Bilimin gerçekten çıplak bir gerçeği var ki stres, birçok hastalığı tetikleyen önemli bir faktör.
Bazen bağıra çağıra geliyor bazen de tam bir sinsirella. O zaman “Bu devirde nasıl stresten uzak duracağız ki?” desek bile stresin derinliklerine bir inelim.
Vücudumuzu alarma geçiriyor.
“Savaş ya da kaç”ı hepimiz biliyoruz. Stres anında vücudumuz da bu tepkiyi göstererek hazırlık yapıyor. Hipotalamus, böbrek üstleri bezlerine sesleniyor ve “Hadi, kortizol ve adrenalin sal.” diyor. Salınan hormonlar ise kalp atışını hızlandırıyor, kasları geriyor ve enerji için glikoz salıyor.
Ancak bu sistem, eski zamanlardan kalma yani yolda kaplan görünce koşarak uzaklaşmak için. Modern dünyamıza baktığımızda kaplanların yerini trafik, geçim derdi ve bitmeyen işler aldı yani kronik stres kaynakları da diyebiliriz.
Asıl problem şu ki bu sistem kısa vadedeki tehlikeler için, uzun vadeye uygun değil. E ama hâl böyle olunca da vücudumuz âdeta birer savaş alanına dönüşüyor.
Bağışıklık sistemine darbe etkisi.
Stresin yaptığı işlerden biri de bağışıklık sistemini baskılamak. Kortizol iltihaplanmayı kontrol etse de uzun vadede bağışıklık yanıtını azaltıyor. Bu da bizi enfeksiyonlara ve hastalıklara karşı savunmasız hâle getiriyor.
Bir bakın bakalım genelde gribi ne zaman daha kolay oluyorsunuz? Stresli dönemlerde olabilir mi? Mesele şu ki vücudumuz kronik stresi bir tehlike olarak algıladığı için mücadelede enerji harcıyor ve bu yüzden de başka fonksiyonların hakkını yiyor.
Bağışıklık demişken şunun da altını çizelim. Tüm streslerin olumsuz etkisi yok. Kısa süreli stres, bağışıklık sistemini güçlendiriyor ancak dediğimiz kronik kısım, bağışıklığın üstünde epey etkili ve nihayetinde birçok hastalığa davetiye çıkarıyor.
Ancak şunu da belirtelim, strese duyarlılık kişiden kişiye değişiyor. Genetik yatkınlık, başa çıkma tarzı, sosyal destek ve kişiliğimiz bunları etkiliyor. Yani bir olaya siz başka, arkadaşınız başka türlü tepki verebilir.
Beyin ve ruh sağlığını etkiliyor.
Beynimizi kelimenin tam anlamıyla yeniden şekillendiren şeylerden birisi de stres. Yüksek kortizol seviyeleri, hafıza ve öğrenmeden sorumlu bölgemiz hipokampüs üzerinde toksik etkilere sahip.
Uzun vadede hafıza problemleri ve öğrenme güçlükleri yaratabiliyor. Bunun yanı sıra serotonin ve dopamin gibi mutluluk hormonlarının da seviyesi düştüğünden depresyon ve anksiyete gibi rahatsızlıklar da tetiklenebiliyor.
Kalp ve damar sistemine de yük.
Şu meşhur “Stresten tansiyonum fırladı.” tabiri aslında tamamen doğru. Adrenalin ile kalp atış hızı artıyor ve damarlar daralıyor, kan basıncı yükseliyor.
Kronik stres altında olunca da damarlar, sürekli yüksek tansiyonla başa çıkmaya çalışıyor ve zamanla zarar görüyor. Bu da aslında kalp hastalıkları, felç ve hatta ani kalp krizlerine zemin hazırlıyor.
Sindirim sisteminde de fırtınalar estiriyor.
Beyinle bağırsak arasındaki sinirsel bağlantı, stresi birebir hissediyor. Bu nedenle de midemiz stresli anlarda kasılıyor veya şişkinlik hissedebiliyoruz. Daha kronik durumlarda ise ırritabl bağırsak sendromu ve ülser gibi rahatsızlıklar ortaya çıkabiliyor.
Cilt ve saç da etkilenmeden durmuyor.
“Yüzümde çıkan bu sivilcelerin sebebi kesin stres!” diyorsanız, yanılmıyorsunuz. Kortizol, yağ bezlerini uyarıp cildin daha fazla sebum üretmesine neden oluyor ve akneler fırlıyor.
Aşırı stres; egzama, sedef hastalığı gibi bir dizi cilt rahatsızlıklarını da körüklüyor. Saç dökülmesi ve hatta saçkıran da stresle bağlantılı.
Peki ya kansere etkisi?
Kanser tedavisinde “Moral her şeyden önemli, stresten uzak durun.” cümlelerini mutlaka duyuyoruz peki ya kansere yakalanmadaki faktörü ne?
Kansere neyin sebep olduğu konusunu cevaplamak biraz zor. Birçok hastaya yıllar süren kanser hücresi büyümesinden sonra da teşhis konulduğu için çıkış noktasını belirlemek hepten zorlaşıyor.
Gen, sigara, hava kirliliği, çevresel faktörlerin yanı sıra stresin katkıda bulunması da yok değil. Bazı çalışmalarda kanserin başlangıcında stresin rol oynadığı söylense de bunun aksini söyleyen çalışmalar da mevcut.
Ancak stresin etkili denmesinin bazı sebepleri var. Onlar da vücudun iltihaplı tepkisini hareketlendirmek. Salgılanan diğer hormonların yanı sıra iltihabın çok fazlasının kanser ve bazı otoimmün hastalıklarla bağlantı olduğu da söylenenler arasında.
Stresten tamamen kurtulamasak da onunla başa çıkmak elimizde.
Meditasyon, egzersiz, yeterli uyku, dengeli beslenme her zaman söylenen şeyler olsa da bunlar gerçekten stresin etkilerini azaltmada oldukça etkili. Kendinize iyi davranmalısınız çünkü stres ancak siz izin verdiğiniz sürece vücudunuzu ele geçiriyor.
Baş edemediğiniz noktada ise bir uzmandan yardım istemekten çekinmemeniz gerekiyor. Görüyorsunuz ki kendisi, üzülerek söylüyoruz ama birçok hastalığın baş rolünde.
Konu stres olunca neden oldukları epey fazla. Biz de içerikleştirmeden duramamışız: