Stephen Hawking’in büyük bir bilim insanı olmasını sağlayan kara deliklere ilişkin doktora tezi bundan tam 44 yıl önce, 1974’te basıldı. Fizik dünyası bu çalışmayla aydınlandı ve modern bilimin evrene bakış açısı değişti. Hatta Einstein’ın mirası olan uzay-zaman ilişkisine dair Görelelik Kuramı bile anlam kazandı. Ancak Hawking sormayı, sorgulamayı hayatının son anlarına dek bırakmadı
Hawking’in araştırmaları, evrenin en gizemli varlıkları olan kara deliklerin ölümlü olabileceklerini de gündeme getirmişti. Fizikçiler, kara deliklerin ışığı bile soğuran nesneler olduklarını ve hatta soğuk ve sessiz yapıya sahip olduklarını öne sürdüler. Işık, yani bilginin en hızlı halini bile emen bu devasa gök cisimleri, evrenin katilleri olarak anılıyorlar.
70’lerin ortasında Hawking’in yapmış olduğu çalışmalar gösterdi ki kara delikler, kuantum prensiplerine bağlı olarak, sıcak ve ısı enerjisi yayan nesnelerdi. Yani enerji yayıyorlardı ve kütleleri vardı. Teorik olarak bir nesneden enerji yayılımı yapılıyorsa o nesnenin kütlesi de azalacaktı. Kara delikler enerjilerini yayıp boyutlarını küçülttükçe daha da ısınıyorlardı. Küçüldükçe enerjilerini daha hızlı yayıyorlardı.
Kara deliklerin ufalarak geldikleri en son nokta ise küçük bir gök cisimciğinden ibaretti. Bu durum onların ölümünü simgeliyor ve anlamsız birer gök cismine dönüşmelerini sağlıyordu. Ancak kara deliklerin tamamen buharlaşıp yok olduklarına dair fikirler üzerine fizikçiler hiçbir zaman uzlaşamadılar.
Kuantum fiziğine göre her cismin, parçanın veya varlığın geleceği ve geçmişi prensip olarak, zincirleme şeklinde nedenlere, olasılıklara bağlıdır. Fakat eğer bir kara delik bilgilerin, tarihlerin (yani zamanın), ışığın tümünü soğurabilecek güçteyse, kara delik öldükten sonra bu şeylere ne oluyordu? Hawking’in kafasını sürekli yorduğu ve üzerine hesaplamalar yürüttüğü konu ise tam olarak buydu.
Bilginin evrendeki yolcuğunda bir son var mı? Kayboluyor, hiç olmamış gibi siliniyor mu?
Fizikçiler bu duruma “kara deliklerin bilgi paradoksu” diyorlar. Bu soruyu çözmeye çalışıyorlar. Yapılan çalışmalar, evrenin yasalarını anlamamızı sağlayan kuantum fiziği ile çoğu zaman çelişiyor.
Hawking, 1988’de tarihli popüler bilim kitabı "Zamanın Kısa Tarihi” ile bu paradoksu, kara delikleri ve tartışmaları, bilime ilgi duyan her insanın anlayacağı bir dille anlattı. Hawking sonralarda üretken bir şekilde makaleler yazmaya devam etti ancak bir süre sonra bilginin evrendeki durumu hakkında 10 yıl boyunca cevap arayacağı döneme girdi.
Hawking, 2014 yılında yayınlanan bir makalesinde, kara deliklerin etraflarındaki "olay ufkunu", hatta ışığın bile kaçamadığı noktayı farklı bir şekilde ele aldı ve onun hiç var olmadığını ileri sürdü. Olay ufkunun yokluğu, Hawking’e göre kara deliklerin aslında var olmadıklarına dair bir kanıt olabilirdi. Ona göre kara deliklerin çevresinde gözlemlenen olay ufku, aslında ışığın (yani bilginin) bir alanda sıkışmasından kaynaklanıyordu.
Kara deliklerin bir nevi güvenlik duvarı gibi içine giren her şeyi yok ettiklerine dair sayısız çalışma yapıldı. Hawking, 2016 yılında yayınladığı son makalesinde Cambridge Üniversitesi fizikçisi Malcolm Perry ve Harvard Üniversitesi fizikçisi Andrew Strominger ile birlikte çalıştı.
Ekip, kara deliklerin yumuşak ve hiç enerjisi bulunmayan tabakalar ile çevrelendiklerini ileri sürdü. Bu tabaka, kara deliklerin sınır bölgelerinin ötesinde “holografik plaka” görevi görüyorlardı ve üzerlerinde kara deliklerin yaydıkları bilgileri saklıyorlardı. Bu nedenle bilgi asla kaybolamazdı. Yalnızca kara delik tarafından kendisine yakın bir bölgede, fizik kurallarına göre esir tutulurdu.
Ancak holografik plakanın tam bir tanımı hala yapılamamıştı. Fizik dünyasında bu görüş hala bir meydan okuma olarak karşılanıyor. Fakat yeni ve somut araçlar sunan bir çalışma olduğu için çürütülecek bir görüş olsa dahi, Hawking’in temelleri sarsılamıyor.
Hayatının son anına kadar Hawking çok fazla çalışan bir bilim insanıydı. Yaptığı son çalışma üzerine şu an fizik dünyasının devam ettirdiği onlarca çalışma bulunuyor. Günümüzde “Bilginin evrende başına neler geldiği” sorusu, kuantum fizikçilerinin çalışmalarını yönlendiren sorulardan birisi olmaya devam ediyor. Muhtemelen Hawking üzerine çıkabilecek bir beyin olmadığı sürece bu durum böyle devam edecek.
İnsanoğlu, bilginin kaderini çözdüğü zaman kara delikler artık birer gizem olmaktan çıkacaklar.