Aslında eski insanlar, bizim bugün teknolojiyle yapmaya çalıştığımız şeylerin çoğunu doğrudan doğadan öğrenerek yapıyorlardı.
Rüzgârın esintisinden ve güneşin sıcaklığından öyle ustalıkla faydalanmışlardı ki bu iki doğal güç, tarih boyunca insan yaşamının önemli bir parçası oldu.
Rüzgârın ilk ve belki de en önemli kullanım alanı, ulaşımda oldu.
Eski Mısırlılar MÖ 3000’lerde Nil Nehri’nde yelkenli tekneler kullanıyorlardı. Sadece nehir üzerinde mallar taşınmadı, ticaret de genişledi. Daha sonrasında ise Vikingler, rüzgârın gücünden yararlanarak okyanusları aşan ünlü o uzun gemilerini geliştirdiler.
Tarımda da rüzgârın gücü, yel değirmeni aracılığıyla tahılların öğütülmesinde kullanıldı. İlk yel değirmenleri ise MS 7. yüzyılda Persler tarafından icat edildi. Rüzgâr enerjisinin mekanik güce dönüştürülmesi çiftçilerin işini kolaylaştırdı.
Avrupa’da yel değirmenleri de Orta Çağ’da, özellikle Hollanda’da yaygınlaştı. Hollandalılar da değirmenleri sadece tarımda değil, suyun yönetiminde de kullandılar. Sel baskınlarını önlemek için yel değirmenlerini kullandılar.
Güneş, eski insanlar için yalnızca ışık ve sıcaklık kaynağı değil; hayatta kalmanın anahtarıydı.
Güneş enerjisinin tarih boyunca farklı şekillerde kullanıldığını görüyoruz. MÖ 7. yüzyılda Yunanlılar, güneş ışığını odaklamak için parlatılmış metal aynalar kullanarak ateş yakıyordu. Bu teknik hem savaşta hem de günlük yaşamda büyük bir yenilikti.
Güneş aynı zamanda yiyeceklerin korunmasında da büyük rol oynadı. Balık, et ve meyve gibi birçok yiyeceği kurutarak daha uzun süre saklayabiliyorlardı. Aslında güneşin sıcaklığını doğrudan kullanmanın en basit ve etkili yollarından biriydi.
Eski Mısırlılar ve Romalılar ise binalarını inşa ederken güneş ışığını maksimum düzeyde kullandılar. Güneşin tüm hareketlerini inceleyerek evlerin ısınmasını sağladılar ve bu da erken dönem “pasif güneş enerjisi” kullanımı oldu.
Bazı durumlarda, rüzgâr ve güneş bir arada kullanılarak büyük bir avantaj sağlandı.
Eski gemilerde rüzgâr gücünden yararlanılırken, güneşin konumu navigasyon için rehberlik ediyordu. Denizciler, güneşi izleyerek yollarını buluyor ve doğru zamanda doğru yönde hareket edebiliyordu. GPS sistemlerinin çok öncesinde aslında doğal bir rehber oluşmuştu.
Hava durumu tahminleri de eski insanların güneş ve rüzgârı gözlemleme becerileri sayesinde gelişti. Güneşin ve bulutların hareketine, rüzgârın yönüne bakarak havanın nasıl değişeceğini tahmin edebiliyorlardı. Bu da özellikle tarım toplumlarında ekim ve hasat zamanlarını belirlemede önemli bir faktördü.
Günümüzde ise bizler onlardan ilham alarak pasif enerji kullanımı yolunda kendimizi geliştiriyor, güneş panelleri ve rüzgâr türbinleri gibi teknolojileri kullanıyoruz.
Sonuç olarak doğa, her zaman yanımızda; ona kulak vermek ise bizim seçimimiz.
Bunları da inceleyebilirsiniz: