Bugün, suya kolay bir şekilde erişebiliyoruz. Ancak antik dönemlerde durum böyle olmadığı için insanlar, farklı yollar aramaya başladılar.
İşte bunlardan birisi de motorsuz çalışan çeşmelerdi. Sahi, antik çeşmeler motor olmadan nasıl çalışıyordu?
Antik çağlarda kullanılan en yaygın yöntem, suyun doğal akışını kullanarak yerçekimini avantaja çevirmekti.
Bu tekniğe “sifon” tekniği de deniyor. Sifonlar, eğimli arazide suyu, boru veya kanal aracılığıyla bir noktadan bir başka noktaya taşıyan sistemlerdi. Bu yöntem sayesinde su, bir kaynaktan çeşmelere, hamamlara veya su depolarına aktarılarak enerji harcamadan su hareket ettiriliyordu.
Roma İmparatorluğu, bilindiği üzere dünyada mühendislik konusunda ileri bilgiye sahip bir uygarlıktı. Roma’daki mühendisler, suyu taşımak için de elbette bir sistem geliştirdi: Akvedük sistemi.
Bu sistem ile su, geniş taş ve tuğla borularla uzun mesafelere taşınabiliyordu.
Sistem, yerçekimi ile çalışıyordu ve suyun devamlı olarak akışı sağlanıyordu. Böylelikle Roma’nın her yerinde su ihtiyacı da karşılanmış oluyordu. Akvedükler, su taşınırken sızmasını engelleyecek şekilde dikkatli bir şekilde inşa ediliyordu.
Yalnızca fonksiyonel değil, görsel olarak da harika izler bırakan bu yapılar, başka uygarlıklara da ilham vermişti. Bunlardan birisi de Osmanlı Devleti’ydi. Özellikle İstanbul’da su yolları ve çeşmeler oldukça yaygındı.
Roma mühendislerinin izlediği yolları izleyen Osmanlı mühendisleri, bu sistemi daha da geliştirerek etkin bir şekilde şehrin her bir tarafında da kullanmayı başarmıştır.
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: