Jeologlar: İnsanlık, Dünyayı Yeni Bir Jeolojik Çağa İtti

Bazı jeologlara göre insanlık, son 70 yıl içinde gerçekleştirdiği bilimsel çalışmalar ve nükleer denemeler ile dünyayı yeni bir jeolojik çağa sürükledi.

Dünyamız, 4.5 milyar yıllık ömründe son derece çalkantılı süreçlerden geçmiştir ve insanoğlunun nadiren 100 yılı aşan ömrü, bu çalkantılı süreçleri anlamaya yetmemektedir. Dünyanın tarihini daha iyi araştırmak ve anlamak için jeologlar, tarihi dönemlere ayırmıştır. Örneğin; günümüzden 252 milyon yıl önce gerçekleşen inanılmaz büyüklükteki volkanik patlamalar dünya tarihinin en büyük toplu yok oluşlarından birine neden olmuş, Permiyen dönemin sonunu getirerek Triyas dönemini başlatmıştır.

Özellikle sanayi devriminden sonra artan fosil yakıt kullanımı, teknolojik gelişmeler ve nükleer çalışmalarla insanlığın dünya üzerindeki etkisi günden güne katlanarak artmaya devam etti. Bazı jeologlara göre dünya, 70 yıl kadar önce yeni bir jeolojik dönüm noktasına girdi ve bu dönüm noktasına insanlığın dünya üzerindeki artan etkisine atıfta bulunan ‘insan çağı’ anlamına gelen Antroposen çağı adı verildi.

Normal şartlarda jeolojik dönemlerin izleri kayalarda gizlidir. On binlerce yılda oluşan kaya katmanları, içinde bulundukları jeolojik dönemlere ait bilgiler taşır. Fakat içinde bulunduğumuz Antroposen çağı 1950’lerde başladı. Dolayısı ile nasıl bir çağda yaşadığımızı gösterecek bir kaya katmanı oluşması için yeterince zaman geçmiş değil. Britanya Jeoloji Derneğinden Colin Waters, Antroposen çağına ait izlerin çok daha farklı yollarla elde edilebileceğini düşünüyor.

Waters ve ekibine göre Antroposen çağının kanıtları, tarih öncesi dönemlerde olduğu gibi kayalarda değil. 1950’lerden bu yana gerçekleşen atom bombası denemeleri sonucu atmosferde oluşan radyoaktivite, çevremizdeki mikroplastik yoğunlaşması gibi kimyasal veya biyolojik veriler, dünyanın yeni bir jeolojik dönüm noktasında olduğunun kanıtı olabilir. Bu noktada araştırmacıların önünde büyük bir soru işaret bulunuyor: Bu verileri nereden elde edeceğiz?

Araştırmacılar ilk olarak 1948 yılında açılan Fresh Kills çöplüğünü aday olarak gördü. Fakat çöplüğün periyotlar halinde makineler ile karıştırılması, verilerin incelenmesini engelleyebilir. Bir başka aday ise okyanus ya da nehir yataklarında biriken balçıklar olabilir. Buradaki temel sorun ise 70 yılda oluşan ince bir balçık tabakasını incelemek mümkün olmayabilir ve daha önemlisi tabakalara zarar verilebilir. Waters’ın veri elde etmek için gördüğü en uygun seçenek ise Karayipler’deki mercanlar. Bu mercanlar üzerinde her yıl bir tabaka birikmekte ve bu tabakalar, atmosferin kimyasal durumundan karbondioksit seviyesine kadar verileri içermektedir.

Elimizde gayet iyi bir veri kaynağı adayı var, hatta yedekleri bile var. O halde neden bir an önce çalışmalara başlanmıyor? Sorun şu ki ne mercanlar ne çöplükler ne de nehir yatakları, jeologların çağlar arasındaki ayrımı takip etmek için inceledikleri yerler değil. Dolayısı ile nasıl bir çalışma yürütüleceği, nereden veriler toplanacağı jeoloji topluluğunun ortak kararı neticesinde belirlenecek. Bunun için bir oylama gerçekleştirilecek ve bu noktada söz sahibi Uluslararası Jeolojik Bilimler Derneği olacak.