Kara deliklere olan sevgimiz, bilgimiz geliştikçe artmaya devam ediyor. Son haberler, kara delik ailesine yeni katılan nispeten genç "orta ağırlıkta" bir kara deliğin bulunmasıyla ilgili.
Bazı kara deliklerin Güneş'imizin sadece birkaç katı olduğunu biliyoruz, diğerleri ise milyarlarca kat büyüklükteler. Fakat son zamanlarda tespit edilen kara delik, Güneş'i binlerce kez katlayacak kadar yoğun . Öyleyse kara delikler, onlara çok yaklaşan ve her yaştan ve meslekten insanın hayal gücünü yakalayan bir yer çekimi cezaevleri mi?
'Aşırı yoğun yıldızlar' 1783 yılına kadar Newton dinamikleri çerçevesinde, İngiliz filozof ve matematikçi John Michell tarafından geliştirildi. Evrenin tasvirini değiştiren ve uzayın ve zamanın birbirine ne kadar bağlı olduğunu açıklayan Albert Einstein'ın genel görelilik teorisini sunmasından hemen sonra Alman Karl Schwarzschild ve Hollandalı Johannes Droste, bağımsız olarak küresel veya nokta kütlesi için yeni denklemleri türetti.
Her ne kadar konu şu an matematiksel bir merak konusuysa da yüzyılın ilerleyen çeyreği boyunca nükleer fizikçiler, masif yıldızların kara delikler haline gelebilmek için kendi ağırlığında çökeceğini fark ettiler. Onların varlığı, sonunda gökbilimciler tarafından güçlü teleskoplar kullanılarak doğrulandı ve yakın zamanlarda çarpışan kara delikler, ABD'deki LIGO aygıtı ile tespit edilen yer çekimi dalgalarının kaynağıydı. Bu cisimlerin yoğunluğu akıl karıştırıcı. Güneş'imiz bir kara delik haline gelirse, şu anki 1.4 milyon km'lik çapı 6 km'den daha küçük bir bir çapa düşecek. Güneş'in ortalama yoğunluğuysa, kübik santimetre başına yaklaşık 20 milyar ton olacak. Bu son derece ürkütücü bir gerçek. Bir kara deliğe yaklaştıkça yer çekiminin artan gücü ve çekişi çarpıcı düzeye ulaşacak. Ancak bazı kara deliklerin yakınında yer çekimini baştan ayağa olan farkı o kadar fazladır ki, atomik bir seviyede çekilerek canlıları akıl almaz biçimde etkileyebilir.
1964'te iki Amerikalı yazar Ann Ewing ve teorik fizikçi John Wheeler, "kara delik" terimini dünya ile tanıttı. 1965 yılında Rus teorik astrofizikçi Igor Novikov, kara deliğin varsayımsal karşıtlığını tanımlamak için "beyaz delik" terimini ortaya attı.
Kuram basitti: Eğer bir madde bir kara deliğe düşerse, o zaman belki de beyaz delikten evrenimize saçılmıştı.
Bu fikir kısmen Einstein-Rosen köprüsü olarak bilinen matematiksel kavrama dayanıyor. 1916'da Avusturyalı fizikçi Ludwig Flamm tarafından keşfedildi ve 1935'te Einstein ve Amerikan-İsrail fizikçi Nathan Rosen tarafından doğrulanarak, Wheeler tarafından "solucan deliği" olarak adlandırıldı.