Stephen Hawking'i ve Görüşlerini Anlamanızı Sağlayacak 5 Soru ve Cevabı

Oldukça manidar bir günde aramızdan ayrılan Stephen Hawking, insanlık tarihi boyunca sesini duyurabilmiş, çalışmalarıyla ve fikirleriyle milyonları kendisine hayran bırakmış bir isimdi. Bilimi herkesin anlayacağı dille anlatmaya çalışıyordu bu adam, hayatı baştan sonra ders niteliğindeydi. Gelin, Hawking’i biraz daha yakından tanıyalım.

Evreni de hayat kadar basit cümlelerle tanımlayan Stephen Hawking’in en büyük özelliği bir bilim insanı olması ve keşiflere öncülük etmesi değildi. O, içimizdeki evrenin sınırlarını zorlayacak bir sabra ve metanete sahipti. Bu yüzden bilimi herkesin anlayacağı dilde anlatıyordu, çünkü insanları anlıyordu. 

Hawking, eşine ve çocuklarına da düşkün bir insandı. Özellikle eşi Jane’nin ve çevresindeki bütün insanların kendisini bugünlere nasıl getirdiğini şu sözlerle anlatıyordu: 

“Engellilik hayatım boyunca karımdan, çocuklarımdan, iş arkadaşlarımdan, öğrencilerimden aldığım yardımı es geçemem. İnsanların size yardım etmeye hazır olduklarını anladım. Yeter ki, yardımlarının işe yarayacağına dair bir şeyler gösterin onlara. Elinizden gelenin en iyisi yapın.” 


Hawking'in rahatsızlanmaya başladığı ilk yıllar, bir sempozyum sırasıda.

Tabii ki her şeye rağmen çalışmak ve sevmek üzerine çocuklarına verdiği bu öğüt:

“Bir, ayaklarınızın altına değil, yıldızlara bakmayı unutmayın. İki, çalışmayı asla bırakmayın. Çalışmak size bir anlam ve amaç verir, bunlarsız bir hayat boştur. Üç, eğer aşkı bulacak kadar şanslıysanız, onun da olduğunu hatırlayın ve başınızdan atmayın.”

Kuşkusuz ondan ve hayatından öğreneceğimiz çok şey var. Ufak bir temel atarak, 5 soruyla başlayalım.

Kimdi bu Stephen Hawking, nasıl bugünlere geldi?

Albert Einstein ile aynı zamanda yaşayamadılar ancak iki bilim insanı da modern fiziğin öncüleri arasında yer aldılar. Oxford’da fizik ve sonrasında Cambridge’de evrenbilimi eğitimi alan Stephen, 21 yaşında ALS hastalığına yakalandı. 


Hawking, henüz bir öğrenciyken. ALS hastalığına yakalanmamış durumda

Doktorların 21 yaşındaki genç Stephen’a söyledikleri çoğu insanın kaldıramayacağı türden bir şeydi. En fazla 2 ya da 3 yıl ömrünün kaldığını öğrendiğinde evreni, yıldızları ve kara delikleri düşünmeyi bırakmamıştı. ALS hastalığıyla beraber günden güne hareket yetisini kaybettiği bir beden içerisinde tam 50 yıl yaşadı. Bunun 33 yılını da bir bilgisayar aracılığıyla konuşarak geçirdi.


17 Yaşında Oxford Koleji'nden mezun olan genç Hawking

Cambridge Üniversitesi'ne 1962 yılında akademisyen olarak giren Stephen Hawking, "Genişleyen Evrenlerin Özellikleri" isimli bir tezini yürüme yetisini kaybetmeden kısa bir süre önce sundu. Henüz 24 yaşındaydı. O tez, Ekim 2017’de dünya kamuoyunun erişimine açıldı. Hawking, sonraki çalışmalarıyla evren ve fizik hakkında rüştünü kanıtlamıştı.


Stephen ve eşi Jane, Hawking'in hastalığı etkisini göstermeye başlamıştı.


Stephen Hawking, eşi Jane ve çocuklarıyla bir aile fotoğrafı

Gelecek hakkında ne düşünüyordu?

Stephen Hawking, her fırsatta artan nüfus, azalan kaynaklar, iklim değişimleri gibi konularda insanlığı uyarmayı görev edinmişti. Hawking, "Eğer insanlık galaksi içindeki tek akıllı yaşam formuysa hayatta kalmayı güvence altına almalıyız. Uzun vadede insan türünün geleceği uzaydadır” sözleriyle dikkatleri üzerine toplamıştı.


Hawking, öğrencileri ve asistanları yardımıyla çalışıyordu.

İlerleyen zamanlarda bu uyarıları için 600 yıl kadar zamanımızın kaldığını daha fazla dayanacak gücü bulamayacağımızı, Dünya’yı terk etmemiz gerektiğini söyledi. Nükleer savaşlar ve hastalıklar hakkındaki endişeleri her zaman gündem yarattı. 

Dini inançlar ve Tanrı hakkındaki düşünceleri neydi?

İç dünyasındaki inancı konusunda hiçbir insan kesin bir şey söyleyemez ancak Hawking, “Tanrı var olabilir” diyor ve “Bilim, evreni yaratıcının varlığına ihtiyaç duymadan açıklayabilir” gibi radikal bir görüşle tanınıyordu. Ayrıca Hawking “Otoriteyle yönetilen din ile gözlem ve akıl ile yönetilen bilim arasında esaslı bir ayrım vardır. Bilim kazanacaktır, çünkü işe yarıyor. İstediğimize inanmakta özgürüz" diyordu.


Hawking ve Papa Francis görüşmesi, uzun süre "Dinin bilimle buluştuğu anlar" olarak hafızalarda yer etti.

Hawking, öbür dünya kavramı hakkında neredeyse hiç fikir beyan etmemişti. Bu nedenle kendisinin inançsız olduğuna dair söylentiler ortaya çıkmıştı. Ancak asıl mesele inanç değil, bilimdi. 

Yapay zekalar konusunda Hawking nasıl bir yaklaşım içindeydi?

Teknoloji ve bilim dünyasını ikiye ayıran bu tartışmalarda Hawking, karamsar tarafın en büyük temsilcilerindendi. İnsanlığın kontrolünden çıkması durumunda sonumuzun geleceğini sık sık dile getirdi. İnsanların biyolojik değişim ve dönüşüm sürecinin, yazılımların kendilerini üretmeyi öğrenmeleri halinde çok ilkel kalacağını öngören Hawking, bu güçle günü geldiğinde yarışamayacak hale geleceğimizi söyledi.

Ünlü fizikçi, yapay zekanın kendi savaş teknolojilerini geliştirip bir insan eseri olarak “insana karşı insan gibi” davranacağını da belirtmişti. 

Hawking’in adını duyuran kitapları nelerdi?

Bilim dünyasında yaptığı sayısız katkı ve bilimsel makaleler, çoğu insanın anlayacağı dilden çok uzaktı. Ancak bunları herkesin anlayacağı şekillerde serbest olarak yayınladığı kitaplarında anlattı. Önce 1988’de Zamanın Kısa Tarihi isimli bir kitapla pek çok bilim düşmanını susturmayı başardı, ufkumuzu açtı. Bu kitap yaklaşık 10 milyon adet sattı, 40’tan fazla dile çevirildi. Artık az da olsa kafa yoran herkes evren, kara delikler, zaman, ışık ve Big Bang gibi konulara hakim olabilirdi. 

2001 yılında Ceviz Kabuğundaki Evren isimli kitabıyla insanlığın karşı karşıya kaldığı tehditleri bir bir inceledi. Çözüm olarak uzay medeniyeti kurmak için çalışmayı önerdi. Sonralarda Kara Delikler ve Bebek Evrenler, Her Şeyin Teorisi, Büyük Tasarım gibi önemli eserlere imza attı. 

Stephen Hawking’in hayatını ve mücadelesini konu alan Her Şeyin Teorisi isimli bir sinema filmi çekildi ve 2014 yılında vizyona girdi. Bu film, en iyi biyografilerden birisiydi ve Hawking’e beyaz perdede hayat veren aktör Eddie Redmayne’ye Oscar getirdi.  

14 Mart, Albert Einstein’ın doğum günü ve Pi sayısının kutlama günü olarak biliniyordu. Bundan sonra Hawking’i kaybettiğimiz gün olarak da anmaya devam edecek olmamız her ne kadar üzücü olsa da bilimin gerçekleri üzerine 1 gün de olsa düşünmek, dünyayı değiştirecektir.

Güle güle Hawking, gözümüzü açtığın için sonsuz teşekkürler.