4 KB RAM ve 32 KB ROM’a sahipti.

Bu miktar o kadar küçüktü ki, günümüz akıllı telefonlarının bellek kapasitesinin milyonda birinden bile daha azdı.

Hatta iPhone 16 Pro Max’in bellek kapasitesiyle kıyaslamak gerekirse AGC’nin kapasitesi iPhone 16 Pro Max’in yaklaşık 2 milyarda birine tekabül ediyor!

Bu kadar sınırlı bir RAM’e sahip olmasına rağmen yine de bu bilgisayar, Neil Armstrong ve Buzz Aldrin’i güvenli bir şekilde Ay yüzeyine indirip geri getirebildi.

Peki sadece 4 KB RAM’e sahip olan bu bilgisayar ile nasıl Ay’a gitmek mümkün oldu?

Bu kadar kısıtlı bir bellekle böyle büyük bir başarı elde edilmesinin sırrı, aslında mühendislerin oldukça yalın ve verimli bir yazılım ve donanım sistemi geliştirmiş olmasıydı.

Ek olarak bilgisayar, en kritik işlemleri önceliklendirecek şekilde programlanmıştı ve eğer bilgisayar aşırı yüklenirse, gereksiz veriler atlanarak yalnızca en önemli görevler işleniyordu.

Ayrıca, AGC’nin sınırlı kapasitesi nedeniyle hesaplamaların büyük kısmı Dünya’da yapılıp astronotlara telsizle iletiliyordu ve bu iş birliği sayesinde düşük bellekle gerekli görevlerin hayata geçirilmesi mümkün kılındı.

Manuel yönlendirme de yapılabiliyordu.

Görev bilgisayarı, uzay aracının konumunu ve hızını hesaplayarak otomatik pilot sistemiyle yönlendirme yapıyordu ve buna ek olarak astronotların kontrolü tamamen bilgisayara bırakmak yerine, gerektiğinde manuel müdahale yapabilecekleri bir sistem kurulmuştu.

Örneğin, iniş sırasında Armstrong’un iniş noktalarını daha iyi görebilmek adına bilgisayarı devre dışı bırakıp elle kontrol edebilmesi de görevin bu kadar sınırlı kapasiteyle başarıya ulaşmasını sağlayan en önemli sebeplerden biriydi.

Özetle, Apollo 11 bu sayede yalnızca 4 KB RAM’e sahip olmasına rağmen Ay’a başarıyla ulaşarak tarihe geçti ve hem insanlığa hem de teknoloji dünyasına ilham veren bir dönüm noktası yarattı.

Kaynak: Digitech

İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: