Eğer büyük bir şehirde yaşıyorsanız, özellikle de kalabalık bölgelerde ve caddelerde duyduğunuz tüm sesler size de korkunç birer gürültü gibi gelmiştir. Bu şehir gürültülerini susturmak için kulaklarımıza kulaklık takıp yola devam etmeye çalışsak da bazen bu bile yardımcı olmuyor.
İşte bu konu, Amerika'da bazı araştırmacıların dikkatini çekmiş ve gürültü kirliliğinin insan psikolojisine etkisini araştırmaya başlamışlar. Ulaştıkları sonuç ise, gürültünün insan sağlığını özellikle psikolojik olarak olumsuz etkilediği. Kalp krizi riskini artırmak, uykunun kalitesini düşürmek, hipertansiyon riski oluşturmak ve yoğun stres gürültünün bedenimize etkilerinden yalnızca birkaçı. Gürültü kirliliği de, en az çevre kirliliği kadar kritik bir konu ve uzmanlar, çevre kirliliğinin ardından bu konuya da çözüm aramaya başladılar bile.
Harvard Üniversitesi'nde çalışmalarına devam eden bilim insanı olan Erica Walker, gürültü kirliliğinin son derece önemli bir konu olduğunu, insanların sessiz ve huzurlu ortamlara lüks gözü ile bakmasının çok yanlış olduğunu ve herkesin sessiz ve huzurlu şehirler için bazı fedakarlıklar yapması gerektiğini söylüyor. Şehirlerin ses dalgalarının analiz edildiği bazı haritalar üzerinde çalıştıklarını ve aynı zamanda insanların tepkilerini de gözlemleyerek şehir içinde nasıl alanlara ihtiyaç duyduklarını belirlemeye çalıştıklarını ifade eden Walker, bunları gerçekleştirip şehirleri sessizleştirmenin imkansız olmadığını da belirtti.
Boston üzerinde yaptığı çalışmalar ile şehrin gürültü haritasını çıkaran Walker, insanların gürültüden çok şikayetçi olsalar da, bu konuda yapacak bir şey olmadığını düşündüklerini gözlemlemiş ancak bunun doğru olmadığını ve yapacak birçok şey olduğunu söylüyor. New York'ta konu ile ilgili araştırmalar sürdüren bir diğer isim olan Juan Bello ise şehrin Amerika'nın en kalabalık yeri olduğunu ve bu yüzden gürültünün kaçınılmaz olduğunu, fakat yıllardır bu konuda birçok önlem aldıklarını belirtti. Şehrin belli başlı bölgelerine yerleştirdikleri cihazlar ile belirledikleri desibelin üzerine çıkan sesleri saptadıklarını ve bu konuda bazı yaptırımlar uyguladıklarını da ekledi.
Özellikle şehrin içindeki şantiyelerin bu anlamda çok sıkı denetlenmeye başladığını söyleyen Bello, sesin çevre kirliliği gibi gözle görülür birşey olmadığı için daha zor kontrol altında tutulduğunu ancak fazlasıyla gelişme kaydettiklerini de açıkladı.
Benzer araştırmalar ve önlemler Avrupada da gerçekleştiriliyor. Bu durumun yalnızca sessizliği sağlamaya çalışmakla mümkün olmayacağını savunan Antonella Radicchi ise, gürültüyü şehirden silmek yerine, şeehrin sakinleri için daha fazla huzurlu ve sessiz alan yaratmayı amaçlıyor. Bu sayede şehrin dinamiği ile iç içe geçmiş sakin alanlar yaratabileceğini söyleyen Radicchi, dünyanın dört bir yanından birçok şehre ait gürültüsüz alan raporlarını değerlendirerek 'şehirlerin sessiz bölgeleri' ile ilgili bir harita oluşturmaya başladı.
Bu sayede şehrin sakinleri, kendilerine en yakın sessiz alanlara kolayca ulaşabilecek ve kendilerini gürültülü alanlardan daha kısa sürede uzaklaştırabilecek. Aynı raporları, gürültüden uzak yeni konutlar yapmak için de kullanabileceklerini belirten Radicchi, tüm dünyanın bu konuda duyarlı olması gerektiğini de söylüyor.