Genelde Belirsiz Bir Tarihten Bahsederken Kullandığımız "Fi Tarihi" Kalıbı Bakın Aslında Hangi Zamanı İfade Ediyormuş: Üstelik Günü Bile Var!

Tarihte muğlak bir tarihi söylerken genellikle “fi tarihi” diye belirtiyoruz. Ancak bu ifadenin gerçekten de bir tarihi yansıttığından acaba haberdar mıyız?

Bizler aslında belirsiz bir tarihi ifade etmek için fi tarihi kalıbını kullansak da aslında, böyle bir tarih gerçekten de var!

Üstelik insan hafızasının yasal olarak başlangıcı da fi tarihi olarak kabul edilmiş!

Fi tarihi, sandığımız gibi ‘belirsiz’ bir tarih değil.

Daha çok mecazi anlamıyla bildiğimiz bu ifade, sandığımızdan çok daha fazla şeyi ifade ediyor. Tıpkı orta çağ ya da yeni çağ gibi çağlar gibi fi tarihi de belirli bir zamanı temsil ediyor. Üstelik hukuki bir karşılığı bile var.

Peki size fi tarihini sorsak, ne cevap verirdiniz?

Cevap, hiç tahmin ettiğiniz gibi “çok eski” değil.

Perşembe gününe denk gelen bu tarih, 6 Temmuz 1189’u temsil ediyor. Üstelik bu tarih, yasal olarak insan hafızasının da başlangıcı olarak kabul ediliyor. Hukuki bir terim olarak hayatımızda yer edinmesi ise 13. Yüzyıl İngiltere’sine kadar uzanıyor…

İngiltere tarihinin en önemli hükümdarlarından biri olan Kral I. Edward, sadece savaş alanındaki zaferleriyle değil; gerçekleştirdiği hukuk reformlarıyla da nam salmıştı. Özellikle Westminster Tüzükleri, onun en kalıcı miraslarından biriydi. Bu tüzükler, İngiltere’nin ihtiyaçlarına cevap vermenin yanında günümüz hukuk sisteminin de temellerini attı.

Kral Edward, İngiltere hukukunu derleyip yazılı bir hâle getirdi.

1275’te çıkarılan ilk Westminster Tüzüğü, bu reformların başlangıcını simgeliyor. Bu tüzük, yasal düzeni oluşturmanın ötesinde halkın, adalete erişimini sağlayarak güçlülerle zayıflar arasındaki hukuki eşitsizlikleri ortadan kaldırmayı amaçlıyordu.

Tüzüğün özellikle önemli olan maddelerinden biri, zamanla tüm Batı hukukunun en önemli kavramlarından biri hâline gelen "zamanaşımı" ilkelerini belirleyen 39. maddeydi. Bu madde, mülkiyet anlaşmazlıkları ve diğer hukuki talepler için belirli bir zaman dilimi içerisinde başvurulması gerektiğini ortaya koyuyordu.

Bu tüzüğün önemi ise “fi tarihi” gibi hukuki terimlerin de temelini atmış olmasıydı.

Bu tarih, Kral I. Richard'ın tahta çıkış günü olarak belirlendi ve ardından gelen tüm mülkiyet davalarında "fi tarihi" referans alınarak toprak mülkiyetinin hukuki geçerliliği belirlenmişti. Kral Richard, 1189’da tahta çıkmasının ardından Westminster Tüzüğü’nün uygulamaya girmesiyle bu tarih, İngiltere'deki tüm toprak mülkiyetine dair hukuki iddialarda geçerlilik kazanmıştır.

O dönemde toprak sahipliğiyle ilgili hukuki anlaşmazlık ve itirazlar, fi tarihi dikkate alınarak değerlendiriliyordu.

Aslında bu sistem, bir kralın tahta çıkışından çok İngiltere hukuk sisteminin köklü bir şekilde yapılandırılmasının da başlangıcını temsil ediyordu. Dolayısıyla fi tarihi, İngiltere’deki mülkiyet haklarının ve yasal süreçlerin modern anlamda şekillenmesine olanak tanımıştır.

Daha sonra bu tüzükler, daha esnek bir yapıya bürünerek katı yapı gevşetilmiş, hukuki işlemlerin daha hızlı ve pratik bir şekilde çözülmesi amaçlanmış, fi tarihi gibi geleneksel ifadeler, yerini modern hukuk diline bırakmamıştır.

Fi tarihi, günlük ifadelerde kullanılmaya devam ediyor. Bu kullanım, İngiltere’de hukukun daha dinamik bir yapıya kavuşmasını da sağlamış oldu. Biz özellikle bazı Osmanlı kökenli kelimelerde "fi" edatı görüyoruz. Bu ifade, tarihsel bağlamda kullanılmaya devam ederek hukuki anlamını da korumuştur.

Kaynaklar: 1, 2

İlginizi çekebilir: