Nesilleri Telefon Bağımlılığının Kucağına İten Formülü Tedavi Yöntemi Olarak Kullanmak

Son zamanlarda toplumda geniş çaplı olarak tartışılan teknoloji ve telefon bağımlılığının temelleri, bu bağımlılığın toplum mühendisleri tarafından nasıl sağlandığı, ve aynı yöntemleri kullanarak nasıl tedavi olabileceğimize dair bir inceleme yazısı.

2007 yılının Eylül ayında 75 öğrenci Stanford Üniversitesi'nde bir sınıfa girdiler. İki hafta sonra yaptıkları kolektif çalışma sonrasında 16 milyon takipçi, 1 milyon dolar reklam geliri ve bir nesli peşinden sürükleyebilecek bir formül edindiler. 

İnsanlar arasında 'Facebook Sınıfı' olarak bilinen bu sınıf ve eğitmenleri BJ Fogg, Silikon Vadisi'nin efsaneleri oldular. Sınıfın mezunları çalışmaya devam ederek, Uber, Facebook ve Google gibi firmalarda ürün tasarımı yaptılar. Hatta bazıları sınıf arkadaşlarıyla birlikte firma kurdular. Fakat on yıl kadar sonra sınıfın öğretilerinin bir kısmı, telefon bağımlılığına karşı toplum çapında yayılan münazaraların hedef tahtasına oturdu. 

Fogg'un 'Persuasive Technology Lab (İkna Edici Teknoloji Laboratuvarı)' adlı araştırma grubu, teknolojinin, kullanıcıların hedeflenen belirli tavırları sergilemelerini sağlamayı amaçlıyor. Daha önce yapılan deneyler, 'İnsanların SMS ile sigarayı bırakmalarını nasıl sağlarsınız?' gibi sorular üzerinde odaklanıyordu. Fakat o zamanlar üç yıllık bir girişim firması pozisyonunda olan Facebook kendi platformunu üçüncü taraf geliştiricilere açınca, teorilerinden bazılarını gerçek hayatta uygulamak için bunu mükemmel bir fırsat olarak gördü Fogg. 

Öğrenciler davranış psikolojisinin temellerine dair aldıkları bir kaç dersten sonra kendilerine ait Facebook uygulamasını yapmaya başladılar. Arkadaşlarınıza sanal 'sarılma' emojisi gönderecek ya da onları online yakar top oynamaya sevk edecek, karşılıklı etkileşime ve öneriye dayalı mühendislik uygulamaları gibi psikolojik araçlar kullandılar. Facebook o sıralar üçüncü tarafların yaptıkları uygulamaları daha yeni yeni haber akışında ön plana çıkarmaya başlamıştı. iPhone 2007 yılının yaz ayında, App Store ise takip eden yıl içerisinde çıkmıştı. Fogg'un öğretileri, uygulamaların henüz anlam kazanmaya başladıkları bir dönemde, nasıl bağımlılık haline getirilebileceklerine dair bir taktik kitabı haline dönüşmüştü. 

Bazı öğrencilerinin bir araya gelerek bir çeşit teknoloji reklam platformu olan 'Sharethrough'ı oluşturdukları sınıfta yardımcı asistan olan Dan Greenberg "Daha ilk ay içerisinde bu uygulamaları kullanan milyonlarca insan olmuştu" diyor. Bazı öğrenciler uygulamalarını ilan reklamlarıyla paraya dönüştürmeye karar verdikten sonra, Greenberg'in uygulamasına benzer uygulamalar reklam gelirleri bazında bir ayda 100.000$ kadar kazandırmaya başadılar. Fogg ise işi çeşitlendirecek özel bir menüye sahipti ve bu menüyü uygulamak için ideal zaman gelmişti. 

Fogg'un laboratuvarı on yıl kadar önce hem girişimciler, hem de ürün tasarımcıları için Facebook ve Google'a giden yolda geçiş noktası gibiydi. 'Hooked' adlı popüler kitabın yazarı Nir Eyal, daha sonra hem Facebook'ta hem de Uber'de 'Büyüme Birimi Başkanı' olacak olan Ed Baker'ın yanında dersleri izlemeye başlamıştı. Instagram'ın kurucuları Kevin Systrom ve Mike Krieger, şimdilerde Time Well Spent hareketinin yöneticiliğini yapan eski Google 'Tasarım Ahlakbilimcisi' Tristan Harris ile birlikte projeler üzerinde çalışma yapıyordu. Fogg'un laboratuvarında birlikte çalışarak, kullanmakta olduğumuz uygulamaları ve alet edevatı bağımlılık haline getirecek teknikler geliştirmişlerdi. 

Ve şimdi, işte bu çalışmaların sonuçları üzerinde gezineceğiz. Silikon Vadisi'nin kullandığı araçların sosyal dokuyu paramparça ettiğini iddia eden Facebook'un eski başkanından tutun da, devlet okullarında akıllı telefonları yasaklayan Fransa'ya kadar cihazlarımız üzerinden edindiğimiz bazı zehirli ilişkileri tekrar gözden geçireceğiz. Ürün tasarımcılarının aldıkları eğitimin kaynağını incelemek, onların ortaya koydukları şeylerin olumsuz sonuçlarını anlamamıza ve bu gidişatı tersine çevirmemize yardımcı olabilir.

Mühendislik Tutkusu

BJ Fogg, Silikon Vadisi hareketine uymayacak bir lider. Eğitimli bir psikolog olan Fogg, kendisiyle birlikte çalışan girişimcilerin ortalama yaşının iki katı yaşında. Öğrencileri onu enerjik, değişik bir kişilik olarak tanımlarken, kendini teknolojiyi insanların iyiliği için kullanmaya adamış bir kişilik olduğuna vurgu yapıyorlar. Geçmişte barış temalı ürünlerin yapımı konusunda dersler vermiş, doğa ile ilişki kurmak için davranış tasarımını kullanmıştı. Fakat Fogg'un her dersi, kendisine ait "Fogg'un Davranış Modeli" adlı şablon ile başlar. Bu şablona göre insanlar motivasyon, dürtü ve yetenekten oluşan üç gücün bir araya gelmesiyle harekete geçerler. 

Silikon Vadisi'nde bu model, ürün tasarımcılarının en zorlu sorularından birine yanıt verir: Kullanıcıların kullanıma devam etmelerini nasıl sağlarsınız? Farz edin ki telefonunda Facebook uygulaması bulunan bir Facebook kullanıcısısınız ve online ortamda gönderdiğiniz fotoğraflarınızın çirkin görünmediğinden emin olma yönünde bir motivasyona sahipsiniz. Bu esnada Facebook'tan etiketlendiğinize dair bir bildirim alıyorsunuz. Telefonunuz da bu bildirimi hemen kontrol etme imkanını veriyor size. Tabii siz de Facebook uygulamasını açıyorsunuz. 

Eyal gibi yandaşlar, bu modelin ileri derecede güçlü etki gösterebileceğine inanıyorlar. "İnsanların iç dünyalarındaki dürtüleri anlarsanız, bu dürtüleri doyurmayı deneme imkanını yakalayabilirsiniz. Kendinizi yalnız hissediyorsanız, bağlantı kurmanıza yardım edebiliriz. Sıkılıyorsanız, can sıkıntınızı gidermenizi sağlayabiliriz" diyor Eyal. 

Fakat bazı eleştiriler, Facebook gibi firmaların, insanların dikkatini çekmek için bu psikolojik prensiplerin avantajlarından faydalandığını öne sürüyorlar. Özellikle bir uygulamaya ne kadar zaman harcanırsa o kadar kazancın elde edileceği reklama dayalı işletmelerde çalışan tasarımcılar, her zaman kullanıcıların iyiliği hedefi ile paralellik oluşturmayan değerlere kanalize edebiliyorlar kendilerini. 

Teknoloji dünyasında manipülasyona dayalı tasarım pratiklerinin en sesi duyulur dillendiricilerinden biri olan Tristan Harris (ki kendisi aynı zamanda Fogg'un laboratuvarının mezunlarındandır), bu düşüncenin bağlılarındandır. 2012 yılında Google'da çalışırken, 'Dikkat Dağılımını Asgariye İndirme & Kullanıcıların Dikkatine Saygı Duymaya Çağrı (A Call to Minimize Distraction & Respect Users' Attention)' adlı 144 parçadan oluşan bir sunum hazırlamıştı. Bildirim mesajları gibi küçük tasarım öğelerinden oluşan yöntemlerin, büyük ölçekli zihin dağılımlarına neden olabileceği gerçeğini ana hatlarıyla ortaya koyan bu çalışma, firma içerisinde oldukça yaygın hale gelmişti. Harris, beşbinin üzerinde Google çalışanının izlediği sunumu kullanarak, Google'ın ilk 'Tasarım Ahlakbilimcisi' olmayı başarmıştı. 

2015 yılında Google'dan ayrılan Harris, 'cezbedici tasarım' kavramı çevresinde şekillenen tartışmayı, Mountain View'in dışına taşırmayı hedefliyordu. "Daha önce hiç bir zaman bir avuç teknoloji firmasında çalışan az sayıda insanın, milyarlarca insanın düşünce ve hislerini yönlendirme imkanı olmamıştı" diyordu Harris, yakın zamanda Stanford'da yaptığı bir konuşmada. "Facebook'un takipçilerinin sayısı, Hristiyanlığın takipçilerinden daha fazla. YouTube'da, Islam'a inananlardan daha fazla sayıda kullanıcı var. Bu sorundan daha önemli bildiğim başka bir sorun yok." 

Harris bu düşüncelerini, teknoloji sanayinin toplumsal sağlıkla paralel icraatler ortaya koyması için lobi faaliyetleri yürüten 'Time Well Spent' adlı savunma kuruluşuna kanalize etti. Başlattığı bu hareket, üç yıl sonra taraftar toplamaya başladı. Bunun bir örneğini Facebook'ta görebilirsiniz. Zira Facebook son zamanlarda haber akışı algoritmasında yeniden yapılandırmaya giderek, insanların düşüncesizce zaman harcamalarına neden olacak içeriği öne sürmek yerine (viral videolar gibi), arkadaşlardan ya da ailelerden gelen mesajlar gibi daha değerli olabileceği düşünülen içeriğe dair bildirimlere önem vermeye başladı. Mark Zuckerberg herkese açık olarak gönderdiği Facebook mesajında, Facebook'un 2018 yılındaki birincil önceliklerinin "Facebook'ta harcadığımız tüm zamanların, iyi yönde harcanmış zamanlar olmasını sağlamak" olacağını belirtiyordu. Hatta bunu, platformda harcanacak ortalama zaman miktarındaki azalma pahasına yapacağını vurguladı. 

Facebook'un kendi içinde geliştirdiği bu hesaplaşma, firmaların ürünlerini daha az bağımlılığa neden olacak şekilde yeniden tasarlayabileceklerini gösteriyor. Öyle ki, mümkün olan en az bağımlılık derecesini sağlayacak şekilde. Belki de, tasarımcıların bizi telefonlara bağlamak için kullandıkları model üzerinde analiz yaparak, bu prensiplerin aynı zamanda bizi bu bağımlılıktan nasıl kurtarabileceğini de kavrayabiliriz. 

Tedaviyi bulma yolunda

Fogg, toplumun akıllı telefonlara bağımlı hale geldiğini belirtirken, kullanıcıların bu bağımlılıktan kendilerini kurtarma gücüne sahip olduklarına da vurgu yapıyor. "Kimse telefonunuzu yatak odanıza götürüp de alarmı kurmanız için sizi zorlamıyor. İnsanların ihtiyaç duydukları yegane şey, motivasyondur" diyor. 

Eyal'in daha sonra çıkardığı 'Indistractable (Çelik İrade)' adlı kitabı, Fogg'un modelini ters yönde kullanarak bunun nasıl başarılabileceği konusuna odaklanıyor. Yine bu modelde kullanılan üç temel fikri (motivasyon, dürtü ve yetenek) ele alan kitap, kendimizi telefonlardan kurtarmamız için bu fikirleri yeni bir sıralamaya tabi tutuyor. Örneğin; bildirim ayarlarında bazı düzenlemeler yaparak, belirli uygulamaların dikkatinizi dağıtmasının önüne geçebilirsiniz (ya da en iyisi, tüm bildirim mesajlarını kapatarak). Uygulamayı telefonunuzdan bütünüyle kaldırarak Facebook'a erişim imkanınızı minimize edebilirsiniz. 

"İnsanların bu işten uzak durmaya güçleri yeter, her zaman sahibiz bu güce. Ama ne zaman ki bize güçsüzlük yönünde telkinler yapılsa, hemen inanıyoruz" diyor Eyal. 
Harris ve girişimcilere sermaye sağlayan Roger McNamee gibileriyse bu fikre karşı çıkıyorlar. Onlar, firmaların çıkarlarının reklamcıların beklentileriyle o denli içiçe olduğuna inanıyorlar ki, bu sistem değişmediği sürece firmaların, kullanıcıların uygulamalarıyla geçirecekleri zamanı maksimize etmek için her zaman yeni yollar bulacaklarına inanıyorlar. "Eğer bu durumu olabildiğince kısa sürede düzeltmek istiyorsanız, en iyi yöntem, bu firmaların kurucularının çalışma biçimlerini reklamcılardan uzak tutacak şekilde değiştirmeleridir" diyor, daha önce Facebook'ta hisse sahibi olan ve Zuckerberg'e mentörlük yapan McNamee. "Bağımlılığın oluşturulması için ilk önce ekonomik teşviği ortadan kaldırmak zorundayız."

Her iki argümanın da faydaları söz konusu aslında. İnsanları Snapchat'e bağımlı hale getiren aynı yöntemler, Duolingo üzerinde yeni yabancı diller öğrenmelerini sağlayabilir. İkna ile zorlama arasında ince bir çizgi var ama, davranış tasarımına yönelik kapsamlı reddiye, önemli bir noktayı gözden kaçırıyor. Araçlarımızla olan ilişkimize dair büyümekte olan bu münakaşa, hem ürün tasarımcıları hem de kullanıcılar için bilinçli kullanımın gerekliliğine götürüyor bizi.