Tam Bir Kaos: İnternet Olmadan Önce Uçak Bileti Nasıl Alınıyordu?

Günümüzde uçak bileti almak için seyahat acentesine bile gitmeye gerek kalmadan internete girip dakikalar içinde işimizi halledebiliyoruz. Peki internet olmadan önce insanlar nasıl uçak bileti alıyordu? İşler epey karışık.

Manuel işleyen sistemde karışıklıklar da tabii ki oluyordu ve özellikle görevliler için zahmetli bir süreçti.

Biraz maziye gidelim ve bakalım eski usul bilet nasıl oluyormuş.

Seyahat acentelerinin altın çağı yaşanıyordu.

İnternet öncesi dönemde seyahat acenteleri, uçak bileti almak isteyenlerin vazgeçilmez durağıydı. İnsanlar, istedikleri destinasyona gitmeden önce şehir merkezlerindeki bu acenteleri ziyaret ederdi.

Acenteler, teletype makineleri aracılığıyla havayollarına bağlanır ve müşterilere uçuş detaylarını anında sunardı. Acentedeki bilet görevlileri, havayollarının uçuş saatlerini ve koltuk durumlarını müşterilere yüz yüze ileterek bilet işlemlerini tamamlarlardı.

Bu sırada da biletler, karbon kopyalı belgeler olarak elden teslim edilirdi yani bir bileti kaybetmek, büyük bir baş ağrısı anlamına geliyordu.

Uçuş tarihinden koltuk numarasına kadar birçok detayın olduğu duvarlara gidilip alınan koltuk siliniyordu.

İlk rezervasyon sistemi “rezervuar”dı.

İlk bilgisayarlı rezervasyon sistemlerinden biri 1946’da American Airlines tarafından geliştirilen rezervuar sistemiydi. Başlangıçta Boston’daki rezervasyon merkezine kurulan bu sistem, sektörde önemli bir dönüm noktasıydı.

Rezervuar sistemi, tüm süreci otomatik hâle getirmese de rezervasyon sürecini hızlandırmayı başardı. Cihaz, uçuş rezervasyonlarını daha hızlı yaparken manuel bir çalışma gerektiriyordu.

Bir süre sonra Rezervuar, magnetronik rezervuar olarak gelişti. Yeni sürüm, rezervasyon görevlilerinin masaüstü ünitesine uçuş tarihi ve koltuk sayısını girerek koltuk müsaitliğini saniyeler içinde görüntülemesine olanak tanıyordu.

Yolcular bilet alırsa da görevli diskteki koltuk envanterini tek bir tuşla güncelleyebiliyordu.

Magnetronik rezervuar nasıl çalışıyordu?

Yeni sistem, güncellenmiş koltuk envanterini kaydetmek için elektrikli bir terminale bağlı olarak çalışıyordu. Karmaşık bir ağ ile birbirine bağlanmış anahtarlar ve kablolar, her gün yaklaşık 200 yolcuya hizmet verebiliyordu.

Ancak her şey beklendiği gibi sorunsuz değildi. Rezervasyonların yaklaşık %8’inde hatalar oluşuyor ve bu durum, hayal kırıklığına uğramış yolculara ve stresli çalışanlara neden oluyordu.

Magnetronik rezervuar, uçuş başına yaklaşık 100 koltuk envanterini hafızada tutabiliyordu ancak yolcu isimleri hâlâ masadan masaya dolaşan kartlar aracılığıyla kaydediliyordu.

Havalimanı gişelerinden de bilet alınabiliyordu.

Bir diğer yöntem ise doğrudan havalimanına giderek bilet satın almaktı. Bu yöntem genellikle iş seyahatleri için acelesi olanlar tarafından tercih ediliyordu.

Havalimanındaki bilet gişeleri, havayolu görevlileri tarafından yönetiliyor ve direkt olarak uçağa binmeden önce bilet alınabiliyordu. Ancak gişedeki uzun sıralar ve koltuk bulunamama riski bu yöntemin başlıca dezavantajları arasındaydı.

Bugün her şeyi birkaç tıkla hallederken eskiden bazı şeyler ne kadar da farklı ve zahmetliymiş.

Kaynaklar: Aviation for Aviators, Everything GP, The History of The Web

Bunları da inceleyebilirsiniz: