NASA’nın 1977’de Uzaya Gönderdiği Altın Plaklar ve İnsanlığa Öğrettikleri!

Biz her şeyi söylediğimiz gibi mi yapıyoruz? Yoksa insanoğlu yalancı ve iki yüzlü mü? Tek bir şey bütün bunların cevabını veriyor: 1977’de uzayın derinliklerine gönderilen Altın Plaklar ve içindekiler.

Uzayı keşfetmeye başladığımızdan beri bizden farklı dünyaları hayal etmeye başladık. Bu hayaller zamanla ciddi arayışlara dönüştü ve hatta muhtemel dünya dışı yaşamların da bizim gibi arayış içinde olduğunu düşündük. Bu düşünce de, derin uzayın sırlarını keşfetmek adına inşa ettiğimiz ve Dünya’dan en uzak insan yapısı olan Voyager 1 ve 2’ye kavuşmamızı sağladı. İnsanlığın tüm evrene ve her dilde kozmik mesajı olan Altın Plaklar da bu araçların içinde yer alıyorlar. 

Öylesine uçsuz bucaksız bir boşluğun için sürükleniyoruz ki, insanoğlunun yalnızlığı zamanın ötesine geçebilen tek manevi değer. Yabancı yaşam arayışımıza öncülük eden Voyager 1 ve 2 uzay araçları, insanlığın 55 farklı dilde mesajını içeren saf altından yapılma 3 plak taşıyorlar. 1977’den bu yana bizden uzaklaşıyorlar ama onlar uzaklaştıkça biz de öğreniyoruz.

Muhtemel yabancı canlıların, bu aracı bir gün bulacağı ihtimaline karşın 55 farklı dilde mesaj içeren plaklar, Birleşmiş Milletler adına bir Avustrayalının konuşmasıyla başlıyor:

"Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri olarak, Dünya gezegeninin hemen hemen tüm insanlarını temsil eden 147 üye devletten oluşan bir organizasyon olduğumuzu belirtmek istiyorum ve sizleri gezegen halkımız adına selamlıyorum. Güneş Sistemimizden evrene adım atıyoruz, sadece barış ve dostluk istiyoruz, çağrımıza cevap almak istiyoruz. Gezegenimizin ve onun sakinlerinin, bizi çevreleyen bu muazzam evrenin küçük bir parçası olduklarını biliyoruz. Bu adımı atmamız bir umut ve tevazu doludur.”

1977'de Voyager 1 ve 2 uzay araçlarında uzaya gönderilen NASA'nın Golden Record'u, internette kopyası bulunan bir eser. Onları taşıyan araçlar şu an dünyamızdan 19 milyar kilometre uzaklıktalar ve saniyede 16 bin km hızla ilerliyorlar. Bu disklerin içinde bulunan tüm kayıtlar, belki de dünyanın sonu geldikten sonra yaşamımıza dair tek ispatlar olarak kalacaklar.

Zaman kavramının tamamen farklı olduğu yerlerde, uzaylıların sabah şeriflerini kutladığımız Türkçe ses kaydı şöyle:

Ayrıca yazıya devam ederken tüm kayıtların bulunduğu YouTube oynatma listesine şuradan ulaşabilirsiniz.

Kaldığımız yerden devam edelim:

Birbirleriyle iletişim kurmaya çalışan sayısız toplum, tek bir amaçla ve ortak bir “dille” uzaya sesleniyor. Dünya’nın oluşumundan ve yaşamın çeşitliliğinden bahsediliyor. En etkileyici kayıtlardan biri, bir Çince kayıtta ortaya çıkıyor: “Uzaydaki dostlarımız, nasılsınız? Hala hayattaysanız ve zamanınız varsa bizi ziyarete gelin.”

Tüm konuşma kayıtlarından sonra gezenimizin sesleri başlıyor. Gök gürültüsü, yağmur, kuşlar, ateş, kalp atışı, kahkaha, ayak sesleri, motorlu araçlar…
Ardından mors alfabesiyle "Ad astra per aspera” sözleri sarf ediliyor. Bu, “Sıkı çalışarak yıldızlara gitmek” demek. Ardından 2. plaktaki tüm bu ses kayıtları, bir annenin çocuğunu öptüğü kayıtla son buluyor.

Duygulandınız, evet.

Sonuç: Tüm bunlardan neler öğrenebiliriz?

Plak fikrinin sahibi ünlü astronom Carl Sagan, türümüzün en yıkıcı ve sarsıcı özelliklerine bu kayıtlarda yer vermemeyi düşündü. Savaşlar, bombalar, soykırımlar… -Gereksizdi. Sadece kayda almak için de değil, bütünüyle gereksizlerdi.

Hatta ilk mesaja sahip insan ve BM genel sekreteri olan Kurt Waldheim, sonralarda Nazi’lerin savaş suçlarında parmağı olduğu gerekçesiyle görevinden alındı. Yani barış mesajımızı, katliamlara ve toplama kamplarındaki dramlara neden olan bir adamın sesiyle evrene sunduk.

Bu üzücü ve ironik olay, insanlık için kabul edilmesi zor olan çok şey anlatıyor. Biz buluşların, teknolojinin ve bilimin bekçileriyiz. Ancak durumumuz, 3. ve son plakta yer alan şarkılar gibi değil. Şiddet uyguluyor ve acılar çekiyoruz.

Evrendeki en büyük çelişkiye neden olan insanoğlu, teselliyi ikinci plağın sonundaki kayıtla bulmalı: Bir annenin çocuğuna verdiği sevgi dolu öpücük.

Teşekkürler.